Bir Musa doğmasın diye, doğan binlerce çocuk öldürülür.
Fakat ölen çocuklarının kanında Musa bilincinin çiçeği açar.
Zulüm denizinde boğulan bir halka, suda boğulmayan bir çocuk yol gösterir, suları yarıp geçme yolunu..’
Bir Musa doğmasın diye, doğan binlerce çocuk öldürülür. Fakat ölen çocukların kanında Musa bilincinin çiçeği açar. Zulûmde boğulan bir halka, suda boğulmayan bir çocuk yol gösterir: suları yarıp geçme yolunu.
Hıristiyan dünyasında ve Hıristiyanlığın dolaylı ya da dolaysız etkilediği ekinlerde "günahkar insan"la "Tanrı"sı arasındaki çelişki çok belirgindir. Buralarda insan "Tanrı'ya benzemeye" çağrılır. "Tanrıya benzer" yaratılmışur. Ama "günahkar"dır. Peki, Tanrı'ya benzer yaratıldığına göre, günah nasıl sızabilmiştir bu dünyaya? İnsanoğlu, davranışlarında hem "Tanrı"ya benzerdir, hem de "günahkar". Başlangıçta, insanoğlu "Tanrı'ya benziyordu", günah sonradan ortaya çıktı. Tanrı ülküsüyle günahlı gerçeklik arasındaki çatşkı, kutsalı, tanrısalı şeytansıya çeviren bir yıkımın sonucudur. Bu dediğimiz hem toplumsal tarih için geçerlidir, hem de, makinacı-gizemci uygarlık insanın "tanrısal" yüklemlerini bastırmaya başlayalı beri, her çocuğun evrimi için.
İnsanoğlunun kökeni cennettedir, ve içinde hep cennet özlemi vardır.
Bir bakıma, evrende boygöstermiştir ve hep cennete dönmeyi özlemektedir. Bunlar, insanın coşkusal anlatımlarını çözmeyi bilen herkes için tartışılmaz gerçekliklerdir. İnsanoğlu özünde iyidir, ama alabildiğine kabadır da. İyilikten kötülüğe, kabalığa geçişi her çocukta gözleriz. Demek ki Tanrı insanın İÇİNDE'dir, onu daha başka yerlerde, tek başına egemenlik sürdürürken aramak boşunadır. Cennet, içimizdeki doğru yol ve iyiliktedir, yoksa insan denen memeli hayvanın yitik cennetin yerine koyduğu, melek ve iblislerle dolu o gizemli "öbür dünya"da değil.
TERZİLER GELDİLER
Terziler geldiler. Kırılmış büyük şeylere benzeyen şeylerle
daha çok koyu renklere ve daha çok ilişkilere
Bir kenti korkutan ve utandıran şeylerle.
Kumaşlar bulundu ve uyuyan kediler okşandı.
Sonra sonsuz çalgısı sevinçsizliğin.
Çay içmeye gidenler vardı akşamüstü,
parklara gidenler de
Duruma uymak kısaltıyordu
"İki ırmak onlar. İkisinin de birleşip büyük bir ırmağa dönüşmeden önce ayrı ayrı akıp geldikleri kumullu yataklar, mecralar, kimyalar var. Benim var olmam için birbirine doğru akmış bu iki ırmağın birleştiği yerde milyonlarca ihtimal arasında mümkünlerden bir mümkünüm sadece ben. Öyleyse mümkünümün yola çıkış anını, ırmakların kaynağını
VAZGEÇMEK
* Elindeki külleri savurup gökyüzüne, yukarıya bakmaktır.
* Vazgeçmek bazen tercih, bazen kabullenmek, bazen de tükenmek demektir.
"Bugün içimdeki yerini değiştirdim.
Yüreğimin ortasında duran yerini değiştirdim. Bunun için önce kaldırdım seni durduğun ve iz bıraktığın yerden. Neredeyse şeklini almış etimin üzerinden. Sonra yastık
Allah'ın habercisine açtığı bir mucize bahçesi- dir bu. Allah'ın razı olduğu kişiye Tufan bile bir sı- ğınaktır.
Ey inanmış insan! Sen, Allah'ın birliğini ve kudretini ilân eden sancaklarla donanmış gemiye koş ve sığın, Tufan gelmeden önce.
Gemi yapılmakla çağırmaktadır. Peygamber onu yapmakla çağırmaktadır seni.
İşte, Nuh'un Gemisi, böylece her vakit inan- mış olanlar topluluğunu sembolleştirdi. Her za- man inananlar bir araya gelmeli ve yol gösterici-
nin etrafında toplanıp inkâr ve isyan bataklıkla-
rından kurtulmaya çalışmalıdırlar.
YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI
«Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.»
Uvertür
Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük.
*
Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
Sürgünde yaşanan koca bir ömür bir yasam birikimi olan fikirler ve aşk arasında seçim yapma mecburiyeti. Memduh Selim bey yol rehberi olan fikirleri ve aşkı arasında yaptığı seçimin talihininde yardımıyla ömrü boyunca yaşayacağı bir pişmanlığı donusecegini bilmeden doğru bildiği fikirlerin peşinde koşar fakat bu uğurda hayatının anlamı aşkını kaybeder. Yaşamı içerisinde bir çok hasret çeker bunlardan en yakıcı olanları ise memleketi ve aşkı ferihaya olan ozlemidir.