Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir saattir konuşmuyordu. Yüzü saçlarında kaybolmuştu. Gözlerinin gittiği yeri yalnız kendisi bilebilirdi. Sesinin yerini iplik iplik bir gözyaşı almıştı. İçinde bulunduğumuz resmin son firçalarını vuruyordu. Usulca boynumuza sarıldı. Tenindeki titreme vakitsiz bir yüzü gösteriyordu. Anlamak ağırlaştıkça ağırlaşmıştı. "Acıyla yaşamak çok zor" dedi. Haklılıkla pişmanlığın ebruli sesiyle yeniden konuştu: "İnanmadan yaşamak da..."
''Seni hayal kırıklığına uğratmak istemezdim,''dedi beni kendine bastırırken.Yağmur tenime çarpışını hızlandırdı.''Ama...Ben alışkınım bir kadının pişmanlığı olmaya.'' ''Sen benim pişmanlığım değilsin,''dedim tiz bir sesle.Ona daha sıkı sarıldım.Etrafımızdan geçip giden arabaları önemsemeden,en yalın halimle ona sığındım.Babama vurduran,belki de vuran ellere bir şey teslim etmiştim bu gece. Yalnızca ağladım.Yağmurun altında,bir sürü arabanın far ışığının bedenime çarptığı bir yolun ortasında...Karan Çakıl'a sığınarak,Karan Çakıl için ağladım.Nefretim için ağladım.Saklandığım her şey için ağladım. Gerçeğe soyundum,yalanlarıma ağladım. Sığınmamam gereken bir şeye sığındım,belki de buna ağladım. Kalbim kimsesiz bir çocuktu,Karan Çakıl kanlı ellerini tuttu.Karan usulca beni serbest bıraktı,kalbim seğiriyordu.Kafamı kaldırıp onun eşsiz yüzüne baktığımda,gözlerindeki pişmanlığı gördüm. ''Saçların karanlığıma inat siyahken,bana öyle bakma,Çakıltaşı,''dedi Karan kısık bir sesle.Kızaran gözlerime aldırış etmeden ona bakmayı sürdürdüm,yavaşça burnumu çektim.Bir araba daha hemen yanımızdan geçerken far ışıklarını üzerimizde patlamıştı.''Ben çok sabırlı bir adamım ama sabrımı törpülüyor varlığın.'' ''Senin karanlığına sızacağım,Karan Çakıl,''dedim gözyaşlarımın arasından.Karan'ın kuzguni siyahları parladı,eli belime kaydı ve bana daha sıkı tutundu.
Sayfa 493
Reklam
''Ona sevdiğini söyle,''dedi düz bir sesle.''Bu ona yetecektir sanırım.'' Başımı sallamakla yetindim. ''Bu konuda sana yardımım dokunmaz pek.'' Gök kuvvetli bir çığlık attı.Bu çığlık sanki kalbimin içinden yükseliyormuş gibi yakından ve gür bir şekilde aramıza astığımız sessizliğin üzerinde patladı.Sertçe yutkunup başımı yavaşça Karan'a doğru çevirdim,çenemi omzuma bastırıp ona baktım.Dizlerini karnına çekmiş,kollarını bacaklarının etrafında sarıp,parmaklarını birleştirmişti.Profilden çok daha genç görünüyordu,yirmilerinin başında gibi.Çıkıntılı ademelması yutkunurken usulca hareket etti.Gözlerini yavaşça kırpıştırdı,omuzlarını havaya kaldıracak kadar kuvvetli bir nefesi ciğerlerine doldurdu. ''Annemi kaybettiğimde çok küçüktüm,''dedi durgun bir sesle.''Küçük bir çocuğun bildikleriyle sınırlı benim bildiklerim.Eminim sen benden daha bilgilisindir bu konuda.'' Bir çemberin içine girdiğimi hissettim,o çember gitgide daha da daralıyor ve beni sıkıştırıyordu.Sertçe yutkundum.Gözlerimi bir an olsun ondan çekmedim,tek kelime edemiyordum.
Sayfa 485
Herşeyi Birden İstemek..
o kitabı da okudum bitirdim hani o genç kızın beni unuttuğu bir ara fena halde fikrindeydim dudağındaki nem gözündeki buğu durmadan hayal değiştiriyorduk çetrefil bir hayat herkesin korktuğu kaderlerimiz kalındı sevinçlerimiz çabuk yaşamadan dağılıyor yarısından çoğu erteleyip durduk suç ortalığımızı asıl mutluluğun içinde bulunduğu bazı ben yalnıştım o yalnıştı bazı çünkü gecikmenin ağır yorgunluğu yanıldığımız herşeyi birden istemekti isteği gerçekleştirmez isteğin yoğunluğu ihtiyaç başka bir boyuta geçmekti devreden çıkarıp gereksiz sorumluluğu tekrar loş yalnızlıkların en dibindeyim sararmış yaprakların usulca savrulduğu köprüler yıkıldı artık kendimleyim parmak uçlarımda ölümün soğukluğu
Attila İlhan
Attila İlhan
Mezar taşı
Şimdi bir uyumak özlemi bu... Karşı çıkar gibi ölmek yasına... Bir uyumak ki Öylesi hafif; Korku ve kaygı yokmuşçasına... Kelimeler anlamlarla yitip gitmiş, Bîhaber geceden, günden, yarından. Yalnızca cevaplar kalacak borçlu, Münker ve Nekir sorularından. Şimdi bir ölmek ki, Temiz ve berrak. Gül kokan toprağa vurmak başını... Nasıl ve nerede? Ne vakit bilmem... Bırakıp âlemde gençlik yaşını, Uyumak ve kalmak, öylece orda... Ve bir yaprak gibi usulca solmak, Eskiden sevdiğin bir ilkbaharda.
Alsın cümlemi Usulca kalbine koysun. Benim cümle taşıyacak halim Yooooooğğğğğ
Reklam
Gece olunca ansızın Ruhum sana filizlenir durur, Siyahın içinde köklenir Bir umut çiçeği Usulca yanaşır yastığıma Yanağıma uzanır gelir Gözyaşlarımın içinden Gülleri yeşertir içimde Sessiz, dingin huzurlu bir Masal gibi… -Zeynep Nur
“Usulca gökyüzünden süzülüp dünyaya düşmeye eskisi kadar gönüllü değil sanki kar taneleri.”
Sayfa 4 - Gökhan Özcan
Gün boyu evin içinde, terliklerim, önlüğümle usulca yürüyorum, kanserden ölen annem gibi. Yaz mı kış mı, artık, kırlardaki çimenden, fundalıklardaki çiçeklerden kestiremiyorum, yalnızca camdaki buharı ya da camdaki kırağıyı biliyorum.
Sayfa 67
... Usulca fısıldadım sen Bütün umutlarımın İnsan suretine Bürünmüş halisin
Reklam
Dördüncü Ağıt
... Katillere aklımız erer. Fakat şu: ölümü, tüm ölümü, daha hayattan önce böyle usulca içinde taşımak ve darılmamak, tarifsizdir.
Sayfa 18
... sıcak bir sözcüğün, usulca elimden tutulmasının, tatlı bir bakışın istenilen her şeyi sağlayamayacağına inanmıyorum.
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.