Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
''... Eve gitmenin birçok yolu vardır: Birçoğu dünyevidir, bazıları ise kutsal... Bunlara değinen şiirleri ve kitap pasajlarını yeniden okumak. Bir nehrin, bir derenin, bir koyun yanında birkaç dakika olsun zaman geçirmek. Yıldızlı bir gecede yere uzanmak. Etrafta çocuklar olmadan sevdiğinle birlikte olmak... Bir saat süreyle herhangi bir yöne doğru yürümek ya da araba sürmek, sonra geri dönmek. Gidilen yeri bilmeden herhangi bir otobüse binmek. Müzik dinlerken tempo tutmak. Gün doğumunu selamlamak. Şehir ışıklarının geceleyin gökyüzünü perdelemediği bir yere gitmek... Özel bir arkadaş. Ayaklarını sarkıtarak bir köprünün üstünde oturmak. Bir bebeği kucaklamak. Bir kafede pencere kenarına oturup yazı yazmak. Ağaçlardan oluşma bir halkanın ortasında oturmak. Güneşte saçları kurutmak. Yağmur suyu dolu bir fıçıya ellerini sokmak. Saksılara bitkiler dikmek ve bu arada ellerin çok kirlendiğine emin olmak. Güzelliği, letafeti, insanların dokunaklı zayıflıklarını gözlemek. ...''
Sayfa 312 - Ayrıntı Yayınları
Reklam
Sonra bir Ahmet Kaya şarkısı çalacak, başıboş gezdiğin bir sokağın kırık penceresinden. Dişarıda kar yağacak, senin içine yağmur. Anlatamadiğın her șeyin esiri olacaksın. Ve gelecek nakarat. Çivi gibi çakılıp kalacaksın olduğun yerde. "Söyle şimdi ben neredeyim sen nerede?" derken anlayacaksın yüreğime basa basa geçtiğini
Sayfa 86 - OlimpusKitabı okudu
Yağmur, müzik ve özlemler
"Yalnızım. Kimseye de ihtiyaç duyduğum yok hani. Tüm bu kalabalık yapışkan, hesaplı samimiyetleriyle beni boğuyor. Kendilerini sırf akrabam olduklarından bana dayatan insanlardan kurtulalı çok oluyor. Benim ihtiyaç duyduklarım, doğa tarafından bana verilenler değil. İhtiyaç duyduklarım, dostlarım gittiler. Şimdi onları hatırlamak, dudağıma acı, alaylı, dayanılmaz ve arkasından gelecek ağlamanın önünü alamayan bir gülümseyiş konduruyor. Bana ‘yalnız değilmişim’ hissini vermeye çabalayanlar, “Yalnız kalabilir misin biraz?” diye nezaketen bile sormadan gidiverdiler."
2.9 SaniyeKitabı okudu
Tek bir soru. Sadece bir tane. Kayra sordu: “Nasılsın?” Bacaklarını iki kişilik salıncağa uzatıp sağ kolunu sırtını dayadığı demire yaslayıp sol kolunu da salıncağın kenarına koydu. Birkaç saniye çevreyi seyretti. Ve başladı konuşmaya. “Seni Kinyas en son Fransa’da görmüştüm. Paris’te. Ama Kayra, seni en son ne zaman gördüğümü
Sayfa 221Kitabı okudu
Müzik saat on bire doğru sona erdi. Birçokları yağ­mur yağacağını düşünerek gidip yattılar, çünkü deni­zin üstünde kapkara bir bulut vardı. Ama bulut alçaldı, bir an denizin üstünde durdu, sonra suya battı. Yukarı­da sadece yıldızlar kalmıştı. Az sonra köyden esen mel­tem denizin ortasına kadar gitti ve dönüşte beraberin­de bir gül kokusu getirdi..
Sayfa 26 - Can-pdfKitabı okudu
Reklam
bayıldığım şeyler
...şiirleri ve kitap pasajlarını yeniden okumak. Bir nehrin, bir derenin, bir koyun yanında birkaç dakika olsun zaman geçirmek. Yıldızlı bir gecede yere uzanmak. Etrafta çocuklar olmadan sevdiğinle birlikte olmak. Bir şey soyarak, örerek, kazıyarak revakta oturmak. Bir saat süreyle herhangi bir yöne doğru yürümek ya da araba sürmek, sonra geri dönmek. Gidilen yeri bilmeden herhangi bir otobüse binmek. Müzik dinlerken tempo tutmak. Gün doğumunu selamlamak. Şehir ışıklarının geceleyin gökyüzünü perdelemediği bir yere gitmek. İbadet etmek. Özel bir arkadaş. Ayaklarını sarkıtarak bir köprünün üstünde oturmak. Bir bebeği kucaklamak. Bir kafede pencere kenarına oturup yazı yazmak. Ağaçlardan oluşma bir halkanın ortasında oturmak. Güneşte saçları kurutmak. Yağmur suyu dolu bir fıçıya ellerini sokmak. Saksılara bitkiler dikmek ve bu arada ellerin çok kirlendiğine emin olmak. Güzelliği, letafeti, insanların dokunaklı zayıflıklarını gözlemek. ...
Sayfa 312 - ayrıntı yayınları — muhteşem!...Kitabı okudu
Müzik hiçbir şeye benzemez. Çöllere yağan yağmur, kalpleri aydınlatan ışık, rahatlık veren gece gibidir. Müzik insanları birbirine bağlar.
Sayfa 183Kitabı okudu
İstanbul'da Sonbahar
Mevsim rüzgârları Ne zaman eserse O zaman hatırlarım Çocukluk rüyalarım Şeytan uçurtmalarım Öper beni annem Yanaklarımdan
Köylüleri niçin öldürmeliyiz ?
Çünkü onlar ağır kanlı adamlardır Değişen bir dünyaya karşı Kerpiç duvarlar gibi katı Çakır dikenleri gibi susuz Kayıtsızca direnerek yaşarlar. Aptal, kaba ve kurnazdırlar. İnanarak ve kolayca yalan söylerler. Paraları olsa da Yoksul görünmek gibi bir hünerleri vardır. Her şeyi hafife alır ve herkese söverler. Yağmuru, rüzgarı ve güneşi Bir gün
Reklam
Köylüleri niçin öldürmeliyiz? Çünkü onlar ağır kanlı adamlardır Değişen bir dünyaya karşı Kerpiç duvarlar gibi katı Çakır dikenleri gibi susuz Kayıtsızca direnerek yaşarlar. Aptal, kaba ve kurnazdırlar. İnanarak ve kolayca yalan söylerler. Paraları olsa da Yoksul görünmek gibi bir hünerleri vardır. Her şeyi hafife alır ve herkese
Sayfa 166 - 167 - 168 - 169Kitabı okudu
Alp.
Seni Kinyas en son Fransa'da görmüştüm. Paris'te. ama Kayra, seni en son ne zaman gördüğümü hatırlamıyorum. Neyse, önemli değil. Çok zaman geçti sonuçta görüşmeyeli. Paris'ten ayrılmamı biliyorsunuz herhalde. Zaten çok fazla anlatılacak bir tarafı da yok. Neden bana verdiklerini hala anlayamadığım o bursla, şu an ismini yanlışlık yapmamak için
Sayfa 219 - Doğan Kitap, 52. baskı, 2016Kitabı okudu
KÖYLÜLERİ, SÖYLEYİN NASIL NASIL KURTARALIM?
Köylüleri niçin öldürmeliyiz? Çünkü onlar ağırkanlı adamlardır Değişen bir dünyaya karşı Kerpiç duvarlar gibi katı Çakır dikenleri gibi susuz Kayıtsızca direnerek yaşarlar. Aptal, kaba ve kurnazdırlar. İnanarak ve kolayca yalan söylerler. Paraları olsa da Yoksul görünmek gibi bir hünerleri vardır. Her şeyi hafife alır ve herkese
Sayfa 166 - Köylüleri Niçin Öldürmeliyiz?Kitabı okudu
"Tanrı'nın güneşi bu denli güzelse, sen birde ötekini hayal et." "Öteki mi? Öteki güneş mi? Bildiğim tek güneş bu, o da zaten kocaman." "Daha da büyük, başka bir güneşten bahsediyorum. Her birimizin yüreğinde doğan güneşten. Umutlarımızın güneşinden. Düşlerimizi uyansın diye göğsümüzde uyandırdığımız güneşten." "Adam, sen şairsin de, öyle değil mi?" "Hayır. Sadece güneşimin önemini senden önce sezdim." "Ya benimki?" "Seninki, Zeze, hüzünlü bir güneş. Yağmur yerine gözyaşlarıyla kuşatılmış bir güneş. Sahip olduğu gücü, yetenekleriini henüz kavrayamamış bir güneş. Senin tüm anlarını henüz güzelleştirmemiş bir güneş. Küçük, bir parça da mızmız bir güneş." Ne yapmam gerekiyor?" "Pek az şey. İstemek yeterli. Ruhunun pencerelerini açmalı ve fırsat tanımalısın nesnelerin müziğinin içeri girmesine. Sevecenlik anlarının şiirinin içeri girmesine." "Benim çaldığım gibi bir müzik mi?" "Tam o değil. Sen başkaları için, dış dünyaya ait bir müzik yapıyorsun. Bunun bir yere varacağı yok. Müzik ruhunun derinlerinden gelmeli. Başkaları için buz gibi bir müzik yapmak yerine, sen yüzmelisin müziğin içinde." "Önemli olan, Zeze, hayatın güzel olduğunu ve yüreğimizde ısıttığımız güneşi Tanrı'nın bize bütün bu güzellikleri çoğaltalım diye vermiş olduğunu keşfetmek." "Yani ağladığım zaman güneşimi ıslatmış mı oluyorum?" "Kesinlikle. Buraya güneşin soğumasına engel olmaya gelmedim mi?" Onayladım. "Öyleyse bir dost gibi elimi sık ve gidip güneşi uyandıralım!"
"kapkaranlıktı tüm şehir. Sen geldin, bir şimşek çaktı, ve tüm şşehir aydınlandı. Kupkuruydu kaldırımlar, topraklar. Sen geldin, yağmur başladı,ve tüm şehir ıslandı. Çıt çıkmıyordu koskoca şehirde, her yer sessiz. Sen geldin, bir gök gürledi, güzel bir müzik başladı, ve bütün şehir uyandı. sen geldin, inanabiliyor musun? sen geldin... sen geldin... geldin... Hoş geldin."
Sayfa 276Kitabı okudu
372 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.