Müslüman halkımızın camilere astığı söz konusu isimler, Peygamber Efendimiz'e, Dört Halife'ye, Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin ile Peygamber Efendimiz tarafından cennetle müjdelenen sahabîlere aittir.
Bu isimlerin cami duvarlarına asılmasının en önemli sebebi de, özellikle Şia'nın Ehl-i Sünnet'e yönelttiği "Ehl-i Beyt düşmanlığı" ithamının yersiz ve dayanaksız olduğunu, yine Şia'nın Sahâbe konusundaki yanlış ve yaralayıcı tutumuna cevap olarak Ehl-i Sünnet'in kucaklayıcı Sahabe anlayışını yansıtmak içindir.
"insan iki ruh hali içinde birden bulunabilir. insan son derece mutsuz, huzursuz, derinden sarsılmış olabilir ve yine de bir mutluluk anı yaşayabilir, hatta son derece mutsuz olduğundan bunu çok yoğun yaşayabilir, sadece bir an için değil."
“Aman Tanrım! Hata yaptım. Ne korkunç! Ne felaket! Herkese yayılacak bu ve rezil olacağım!” Hatalarınıza dürbünün onları kocaman, dev gibi gösteren tarafından bakarsınız. Bu, aynı zamanda “felaketleştirme”dir; çünkü, gündelik olumsuz olayları kabusa çevirirsiniz.
“Satranç hayat gibidir David demişti babası.
Her parçanın kendi işlevi vardır.Bazıları zayıftır, bazıları güçlü.Bazıları oyunun başında işe yarar,bazılarıysa sonunda. Ama kazanmak için hepsini kullanmak zorundasın. Aynen hayatta olduğu gibi, satrançta da skor tutulmaz. On parçanı kaybedip, yine de kazanabilirsin oyunu. Satrancın güzelliği budur işte. İşler her an tersine dönebilir. Kazanmak için yapman gereken tek şey tahtanın üzerindeki olası hamleleri ve anlamlarını iyi bilmek ve karşındakinin ne yapacağını kestirebilmek.”
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Bir adam gelerek: "Ey Allah'ın Rasûlü iyi davranıp hoş sohbette bulunmama en ziyade kim hak sahibidir?" diye sordu. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Annen!" diye cevap verdi. Adam: "Sonra kim?" dedi, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Annen!" diye cevap verdi. Adam tekrar: "Sonra kim?" dedi Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) yine: "Annen!" diye cevap verdi. Adam tekrar sordu: "Sonra kim?" Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bu dördüncüyü: "Baban!" diye cevapladı."
Biliyorsun şefkat bir lisandır ki sağır da duyabilir, kör de görebilir. Ve yine biliyorsun, şefkatsizlik öyle bir anlatımdır ki duyanları sağır, görenleri kör eder.