Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yağmur Bölükbaşı

Yağmur Bölükbaşı
@ygmrbolukbasi
"Ve en önemlisi kitapların şarjı bitmiyor" -Çok okuyan değil, güzel okuyandır asıl okur...
İşte sana vereceğim sır. Çok basit bir şey: Yalnızca kalbinle iyi görebilirsin. Asıl önemli olan şeyler göze görünmez.
Sayfa 71 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Şehit Hava Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel
Pek yiğit Cengizler gördü bu vatan, Kalbine hançer saplanırken devletini sırtından bıçaklamayan...
Sayfa 36 - DLS YayınlarıKitabı okudu
Ne biçim dünyaya doğmuştum ben? "Güzel" diyordum, güzel dediğime dönüp bakmıyorlardı bile. "İyi" diyordum, omuz silkiyorlardı. Birisinin dobra dobra dosdoğruyu söylediğini duyuyor, heyecanlanıp, "Doğru!" diye bağırıyordum. "Aman sus!" diyorlardı. Hele "Deniz!" diyince, bütün kaşlar çatılıyor, "Sakın ha!" diyorlardı. Peki, güzele bakma, iyiye aldırma, doğruya kulak asma, denizi anma; peki öyleyse ben ne edip ne söyleyecektim? İşte bunu büyüklerime sorunca, bana düpedüz bir cevap vermiyorlar fakat dolambaçlı ve sağa sola savsaklayıcı sözler söylüyorlardı. Ne var ki, kafama sokulan bütün bu sözleri, gönlümün ateşinde yakınca ve bunların laf olan fireleri berhava olunca, kala kala kafamda şu kaba Türkçe gerçekler kalıyordu. Önce, "hiç kimseye hiçbir şey vermeyeceksin, herkesten koparabildiğin kadar koparacaksın ve gözünü paradan ayırmayacaksın!" İyi ama ben parayı görünce, yaradılıştan öz düşmanı olan bir hayvana rasgelen bir başka hayvan gibi, tüylerim nefretle diken diken oluyordu. Benim özlediklerim, hiç de onların özledikleri değildi.
Sayfa 52 - Bilgi YayıneviKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Durumu kötüydü ve onun durumunun kötü olması doktorun da, başka herhangi birinin de umurunda değildi, çünkü durumu kötü olan oydu.
Sayfa 35 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
SİZİN HİÇ BABANIZ ÖLDÜ MÜ?
Sizin hiç babanız öldü mü Benim bir kere öldü kör oldum Yıkadılar aldılar götürdüler Babamdan ummazdım bunu kör oldum
Sayfa 18 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ne yapalım, kendi kanımızı sunduk İstanbul'a hatıra diye...
Sayfa 615 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
bu kadar detaylı düşünmek tüketiyor yaşam enerjimi yalvardım kendi kendime durabilmek için
Sayfa 122 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
"Haklısın Evgenia" diyorum, "Bu ülke çok acımasız, bu topraklar çok sert, bu toprakların insanları çok hoyrat... Ama burası bizim ülkemiz Evgenia, burası bizim toprağımız, bizim vatanımız. Biz burasıyız Evgenia..."
Sayfa 438 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Uygarlık kadar eski bir acı.
Sayfa 117 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Kadehime uzanıyorum. "Hadi o zaman kötülüğün şerefine içelim." İsteğime uyuyor, kadehi eline alıyor ama, "Kötülüğün şerefine içmeyelim" diyor. "Kötülük hiç olmasın." "Ne yaptın be Evgenia, o zaman işsiz kalırım." "Kalmazsın, kalırsan da ben sana bakarım." "Teşekkür ederim. Peki neye içeceğiz. İyiliğe mi?" "Yok..." Buğulanmış yeşil gözleri kırmızı güzellere kayıyor. "Güzelliğe içelim. Güzel olan iyidir."
Sayfa 72 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Fırtına
Nakış nakış öfkeyle dokulu, hırçın ama kırık dökük; bakmayın ana avrat küfrettiğine o gözyaşları içinde bir çocuk.
Sayfa 34 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Alacakaranlık
Kocaman bir vitrine dönüşen bu kentte duymamak için çırılçıplak haykıran insanı, gözlerimizle tıkadık kulaklarımızı kilitledik ellerimizi ceplerimize, hayallerimizi bağladık dilimizle ve sokaklar ağlarken halimize, sarhoş bir suratla izliyoruz, kafatasımızın kireçli toprağında zafer naralarıyla ilerleyen karamsarlığı.
Sayfa 15 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Wilhelm, etkin yeteneklerimin huzursuz bir tembelliğe dönüşmesi bir felaket, ben boş duramıyorum, ama elimden hiçbir şey yapmak da gelmiyor. Hayal gücümü yitirdim, doğa artık beni duyulandırmıyor, kitaplar tüylerimi diken diken ediyor.
Sayfa 51 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Artık ne yönlendirilmek, ne teşvik edilmek, ne de coşturulmak istiyorum, bu yürek zaten yeterince fırtınalı; benim ninniye ihtiyacım var
Sayfa 6 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Türk Kızı
Kıralların taçları Beni bağlar büğü mü? Orduları açamaz Gönlümdeki düğümü. Saraylarda süremem Dağlarda sürdüğümü. Bin cihana değişmem Şu öksüz Türklüğümü...
Sayfa 33 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Bu bir anlık yalvarışta da belki insan soyunun düşebileceği en beter aşağılanma, alçalma vardı. Bu kadar alçalmaya değer miydi bir can? Can bu kadar, her şeyden değerli miydi?
Sayfa 16 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı yarım bıraktı
Reklam
Zavallı küçüğüm! Seni onca seven, güzel kokular yayan beyaz, küçük boynunu öpen, elleriyle hiç durmadan ipek gibi saçlarının buklelerini okşayan, yuvarlak güzel yüzünü ellerinin arasına alan, seni dizlerinin üstünde zıplatan ve akşamları Tanrı'ya dua etmen için iki elini birleştiren baban ölecek! Artık bütün bunları kim yapacak? Seni kim sevecek? Sen hariç yaşıtlarının hepsinin babaları olacak. Yılbaşı kutlamalarından, hediyelerden, şirin oyuncaklardan, şekerlerden ve öpüceklerden vazgeçmeye nasıl alışacaksın? Zavallı yetimim, yemekten ve içmekten vazgeçmeye nasıl alışacaksın?
Sayfa 47 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Bak," dedi, "bak Sefçe Kahya arkadaşım, bak! Şu yalımlar ne güzel yalımlar. Bahar gecesinin karanlığına da ne güzel yakışmış." Gevrek gevrek güldü. Onun gülüşünü bütün köylü duydu, şaşkınlıkla ona gözlerini diktiler, homurdandılar. "Yalım geceye ne güzel uymuş, kurşun yüreğe ne güzel uymuş, eli kolu bağlı durmak bize ne güzel uymuş, kanı kuruyup yangın karşısında, elimiz koynumuzda durmak bize ne güzel uymuş, ağıt sesi gönlümüze ne güzel uymuş, karıların donu başımıza başlık diye ne güzel uymuş, insanlık bize ne güzel uymuş! Bak Sefçe arkadaş bak! Bu yalımlar ne güzel, ne kırmızı yalımlar! Yel estikçe uzuyor, genişliyor, güzelleşiyor. Yangınlar büyüdükçe yüreğim de kabarıyor, genişliyor. Yüreğim demircilerin örsüne dönüyor. Örs de yüreğe ne güzel uymuş. Ali Safa Bey de bizim korkaklığımıza ne güzel uymuş. İnsanlık da bize ne güzel uymuş! Bak Sefçe kardaş bak! Şu yalımlara bak, yalımlar gecemize ne güzel uymuş."
Sayfa 39 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
İnsanlarla oynamamalı. Bir yerleri var, bir ince yerleri, işte oraya değmemeli.
Sayfa 159 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Milletinin içtimaî seviyesinin yükselmesine engel olmak için demagojiden cinayete kadar her vasıtaya baş vuranlara "milliyetçi" dediler. Hak edilmemiş rahatlarını, çalınmış servetlerini muhafaza için yabancı emellere hizmet edenlere "milliyetçi" dediler. Yurduna saldıran düşmanla işbirliği edenlere, düşman hesabına kendi milletini kurşuna dizdirenlere, milletin kurtuluş hamlesine önayak olabileceklerin kökünü kazımak için kendi yüksek mekteplerini kapatıp talebesini toplama kamplarına yahut mecburî iş yerlerine gönderenlere "milliyetçi" dediler; hulasa, insanlık nâmına mukaddes ne varsa hepsini keyifleri ve menfaatleri uğruna çiğneyenlere "milliyetçi" dediler.
Sayfa 129 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
O sıralar beni üzen bir mesele daha vardı: Ne ben kimseye benziyordum ne de herhangi biri bana. "Tek başımayım, ama onlar hep birlik," diye düşünmekten kendimi alamıyordum.
Sayfa 49 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Ama insanoğlu aptal olmasa bile dehşetli nankördür. Nankörün nankörüdür. Hatta bana göre en uygunu, insanı iki ayaklı nankör bir mahlûktur diye tarif etmektir.
Sayfa 32 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Film bitmiş de, herkes salondan çıkarken, aklı son sahneye takılı kalmış, koltuğuna çakılı adam ruhuyla baktım. "Ulan," dedim, "bu milletin tarih kitabına ihtiyacı yok. Şarkıları peş peşe diz, koy kasete, ver radyodan..." Kışlanın önünde redif sesi ile başla, Çanakkale içinde vurul, az zamanda, çok işler başar, açık alınla on
Sayfa 10 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Dünyada bana hiçbir şey, tabiattan melül bir insanın zorla gülmeye çalışması kadar acı gelmemiştir.
Sayfa 67 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu