Daha çok çabalarsam bir şeyler çıkaracakmışım gibi de gelmiyordu. Kendi kendine akıp gidecek sandığım o hikâye, artık üzerinde düşünmeye değecek bir şey değildi sanki, karakterler bile sıkıcı görünüyordu.
Belirsiz şeylerden, şeffaf olmayan şeylerden, karanlığı çağrıştıran şeylerden uzaklaşmak istiyordum. Aydınlık, tertemiz ve her şeyin net bir biçimde odaklandığı bir dünyada olmak istiyordum.
Senarist Harada, kırklı yaşlarında, eşinden yeni boşanmış bir adam. Sabah insanların ofis olarak kullandığı, akşam ise kendisinden başka sadece bir kadının yaşadığı bir apartmanda kalıyor. Romanın en can alıcı kısmı, Harada’nın memleketine uzun zaman sonraki ziyaretiyle başlıyor.
Harada, ailesini 12 yaşında bir kazada kaybetmiştir. Memleketine gittiğinde, ölmüş babasına tıpatıp benzeyen bir adamla karşılaşır. Adamla tanışır ve iki bira alıp adamın evine gider. Fakat adamın karısı da ölen annesine tıpatıp benzemektedir. Üstelik bu çift Harada’ya ‘oğlum’ diye seslenmektedir. Harada, ölen ailesinin ruhlarının geldiğine emindir. Aile sevgisine muhtaç olan Harada, memleketine gidip ölen ailesinin ruhlarını ziyaret etmeye devam eder. Bu sırada da, kaldığı apartmandaki diğer yaşayan kadın Kei ile bir ilişkiye başlar. Peki Kei kim, ailesinin ruhu gerçekten dünyada mı yoksa halüsinasyon mu görüyor, bunu okuyoruz.
Kitap çok etkileyiciydi. Korkutucu değildi bana göre. Ailesini genç yaşta kaybetmiş birinin sevgiye ve ilgiye olan muhtaçlığı gerçekten üzücüydü. Aile gerçekten her şeydir. Kitap akıcı, süslü cümleler yok. Gereksiz betimlemeler yok. Sonu da beni çok şaşırttı çünkü hiç beklemiyordum.
Taiçi Yamada'nın "Yabancılarla Bir Yaz" romanı gerçekten muazzam derecede güzel. Hikayeyi yaşatan ve film izliyormuşçasına okuma hazzı veren kitaplara bayılıyorum. Bu da tam olarak onlardan biri.
Henüz orta yaşlarda olan senarist Harada, küçük yaşta trajik bir kaza ile ailesini kaybetmiştir. Yıllar sonra bir evlilik yapmış ve bir
Kitap aslında orta yaşlarda bir adamın ailesine olan özlemini de anlatıyor. Kapağa bakıp da korkunç bir hikaye beklenmemeli. Kaybettiklerimizle tekrar kavuşma ihtimalimiz halinde ne yaparız sorgulatıyor. Ve yalnızlık hissi üzerine odaklanıyor. Karakterlerin hamleleri hep yalnızlık üzerine aslında. Japon toplumunun kanayan yarası bir yandan. Eğer Tokyo'da bulunduysanız mekanlar da tanıdık gelecektir.