2 Temmuz o günlerde ki çocuk halimizle tam olarak anlayamadığımız ama ailemizdeki karamsar havayı ve hüznü gördükçe “mutlaka kötü bir şeyler oldu..” düşüncelerine kapıldığımız, nesiller boyu yaşadığımız topraklardan hüznü gitmeyen içimizde bir derin sızı olarak kalan ve yaz sıcağında içimizi bir kat daha yakan insanlık dışı bir olay olarak hep bizimle yaşıyor. Yakılan ağıtlar acısını dindirmeye asla yetmiyor…
Bu kitaba inceleme yazmayı düşünmüyordum ama kendime de hatıra olarak kalsın bu yazım. Bu kitap bir şiir kitabı. Tür olarak öyle geçiyor ama bence şiir kitabı değil. Şiir gibi. Nesir gibi. Öykü gibi. Deneme gibi. Bunların hepsi gibi, ara tür desek yeri: ŞİİRİMSİ. Asla başarılı bir kitap da değil. Öyle kaliteli şiir kitapları gördü ki bu gözler,
- Anne, bana Yusufcuk Kuşu'nun hikayesini anlatır mısın?
- Nerden aklına geliyor kele kızım şimdi!
- Hadi anne, lütfen lütfen.
- İyi iyi, dinle!
Eveli iki çocuk varmış, bir kız bir oğlan. Çocukların anneleri ölmüş. Babaları da başka bir kadınla evlenmiş. Üvey anneleri çocuklara çok kötü davranırmış, dövermiş gün aşırı. Bu çocuklar oğlak
“VEDALARI BİLE BİR SAADET OLUYORDU..
ONLAR BİRBİRİNDEN AYRI BULUNMAKLA AYRILMIŞ OLMUYORLARDI...”
Eylül (s. 178)
Edebiyat derslerinin vazgeçilmez sorularından biri de şudur: İlk Türk psikolojik romanımız;
Dökülen yapraklar, yaz yeşili solmuş boz yamaçlar. güneye göç eden yaban kazlarının uzak çağrışı, durgun uzanan toprak ve sona ermek üzere olan yılın bütün o yumuşak hüznü kadının haberi olmadan yüreğine girdi ve ona yine eski sevgi dolu duygularını kazandırdı.
.
Sayfa 42 - Türkiye · Sabah Gazetesi Yayınları/Cem Yayınevi · 1990 · Karton kapakKitabı okudu
"ben şimdi bir gülü
kendi güvenliği için
bir sevda şiirine dönüştürmeye
yargılı bir şairim, yaptığım bu işte!"
Hilmi Yavuz şiirlerini felsefik kişiliğinin katkısıyla da imgeler üzerinden yazmış. Kullandığı belli başlı imgeler vardı ve anlamak için şiirlerini birkaç kez okumak gerekiyor, her okuduğumda da ayrı bir anlam çıkardım.
Muzaffer Akar o. O dediğim, sadece bir işaret etme hali değil elbette, insanlıktan bahsediyorum. Bir duruş ki, her türlü bencillikten uzak kalmayı başarabilmiş. Felsefesi var elbette hayatı içinden gördüğü ama bu onu kısırdöngüye hapsedip heba etmez asla. Beğendiği zaman bir incelemeyi, bu incelemeyi yapan kimdir, diye düşünmez