Bir saattir konuşmuyordu. Yüzü saçlarında kaybolmuştu. Gözlerinin gittiği yeri yalnız kendisi bilebilirdi. Sesinin yerini iplik iplik bir gözyaşı almıştı. İçinde bulunduğumuz resmin son firçalarını vuruyordu. Usulca boynumuza sarıldı. Tenindeki titreme vakitsiz bir yüzü gösteriyordu. Anlamak ağırlaştıkça ağırlaşmıştı. "Acıyla yaşamak çok zor" dedi. Haklılıkla pişmanlığın ebruli sesiyle yeniden konuştu: "İnanmadan yaşamak da..."
''Seni hayal kırıklığına uğratmak istemezdim,''dedi beni kendine bastırırken.Yağmur tenime çarpışını hızlandırdı.''Ama...Ben alışkınım bir kadının pişmanlığı olmaya.''
''Sen benim pişmanlığım değilsin,''dedim tiz bir sesle.Ona daha sıkı sarıldım.Etrafımızdan geçip giden arabaları önemsemeden,en yalın halimle ona sığındım.Babama vurduran,belki de vuran ellere bir şey teslim etmiştim bu gece.
Yalnızca ağladım.Yağmurun altında,bir sürü arabanın far ışığının bedenime çarptığı bir yolun ortasında...Karan Çakıl'a sığınarak,Karan Çakıl için ağladım.Nefretim için ağladım.Saklandığım her şey için ağladım.
Gerçeğe soyundum,yalanlarıma ağladım.
Sığınmamam gereken bir şeye sığındım,belki de buna ağladım.
Kalbim kimsesiz bir çocuktu,Karan Çakıl kanlı ellerini tuttu.Karan usulca beni serbest bıraktı,kalbim seğiriyordu.Kafamı kaldırıp onun eşsiz yüzüne baktığımda,gözlerindeki pişmanlığı gördüm.
''Saçların karanlığıma inat siyahken,bana öyle bakma,Çakıltaşı,''dedi Karan kısık bir sesle.Kızaran gözlerime aldırış etmeden ona bakmayı sürdürdüm,yavaşça burnumu çektim.Bir araba daha hemen yanımızdan geçerken far ışıklarını üzerimizde patlamıştı.''Ben çok sabırlı bir adamım ama sabrımı törpülüyor varlığın.''
''Senin karanlığına sızacağım,Karan Çakıl,''dedim gözyaşlarımın arasından.Karan'ın kuzguni siyahları parladı,eli belime kaydı ve bana daha sıkı tutundu.
''Ona sevdiğini söyle,''dedi düz bir sesle.''Bu ona yetecektir sanırım.''
Başımı sallamakla yetindim.
''Bu konuda sana yardımım dokunmaz pek.''
Gök kuvvetli bir çığlık attı.Bu çığlık sanki kalbimin içinden yükseliyormuş gibi yakından ve gür bir şekilde aramıza astığımız sessizliğin üzerinde patladı.Sertçe yutkunup başımı yavaşça Karan'a doğru çevirdim,çenemi omzuma bastırıp ona baktım.Dizlerini karnına çekmiş,kollarını bacaklarının etrafında sarıp,parmaklarını birleştirmişti.Profilden çok daha genç görünüyordu,yirmilerinin başında gibi.Çıkıntılı ademelması yutkunurken usulca hareket etti.Gözlerini yavaşça kırpıştırdı,omuzlarını havaya kaldıracak kadar kuvvetli bir nefesi ciğerlerine doldurdu.
''Annemi kaybettiğimde çok küçüktüm,''dedi durgun bir sesle.''Küçük bir çocuğun bildikleriyle sınırlı benim bildiklerim.Eminim sen benden daha bilgilisindir bu konuda.''
Bir çemberin içine girdiğimi hissettim,o çember gitgide daha da daralıyor ve beni sıkıştırıyordu.Sertçe yutkundum.Gözlerimi bir an olsun ondan çekmedim,tek kelime edemiyordum.
o kitabı da okudum bitirdim
hani o genç kızın beni unuttuğu
bir ara fena halde fikrindeydim
dudağındaki nem gözündeki buğu
durmadan hayal değiştiriyorduk
çetrefil bir hayat herkesin korktuğu
kaderlerimiz kalındı sevinçlerimiz çabuk
yaşamadan dağılıyor yarısından çoğu
erteleyip durduk suç ortalığımızı
asıl mutluluğun içinde bulunduğu
bazı ben yalnıştım o yalnıştı bazı
çünkü gecikmenin ağır yorgunluğu
yanıldığımız herşeyi birden istemekti
isteği gerçekleştirmez isteğin yoğunluğu
ihtiyaç başka bir boyuta geçmekti
devreden çıkarıp gereksiz sorumluluğu
tekrar loş yalnızlıkların en dibindeyim
sararmış yaprakların usulca savrulduğu
köprüler yıkıldı artık kendimleyim
parmak uçlarımda ölümün soğukluğu
Şimdi bir uyumak özlemi bu...
Karşı çıkar gibi ölmek yasına...
Bir uyumak ki Öylesi hafif;
Korku ve kaygı yokmuşçasına... Kelimeler anlamlarla yitip gitmiş, Bîhaber geceden, günden, yarından. Yalnızca cevaplar kalacak borçlu, Münker ve Nekir sorularından.
Şimdi bir ölmek ki,
Temiz ve berrak.
Gül kokan toprağa vurmak başını...
Nasıl ve nerede?
Ne vakit bilmem...
Bırakıp âlemde gençlik yaşını,
Uyumak ve kalmak, öylece orda...
Ve bir yaprak gibi usulca solmak,
Eskiden sevdiğin bir ilkbaharda.
Gece olunca ansızın
Ruhum sana filizlenir durur,
Siyahın içinde köklenir
Bir umut çiçeği
Usulca yanaşır yastığıma
Yanağıma uzanır gelir
Gözyaşlarımın içinden
Gülleri yeşertir içimde
Sessiz, dingin huzurlu bir
Masal gibi…
-Zeynep Nur
Gün boyu evin içinde, terliklerim, önlüğümle usulca yürüyorum, kanserden ölen annem gibi. Yaz
mı kış mı, artık, kırlardaki çimenden, fundalıklardaki çiçeklerden kestiremiyorum, yalnızca camdaki
buharı ya da camdaki kırağıyı biliyorum.