Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Reklam
kendi elimizle kurduğumuz gurbetten daha zor bir sürgün yoktur yaşasak da, yaşamasak da umuda ve sonbahara hüküm ki: gülün saltanat devrinden ne sevdikse bugünden ve ne kaldıysa dünki acıyı yakuta döndürsün hüznü döndürsün elmasa akşam en güzel masaldır çünki iyi anlatılırsa
doğunun kadınları biz batan güne sahip çıktığımızda ay, bitlis'te sarı tütün ya da bir akarsu imgesi gibi yiğit ve bütün bir ağıttır kadınlarımızda onlar hüznü bir çeyiz
yaz geldi sanıp çiçeklenen ağaçlarım, neşelenen dallarım. Martın yalancı güneşine kandı, kalmadı bahçemde ne bir çiçek ne bir ağaç. Kırıp döktüğün bahçemde kalmadı artık yerin. Bu son diye diye sana kandığım günlerin sonu gelmedi. Sonu gelmeyen günlerin hüznü bitmezmiş hiç Bu kış bitmedi sevgilim. Yaz ne zaman gelir kim bilir? Yerine kaç gül koysam bi sen eder kim bilir? Yerine kaç umut bağlasam gözlerin eder kim bilir? Ben bilmem sevgilim. Ben cesur aşkların aşığıyım. Ben bilmem...
Zavallı ruh!
Bazı acıların, öylesine içlerine işlemiş, öyle incelikleri vardır ki, ruhtan mı yoksa beden mi kaynaklanırlar, hayatın boşluğu karşısındaki rahatsızlığı mı yansıtırlar, yoksa karaciğer, mide ya da beyin gibi organik bir uçurumumuzun hastalanmasından mı kaynaklanırlar, anlayamayız. Kim bilir kaç kez, her zamanki özbilincimin, kaygılı bir durgunluğun karmaşık çökeltilerine karışarak karardığını hissetmişimdir! Kaç kez var olmak canımı yakmıştır, o derece anlaşılmaz bir bulantıdır ki bu, hayattan tiksinmekten mi ileri gelir, yoksa kusacağımın habercisi midir, ayırt edemem! Kim bilir kaç kez... Bugün ruhum, bedenime kadar ulaşan bir hüzne gark olmuş durumda. Belleğimi, gözlerimi, kollarımı, her yerimi acıtıyorum. Sanki olduğum şeye tamamen yayılmış bir romatizmaya yakalanmışım. Varlığım günün duru aydınlığından, masmavi gökyüzünden, tepede asılı, salkım saçak ışık dağıtan dalgadan etkilenmiyor. Bizi kuşatan havaya bir kişilik kazandıran, sanki hâlâ yaz ortasındaymışız gibi sonbaharı hatırlatan, hafif, serin meltem hiç neşe vermiyor bana. Hiç benim için hiç. Hüzünlüyüm, ama belirli – hatta belirsiz bir hüzün bile değil bu. Orada, dışarıda, çöp tenekeleriyle dolu sokakta yaşıyorum hüznü. Bu ifadeler ne hissettiğimi tam olarak tercüme edemiyor, zaten hiçbir şey hissettiklerimizi tam olarak tercüme edemez hiç kuşkusuz. Ama öyle ya da böyle hissettiklerimin etkisini başkalarına iletmeye çalışıyorum –
Reklam
:hatırlamanın en dokunaklı mutluluğunda, yaz sonunun derin hüznü vardır ve tüm doğa sarı akşam ışığında kıpırtısızdır.-
bu sətirlərə aşiq oldum
Kitabın içində çox kiçik belə bir bölüm var, məni özünə aşiq etdi. “Çocukların çocuk, yaz tatillerinin yaz tatili, pazarların pazar olduğu zamanlar artık kimselerin hatırlamadığı uzak bir ülkenin geçmişine ait gibiydi. Naylon poşetsiz bir homo sapiens tanımı mümkün görünmüyordu. Mevsimler, beklenen aylar, düşen cemreler yerlerini soğuklara,
Yok ve yaz günleri beni hatırlamıyor Boğulmuş hüznü gösteriyor bana Geçiyorum yakıcı maviden derinleştirilmiş mora Geçiyorum ayaklarımın altında kumları hıçkırtarak Kara yaz! Karanlık yaz! Kararan vücutlardan Rıhtıma varmayan ceset elbette hatırlanmaz
Sayfa 192
Kâğıtlar, alelacele alınmış küçük notlar - içerlerinde - yazı eskizleri bir sırrı açığa çıkartmak bir olayı aydınlatmak için üzülmek gibi sadece üzülerek kanıtlamak kahrı, hüznü, esefi kanıtlayıp ölmek biterken o harikulade yaz
Reklam
Semûd
Şahmerdanlar gömmektedir şimdi aşkımızın göğsüne yadırgı hüzünleri kaypak bir çamur olan mayamız kinle bereketlenmektedir. Uyuyan bebekleriyle üşüyen köpeklerini bir yana bırakıp
Sayfa 104 - Beyan YayınlarıKitabı okudu
Paris yürek için bir çöldür çoğu kez, ama, kimi saat­lerde, Pére- Lachaise Mezarlığı'nın yukarısından bir dev­rim yeli eser, bu çölü birdenbire bayraklarla, yenik düş­müş yüceliklerle doldurur. Birtakım İspanyol kentleri de böyledir, Floransa ya da Prag da. Mozart olmasa Salzburg dingin bir kent olurdu. Ama arada bir, Salzach'ın üze­rinde, cehenneme dalan Don Juan'ın zorlu ve gururlu çığlığı dolaşır. Viyana daha sessiz görünür, kentler arasında bir genç kızdır. Burada taşların yaşı üç yüz yılı geçmez, genç­likleri de hüznü bilmez. Ama Viyana, tarihin bir dört yol ağzıdır. Çevresinde imparatorlukların çarpışmaları çın­lar. Gökyüzünün kanla kaplandığı kimi akşamlar, Ring'in anıtları üzerinde, taştan atlar havalanır gibi görünür. Her şeyin gücü ve tarihi dile getirdiği bu kısacık anda, Polan­ya süvarilerinin atılışları altında, Osmanlı İmparator­luğu'nun gümbürtülü çöküşü açıkça duyulabilir. Bu da yeterince sessizlik sağlamaz.
Pdf
Neden gözlerinde baharın hüznü var?
Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
612 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.