Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yukarıda sunulan tüm sınıflar ve tabakalar, Filipin toplumunu kapsamlı bir şekilde içermektedir. Filipinler'de herhangi bir kişinin bugün herhangi bir sınıfa veya bir sınıf içindeki herhangi bir tabaka- ya ait olmadığını iddia etmesi imkânsızdır. Her insan belirli bir sınıfa aittir ve bu sınıfın özelliklerini taşır. Filipin toplumunun temel
Sayfa 194Kitabı okudu
Şimdi, iyi olanı kötüye dönüştüren, kötünün ise iyi sonuca varmasını sağlayan bir tür yazgının varlığını duyuyor insan kimi kez... Buna ne deme­ li, peki? Bu gibi düşüncelere, duygulara kapılmanın, kısmen sinirlerin aşırı yo­rulmasının, gerilmesinin sonucu olduğunu ileri sürebiliriz. Bunlara kapıldı­ğımızda gerçeklerin sandığımız kadar kötü
Reklam
Meczup Ecevit
... "Ecevit mi?" dedim şaşkınlıkla. İlk defa ismi Ecevit olan biriyle karşılaşıyordum. "He ya Ecevit." dedi. "Peki sen burada niye böyle duruyorsun Ecevit?" diye sordum. "Durmuyorum ki," dedi, "bekliyorum." Durmak ve beklemek aynı şey değildi. Doğru söylüyordu. "Peki neyi bekliyorsun?" dedim. "Onu." dedi. "O kim?" dedim. "Söylemem." dedi ve söylemedi gerçekten.
Gene de anamız Ruseyuşka'nın kendine has kokusunu he men sezinlemek mümkündür. Evet, biz kendimize benzeriz, biz iyilikle kötülüğün eşi bulunmaz bir alaşımıyız; biz kültürden, Schiller'den yanayız, ama meyhanelerde çıngarlı içki âlemleri yapıp kadeh arkadaşlarımızın sakallarını yolmaktan da geri durmayız. Bizim de iyiliğin, güzelliğin tutkusuna kapıldığımız olur ama, bu ancak her işimiz yolunda, düzeninde gittiği zamana mahsustur. En yüce idealler uğruna kendimizi feda etmeye hazırız, evet, feda etmeye... Yalnız bunların elimize zahmetsizce, gökten zembille iner gibi geçmesi şarttır, bedavadan, tamamen karşılıksız olarak... Vermeyi zer re kadar sevmezsek de almaya ne olursa olsun- bayılırız. Bize dünyanın çeşitli nimetlerini sunun (hem çeşitli olacak, aşağısı kurtarmaz!), daima nabzımıza göre şerbet verin, o zaman biz de, size ne kadar iyi olabildiğimizi ispat ederiz. Açgözlü değiliz ya, gene de paraya karşı istekliyiz; hem çok, alabildiğine çok para olsun! Bu kadar paramız olunca nasıl eli açık olduğumuzu, "adi maden"i nasıl hor görerek sefahat âleminin bir gecesinde altından girip üstünden çıktığımızı göreceksiniz! Para veren olmazsa, istedikten sonra bulmasını bildiğimizi de gösteririz.
Sayfa 930 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Ben kuşlara sevap olsun diye yem vermem Firdevs teyze. Ver sevaptır diyorsun ya her seferinde. Ben he he diyorum sama Ama bilmen lazım. Söylesem anlayacak mısın bilmiyorum ama söylemezsem de ben çatlayacağım. Bıktım senin bu beni sevaba sokmak sevdandan. Öyle anlamaz anlamaz bakıyorsun ki. Öyle değil hayır. Sevapa sevap, yazılsın adıma o ayrı. Ama ben bu sokaktaki kuşlara kedilere köpeklere mama ve tabii sana niye yemekti sodaydı çikolataydı getiriyorum zannediyorsun. Adıma sevaplar yazılsa diye mi? Hayır. Ben zaten agnostik biriyim Firdevs teyze. Ben bilemem, öteki tarafta ne var. Beni bu taraf ilgilendiriyor. İşte şimdi bak bu taraftayız. Bu tarafta olduğumuz sürece de burada olanların hepsinin karnı tok olsun isterim ben.
Bu tanrı da espriden anlıyor he
Maddi sıkıntıda iyice dibe vuran adam Tanrı'ya piyangoda kazanmak için her gün dua etmektedir. Aradan günler, haftalar, aylar geçer fakat hiçbir şey kazanamaz. En sonunda tepesi atar, "Bize 'kapıyı çalın, açılacaktır'; 'Arayınız, bulacaksınız,' diyen sen değil misin? Dua üstüne dua ediyorum şurada ama hâlâ kazanamadım piyangoyu!" diye haykırır. Aynı anda gökten gür bir ses duyulur: "İşin hepsini bana bırakma evlâdım. Bilet al!
Reklam
Kalp ritmi, ağaçkakanın gaga darbeleri ya da yağmurun evlerin damına düşüşü kadar düzenli ve sık olursa hasta dört gün içinde ölür. Wang Shu-He
Ah'tan hû'ya geçilir.
İşte âşıkın bir he nefesinden, bir soluktan, bir çırpınıştan ibaret kaldığı anda âh'tan hû'ya yol açılır, hû yangını eğer başlarsa orada başlar. En az dört elif miktarı çekilen âh, güzel he ile son bulur eski yazıda. Hû da aynı güzel he ile başlar. Bir nefeste âh, hû'ya dönüşür. Ah'tan hû'ya geçilir. He o nefestir.
Sayfa 80 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
NEZAKET-İ KELAMA DAİR
Mühim bir laf vardır: "Hangi mefhumu sonuna kadar götürürsen, kendi zıddına döner!" derler... Bu mühim ve biraz çetrefil lafı ikinci, üçüncü bir cümleyle izah edecek yerde, bir iki misalle anlatıvermeyi ve böylelikle bugün de bir fıkracık çıkarıvermeyi münasip buldum... Mesela, nezaket iyi şeydir, değil mi? Hele kelamda nezakete
Sayfa 145 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
"In silence they faced each other in the gray light through the window, and he thought: No kiss, no embrace, could bring two people any closer than we are right now. The most intimate emotion two people can share is neither love nor desire but pain." - "Sessizlik içinde, pencereden gelen gri ışıkta birbirlerine baktılar ve o düşündü: Hiçbir öpücük, hiçbir kucaklaşma iki insanı şu anda olduğumuzdan daha fazla yakınlaştıramaz. İki insanın paylaşabileceği en mahrem duygu aşk ya da arzu değil, acıydı."
Reklam
İçimde engel olamadığım bir fırtına var. Ama ne güzel fırtına...Hani bazen çok şiddetli yağmurlar yağınca "Of, şimdi evde olmak vardı..." diye içinden geçirirsin ya, he öyle! Fırtına var ve ben evimdeyim. En azından bence.
Karakarga YayınlarıKitabı okudu
Höristik, karar verme ya da sorunlarla başa çıkma süreç­lerimizde kullandığımiz zihinsel kısayollara verilen addır. Bunlar, kişinin durup bir sonraki adım ne olacak, diye dü­şünmek zorunda kalmadan, hızlı ve etkili karar vermesini sağlayan sıklıkla 'gündelik yaşam kuralları' (parmak he­ sabı, göz kararı, pratik iş görme usulü) olarak adlandınlan yöntemlerdir. Höristikler çoğu zaman faydalı olsalar da aynı zamanda hatalara (ki bu hatalar taraflılık olarak bili­nir) neden olabilirler.
Dar kavga ve rekabet döngüsünde yaşamaya alışmış bu mülksüz halk, ciddiyetle ulusun yerel çehresini temizlemeye ve saflaştırmaya girişir. Gerçek bir kolektif vecd içinde, düş- man aileler her şeyi silmeye ve geçmişi unutmaya karar verirler. Her yerde uzlaşmalar görülür. Uzun zaman önce gömülmüş geleneksel nefretler gün ışığına çıkarılır ki
Sayfa 133 - Versus
As and general rule,' he had once said,' people ask for advice only in order not to follow it; or, if they do follow it, in order to have someone to blame for giving it.' ¢---⋆Σ Genel kural olarak,' demişti bir defasında, 'insanlar sadece tavsiyeye uymamak için tavsiye isterler; ya da eğer takip ederlerse, bunu vermekle suçlanacak birini bulmak için.'
"Baki selam ider, saygılarımı rica iderken, acele cuvabını beklerim he mi? Hüda'ya emanet ol."
Sayfa 75 - Nesin yayınları haziran2007Kitabı okudu
1.261 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.