Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Şahmerdan
“Bırakın beni ey hakikatler! Yürümek istiyorum. Cennetlerin olduğu yere doğru. Ne açıkları, ne açları, ne beni kızına münasip görmeyen zengin tüccarı, hiçbir şeyi düşünmeyeceğim. Dertlerimden kime ne? Bırakın beni harpler... Kadınlar... Çocuklar... Αςlar... Deliler. Yürümek. Şoseden ayrılan yoldan bir cennete doğru yürümeye bırakın.”
Birine aşık olmak,gözü bağlı olarak, bir uçurumun kıyısında yürümek demektir. Başına neler geleceğini hiçbir zaman bilmezsin. Sonu ölüm de olabilir, cinayet de intihar da
Reklam
Üniversite ortamındaki benden bahsediyor :)
...bir başına kalmak, tek başına yürümek, şehrin tadını çıkarmak istemişti. Bir zamanlar kaçamak olarak yaptığı şeyler, artık hakkıymış gibi geliyordu ona...
-Dostlarım, komşularım her gün kapımın önünden geçen ve insanlar, melekler, şeytanlar, sizinle, siz uyurken konuşmak istiyorum. Uyanacağınız saate ve seslerle dolu kulaklarınızın sağır olmasına hiç mi hiç aldırmadan, düşlerinizin vadisinde çıplak ve zorlanmadan yürümek istiyorum.
Çarpık kentleşme öncesi
Bir zamanlar böyle değildi oysa. Denizin o koyu ve katı maviliği bozulmamıştı daha. Kıyıları evler yağmalamamıştı. Ağaçlar denizin mavisine hayran kalıyor, kendi gür yeşilliklerini o mavinin içine karışmış görmek istiyorlardı.
Sayfa 195 - Bilgi Yayınevi
Yürümek sanıldığı gibi bir hedefe ulaşmaya yaramıyor. Nitekim bunun için bir hedefinin olması, senin kendine bir hedef oluşturman ve artık orayı varılacak bir hedef haline getirmen değil, bu hedefin, hedef olarak adlandırılan yerin seni çağırması, istemesi, kendine çekmesi ve eğer ulaşılabilirse artık bir hedef olmaktan çıkması ve seni kendi parçası kılarak yerleşeceğin yer olması, yerin olması, senin yerinin orası olması gerekiyor.
Reklam
Bütün yaptığım yürümek, durmadan dolanıyor, dolanıyor, dolanıyorum.
…atın diledikleri kadar uzun yola, diledikleri kadar hızlı ve diledikleri kadar ağır bir yükle gitmek zorunda olduğunu düşünürler. Yollar ister çamur ve balçık içinde, ister kuru ve iyi olsun; ister taşlı veya düzgün, ister yokuş aşağı ya da yokuş yukarı olsun hiç fark etmez; at hiç dinlendirilmeden ve düşünülmeden hep aynı hızla gitmek zorundadır. Bu insanlar dik bir yokuşta inip yürümeyi hiç akıllarına getirmezler. Hayır, olur mu hiç, binmek için para verirler, o zaman bineceklerdir. At mı? Ah, o buna alışıktır! İnsanları yokuş yukarı da çekmeyeceklerse, atlar neye yarar? Yürümek ha! Gerçekten hoş bir şaka! Ve kırbaç işler, dizginler çarpılır ve kaba bir ses sık sık bağırarak azarlar: "Yürü seni tembel hayvan!"
Sayfa 123Kitabı okudu
Ben suyun üstünde yürümek istemiyorum ki...
"Ayaklarım kurşun gibi ağırlaşmaya başladı. Ama yürümek zorundaydım. "
Sayfa 52 - CanKitabı okuyor
Reklam
Hiç olmazsa durmak çaresini bulacak mıyım? Hayır, yürümek lazım.
- Peki, bütün bunlar zamanla kendiliğinden olmaz mı? Hatta zamanla olacak şeyler değil mi? - Olamaz... Çünkü zaman şarta göre değişir. Büyümekte olan bir çocuğun zamanı başkadır, bir hastanın zamanı başka... Biz umumî zamanın dışındayız... Yani zaman tempomuzu değiştirmek mecburiyetindeyiz, demek istiyorum. Biz dünyaya yetişeceğiz. Benim söylediğim, kafilenin en sonunda olsak bile ona katılmak, onunla yürümek, hususî patikadan umumî caddeye çıkmak içindir. Zaman şüphesiz bir âmildir, fakat dünya için başkadır; çalışmasının hızıyla dünyaya katılmış millet- ler için başkadır; bugünkü hâlimizde bizim için ise büsbütün başkadır. Kendi başına bırakırsak, lehimizde çalışmaz; bizim gibilerde her şey derine doğru çeker.
– Fakat her ihtilâl böyle değil ki? Meselâ bizimki? - Bizimki de başka türlü. Tabiî şekilde ihtilâl, halkın veya hayatin, devleti geride bırakmasıyla olur. Bizde ise hayat ve halk, yani asıl kütle, devlete yetişmek mecburiyetinde. Hatta, çok defa münevver ve devlet adamı bile... Düşüncenin evvelden hazırlanmış yolunda yürümek! En aşağı 1839'dan beri bu böyle... Onun için hayatımız o kadar yorucu oluyor. Kaldı ki, üzerimizde asırlardan gelen büyük bir terbiye de var. Her şeyi bozan, bizi adeta mahkûm eden bir itiyat... Çabuk vazgeçiyoruz. Müslüman şarkın en büyük hususiyeti budur. Şark vazgeçer. Sade güçlüğün karşısında değil, zamanın, tabiî zamanın karşısında vazgeçer.
Kafasında yalnız bir şey vardı: Bu yolu tekrar yürümek, geri dönmek mecburiyeti…
Sayfa 44 - HasanKitabı okuyor
Sağlam adımlarla yanlış yolda yürümektense topallayarak doğru yolda yürümek daha iyidir. -SAINT AUGUSTIN
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.