Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Şu da var ki, susamam bu durumda! Ben soluk aldıkça, sesim çıktıkça, doğruluk önümde kötülenirken, onu savunmazsam günah işlemiş olurum. İyisi mi, elimden geldiği kadar savunayım doğruluğu.
Tasavvurumuzun gerçekle, düşüncemizin edimle uyuşmayacağına kesin kes kaniyiz. Değerlerimizi hayatın dışına İttik. Suçluluk hissi de -vicdan uyuşukluğu sebebiyle bizi pek ırgalamıyor. Velhasi ikiyüzlülük, hayatımızın çekirdeğidir. Bizim hakikatimiz tam da ahlaksızlıktır. Entelektüeller, mezkur tenakuzu aşmak, tahlil et mek, ayrımsamak, şöyle dursun, algılamamış görünüyorlar. Ki taplarında, konferanslarında felsefeden, demokrasiden, bilim den dem vuranların, gündelik hayatta birbirleriyle konuştuklan iki mevzu var: 1-Para. 2-Seks. Ha, bir de yemek... Kayıp Şahıs lar Bürosu Komiseri Alp Laçin O'ya göre, yarı-aydın, çeyrek-ay- dın olmaktan yakayı sıyırmanın tek yolu... saklı-aydın, ayrıksı,münzevi hatta bir nevi yabani aydın olmaktı. Bilgiyi, düşünce- yi, fikri, projeyi... mevcut piyasadan esirgemek gerekti. Talep edilmeyen değer arz edildi mi, üzerine fiyat etiketi yapıştırılıyor ve bir reyona yerleştiriyordu. Piyasanın mallaştırıcı etkisi.
Reklam
Eski zamanlardan beri bir tane bile dile getirilmeyen aşk olmamıştır. Gerçekten sevdiğin hâlde susmak, çok inatçı bir gönül rahatlığının kanıtıdır. Sevdiğini kelimelere döküp söylemekten utanır insan. Herkes için geçerli bu. Lakin aşkın özü, bu utancı görmezden gelip azgın dalgalarının içine atlıyormuşçasına sevgini haykırdığın yerde yatar. Sessiz kalanların aşkı zayıftır. Egoisttirler. İşin içinde kişisel bir çıkarları vardır. Gelecekte ortaya çıkabilecek sorumluluklardan korkuyorlardır. Böylesine aşk denebilir mi? Utandığım için söyleyemem diyenler kendilerine fazla önem verenlerdir. Azgın dalgalara atlamaktan korkuyorlardır. Eğer gerçekten sevselerdi aşk sözcükleri istemsizce ağızlarından dökülürdü. Kekeleyecek olsalar bile sorun değil, tek kelime bile yeterli olurdu. Köşeye sıkıştığında kelimeler kendiliğinden çıkacaktır. Böyle bir durumda kediler ve güvercinler bile haykırır. Anneme de ki: aşk, insanın bu dünyaya ayak bastığı günden beri yeryüzünün hiçbir yerinde kelimeler olmadan var olmamıştır. Aşk bir kelimedir. Kelimeler kaybolduğunda aşk da bu dünyadan kaybolur. Aşkın kelimelerden ayrı var olabileceğini düşünüyorsanız şayet, çok büyük bir yanılgı içerisindesiniz. İncil'de de yazar bu: "Söz Tanrı'yla birlikteydi ve söz Tanrı'ydı. Yaşam O'ndaydı ve yaşam insanların ışığıydı,"" Burayı anneme okutmalısın.
Sayfa 159Kitabı okudu
Aşk hastalığına yakalanıp, atlatan var mı?
"aşk hastalığı mı? Tıbbi bir vaka değil ki o"
Sayfa 68 - Nietzsche Ağladığında, Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
Bu topraklara beş parasız, araçsız, aletsiz, kredisiz ve özellikle bu yeni ülke konusunda her türlü bilgiden yoksun olarak gelmişlerdi. Onları böyle davranmaya tanrısal bir ahmaklık mı, yoksa yüce bir iman mı sürüklemişti bilmiyorum. Yalnız kesin olan bir şey var ki, bu tür maceracı davranışlar dünya yüzünden hemen hemen silindi artık
Hz. Ali’nin Evlilik Teklifi
“Ben Fâtıma’yı Resûlullah’tan şöyle istedim: Benim bir cariyem vardı. Birgün bana, ‘Fâtıma’ya dünür için Peygambere geldiklerinden haberin var mı?’ dedi. ‘Hayır’ dedim. O da, ‘Evet Fâtıma’ya dünür gelmiş; ama sana mani olan nedir de, gidip Peygamberden seni kızı ile evlendirmesini istemiyorsun?’ dedi. Ben, ‘Sanki bende evlenecek kadar dünya malı mı var?’ dedim. ‘Sen Peygambere gidersen seni evlendirir.’ dedi.“Vallahi bana o kadar ümit vererek ısrar etti ki, sonunda Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanına girdim. Resûl’ü Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) çok celâletli ve heybetli biriydi. Vallahi içime ağlamak gibi bir şey girip sesim kısıldı ve hiç konuşmadım. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ‘Niye geldin!Bir ihtiyacın mı var?’ deyince ben yine sustum. O (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), ‘Niye geldin, bir ihtiyacın mı var?’ dedi. Ben yine cevap veremedim. Bunun üzerine ‘Sen herhalde Fâtıma’ya dünür olmaya geldin.’ buyurdu. ‘Evet’ dedim…”28 Yapmış olduğu şu teklifi görüyor musunuz? Her hali edeb her hali haya…Tepeden tırnağa Ehl-i Beyt işte… Ali (radıyallahu anh) olma sevdasında olan müslüman erkekler; işte size örnek…Siz bu şekilde davranın, dünyada değer görmese de, Allah katında değer görür biiznillah.
29 İmam Buhari, Nikâh, 42.Kitabı okudu
Reklam
"Bu da ona bir delil işte. Mesela insanlar sanıyor ki, yasaklanan şeyler faraza yasak. Hâlbuki hepsinin insan bedenine bir zararı var. Hepsi sureti kötü yönde etkiliyor. Ruhu eziyor. Organları çürütüyor. Ve sonunda körleşmis bir hissiyatı olan insan kalıyor. Ne seviyor ne sevebiliyor ne de sevgiyi arzuluyor." "Yemekler hakkında bu șekilde düşünüldüğünü ilk defa duyuruyorum." dedim. "Çok değişik bir düşünce tarzın var Kunduz. Şimdi midye dolma yememenin nedeni zararlı olduğu için mi?" "Zararlı olması bir yana faydası olmadığı için. Nefsi tatmin ettiği, hazzımı alevlendirdiği, ruhumu öldürdüğü için. Hissiyat olmayan hiçbir șeyi tercih etmiyorum." "Hissiyat?" diye fisıldadım kaşlarımı kaldırarak. "Yani güzel ve hoş bir dil. Güzel ve hoş bir düşünce yapısı. Güzel ve hoş bir ruh" dedi.
Sayfa 194
Çok ender yaşanan kimi aşklar gibi...Öyle bir aşk yaşamışsındır ki 'Bir daha artık böylesini yaşayamam.' dersin. Aşk sözcüğüne anlamını veren; bedeninin tüm hücrelerinde, sinirlerinin her atomunda duyduğun bir duygudur. Sonra bir gün, bir rastlantı; yeniden aynı heyecan, aynı coşku, aynı yoğunlukta yaşanan anlar... inanamazsın. Bir düşteyim sanırsın. Kitaplar da benim için böyledir.Eski aşklara dönemezsin ama eski kitaplara dönebilirsin. (Kitapların ölmezliği buradan mı gelir?) Bu nedenle de yıllar var ki, gene eski aşklarımı okuyorum: Dostoyevski'yi, Kafka'yı, Rimbaud'u.. İlk kez, yıllar var ki ilk kez, bugüne değin okumadığım bir kitap, yeni bir kitap, daha kitap bile olmamış bir metin, bende böyle bir duygu yarattı.
Sayfa 6 - Leyla Erbil / Tezer Özlü'ye MektuplarKitabı okudu
Bizim dışımızda bir sonsuzluk var mı? Kendiliğinden var olan bu sürekli sonsuzluk, sonsuzluk olduğu için illa ki maddesel olacaksa maddesi tükendiğinde bir yerlerde sınırlı mı kalacak yoksa sonsuzluk olduğu için illa ki ilahi bir kavrayışın ürünüyse, ilahi kavrayıştan yoksun kaldığında sona mı erecek?
Müthiş çirkin bir kadınla evli bir adam gudubet karısını güzellikte Venus ile yarıştırmaya kalkışırken kadın gerçekten güzeller güzeli olsa daha mı çok şey kazanırdı? Sanki Apelles veya Zeuxis elinden çıkmış gibi üzerine kırmızı ve sarı renkler serpiştirilmiş bir ahşap parçasına büyülenmişçesine bakakalan fakir, onca parayı bunlardan birinin
Sayfa 62 - T. İş Bankası KYKitabı okudu
Reklam
Devlete iş yaparak küpünü doldurmuş bir şirkette çalışan bir arkadaşım, kazandığım parayı beğenmeyerek geçen gün şöyle dedi bana: “Sömürülüyorsunuz, dostum.” Bunun üzerine düşündüm de, sahiden de öyle; ne var ki, madem hayatta sömürülmekten kaçmanın yolu yok, kendini beğenmişlerin, şöhret budalalarının, üzüntünün ya da imkânsızlığın peşinden koşanların yerine, kumaş tüccarı Vasques’e kendimi sömürtsem daha iyi değil mi, diye de sormadan edemiyorum kendime.
Sayfa 22 - Can Yayınları
49. Dediler ki: “Biz bir yığın kemik, bir yığın ufantı olduğumuz zaman mı yeniden bir yaratılışla diriltilecekmişiz, biz mi?” (İsrâ, 17/49) 50. De ki: “(Şüphe mi var?) İster taş olun ister demir!” (İsrâ, 17/50)
Unutmamak gerek ki,
Ayrıca unutmamak gerek ki, askerlerin Menderes'i, Zorlu'yu ve Polatkan'ı asması yanlıştır, büyük bir trajedidir ve bu nedenle sağ seçmenler ve partiler anayasanın getirdiği bu yeniliklere karşı çıkmışlardır. Ama tabii asıl sorun, 1961 Anayasası'nın Soğuk Savaş'a uygun olmamasıdır. 1961 Anayasası'nın intikamını, yine askerler 12 Mart'ta önce daha sınırlı olarak, sonra 12 Eylül'de buldozer gibi gelip Türkiye'yi perişan ederek aldılar. Benim için darbeyi kim yapıyor, siviller mi, askerler mi veya darbe ne zaman yapılıyor,hiç önemli değildir. İster siviller yapsın, ister askerler, esas olarak demokratik rejimlerde darbe kötü bir şeydir. Siviller yapsa da... Benim için önemli olan, herhangi bir müdahale demokrasiyi geliştiriyor mu, sınırlıyor mu? Ben ona bakarım. 27 Mayıs hareketinde, maalesef üç tane idam var ve bu tabii kabul edilemez, çok hüzün verici bir şeydir. Ama unutmayalım ilk darbe, anayasaya karşı Menderes'in Tahkikat Komisyonu ile yaptığı sivil darbedir. 27 Mayıs ona tepkidir. 27 Mayıs, Menderes'in sivil darbesine karşı darbedir.
Sayfa 152 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / 1.Basķı Mayıs 2009Kitabı okudu
12
- Niçin hepsinde elma var? - Turing dolayısıyla tabii ki. Bilgisayarın mucidi tuhaf bir biçimde intihar etti. 7 Haziran 1954’te bir elmayı siyanür solüsyonuna daldırdı ve bir sehpaya koydu. Daha sonra resmini yaptı elmanın ve arkasından da yedi. - Sahi mi! - Apple’in logosunun dişlenmiş bir elma olmasının nedeninin bu olduğu söyleniyor. Alan Turing’in elması.
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.