Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
256 syf.
8/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Feridun, yetmiş iki yaşında tekerlekli sandalyeye mahkum, yalnız yaşayan ve antikalara çok meraklı biridir. En büyük hayali, antikalar ile ilgili bir kitap yazmaktır. Damadının yetmiş ikinci yaş günü hediyesi olarak gönderdiği 1926 yapımı daktilo ile yıllardır hayalini kurduğu o kitaba artık başlayabilecektir. Mutluluk içinde, çocuk hevesiyle
Üçü Çeyrek Geçe
Üçü Çeyrek GeçeMehmet Emin Altan · Müptela Yayınları · 202213 okunma
344 syf.
9/10 puan verdi
·
12 günde okudu
Burma Günleri
Orwell'in çok bilinmeyen bu romanını aldığımda çok fazla bir beklentim yoktu ancak kitap beklentinin üstünde çıktı diyebilirim. 1926 yılındaki İngiliz sömürgesi altındaki Burma(Myanmar) coğrafya ve kültürel olarak çok başarılı betimlenmiş. Kitaptaki ana karakter Flory dışında Elizabeth, Ellis, U Po Kyin gibi karakterlerin analizi gayet güzel. Ayrıca kitabın sonunun tahmin edilemez olması da hoşuma gitti. Orwell'in distopyalarını okuyan birisi olarak çok farklı edebi bir eserle karşılaşıyoruz. Yazarın kendi ülkesinin acımasız sömürgeciliğini nesnel olarak eleştirmesi sanatçı hassasiyetini yansıtmakta. Özellikle tarihi romanlardan hoşlananların okuma listesine dahil etmesini tavsiye ederim.
Burma Günleri
Burma GünleriGeorge Orwell · Can Yayınları · 20043,117 okunma
Reklam
512 syf.
6/10 puan verdi
·
3 saatte okudu
Konusu: Yıl 1926. Şanghayda kanunun üstünde güce sahip olan iki çete ve iki varisi( Juliette ve Roma) birbirlerine düşman olsa da şehirlerinde çokça ölüm gerçekleşmesi, beraber çalısmalarına neden olur ve asıl olaylar başlar... Nedendir bilinmez bu kitaba dair beklentim çok yüksek olduğundan tahmin ettiğim kadar beğenmedim. Kitap boyunca, insanları öldüren şeyin peşine düşüp onu bulmaya çalışıyorlar. Polisiye gibi diyebiliriz yani. Ben bu tarz konularda çok sıkılıyorum o yüzden bu kitap benim için yavaş ilerledi ve bitirmem biraz uzun sürdü. Romantik kısımları daha fazla olsaydı belki daha çok beğenirdim ama öyle bir şeyde olmadı. Yazarın dili gayet akıcı. Başlayınca akıp gidiyor ama dediğim gibi konusu benlik değildi. Eğer yukarıda bahsettiğim konu sizin dikkatiniz çektiyse bence beğenirsiniz. Kendinize çok iyi bakın! Bol okumalı günler
Şiddetli Hazlar
Şiddetli HazlarChloe Gong · Martı Yayınları · 2022532 okunma
Öztürk'e göre Hayrat Satış Defteri incelendiğinde 1926 ile 1950 arasında 494 cami arsası, 722 mescit arsası, 598 cami ve 995 mescidin satıldığı görülmektedir. Hayrat satışının en az olduğu şehir 1 mescit ile Yozgat, en fazla olduğu şehir ise 386 eserle İstanbul'dur.
Sayfa 226 - Sinan MeydanKitabı okudu
384 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Şiddetli Hazlar 1926 yılında , savaşın ardından Şanghay sokaklarında bir delilik baş gösterir. Bu deliliğin sebebini kimse bilemez ve bunun sonucunda insanlar ölür. Şehrin en büyük iki yer altı imparator ailesi vardır. Bunlardan biri Kızıl Çete diğeri ise Beyaz Çiçekler. Bu iki aile birbirlerine düşmandır. Birisi Çin asıllı diğeri Rus asıllı
Şiddetli Hazlar
Şiddetli HazlarChloe Gong · Martı Yayınları · 2022532 okunma
Rainer Maria Rilke (1875- 1926), yaşamının büyük bölümünde gönüllü bir göçebe olarak yaşadı. Stefan Zweig’ın deyişiyle, “Onun ne adresi ve aslında ne de bir vatanı vardı..
Reklam
ewê lazim be!!
Pirtukên wî yên ku heyya 1923 ya hatine weşandin evin; ( Bi giranî li ser mijarên civakî û çareseriya van mijar û pirsgirêkan rewestîyaye) 1899 Kizil icaz 1908-1909 Reçetetül Awam 1909 Diwani Harbi Örfi 1911 Reçetetül Ulema veya Saykalül islam 1911 Hutbeî şamîye
384 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Şiddetli Hazlar~Chloe Gong
Merhabalaaaarrr Öncelikle sizi birkaç güzel alıntıya boğmak istiyorum daha sonra kitap hakkındaki düşüncelerimi paylaşacağım️ •"Çünkü bu..."Roma gözlerini kapattı.Gözyaşları.Yanaklarından gözyaşları süzülüyordu. "...bu yüzden ihanetim o kadar korkunçtu. Çünkü sana asla zarar veremeyeceğime inanıyordun ve ben sana zarar
Şiddetli Hazlar
Şiddetli HazlarChloe Gong · Martı Yayınları · 2022532 okunma
108 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
#nobeledebiyatödüllü ikinci kadın yazar Grazia Deledda'nın okuduğum ikinci eseri oldu. Daha önce #cosima yı okumuş ve çok sevmiştim. Grazia Deledda, (27 Eylül 1871 - 15 Ağustos 1936) İtalyan yazar. Doğalcılık akımının önde gelen isimleri arasında kabul edilir. Eserlerinde Sardunya'daki zorlu yaşam koşullarını tasvir eder. 1926'da edebiyat dalında Nobel Ödülüne layık görüldü. Grazia Deledda doğduğu Sardinya Adası'nı eserlerinin merkezi haline getirmiş ve kalemiyle okuduğunuz her satırda doğanın tüm renklerini ve seslerini hissettirmiştir. Rüzgarlı Kasaba' da Nana ve eşinin balaylarını geçirmek üzere trenle #rüzgarlıkasaba ya ulaşmaları, trende Nana için ilk huzursuzluğun baş göstermesi, hayal ettiği balayının aksine iç dünyası ve geçmişle ilgili yüzleşmelerini, evlilik hayatının gerçek yüzünü, gelenek ve göreneklerin evlilik hayatı üstünde ki etkilerini okuyoruz. Okunması gereken kitaplardan tavsiyemdir.
Rüzgârlı Kasaba
Rüzgârlı KasabaGrazia Deledda · Cem Yayınevi · 202196 okunma
252 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Ziyan'dan Asil'e
Hakan Günday'a olan hayranlığımı bilen bilir, bu kitap bir kez daha hayran olmama sebep olmuştur. Anlatım tarzı, konular arası geçişi, olayların gidişatı bakımından değindiği tarih, felsefe edebiyat gibi konularına bakınca gerçekten donanımlı bir yazar olduğunu fark ediyoruz. Öncelikle şunu söylemeliyim ki okumayanlar Ziyan'dan önce Azil kitabını okurlarsa Ziyan'da yaptığı finali çok daha iyi anlayacaklardır, aksi takdirde okuyucu için final havada kalacaktır. Kitabın konusuna gelecek olursak, doğuda dondurucu soğuklarda askerlik yapan ama askeriyedeki baskıya ve disipline dayanamadığı için buhran geçiren 18 yaşındaki bir gencin ruh haline şahit oluyoruz. Kitabın başlarında sıkıldığımı kabul etmeliyim. Fakat Hakan Günday yine yapacağını yapıyor ve tam sıkıldığınız noktada çekiyor sizi okuma hazzının zirvesine. Tuttuğu nöbetler esnasında, Atatürk'ün en güvendiği adamlarından olan ama 1926'da kendisine suikast düzenlediği için idam edilen Ziya Hurşit eşlik eder ve Ziya Hurşit'i de bir de kendi ağzından duymuş olmamıza vesile oluyor yazarımız. Daha da uzun yazarak spoil vermek istemiyorum. Özellikle kitabından yarısından sonrası çok güzel ilerliyor ve yine harika bir sonda buluşturuyor yazar bizi. Bence okumalısınız :) Not: Ziya Hurşit, Hakan Gunday'in dedesinin kardeşidir. Onun hakkındaki bilgilere en yakınlarından ulaşmak da biz okuyuculara sunduğu ayrilaciligidir yazarımızın. ️
Ziyan
ZiyanHakan Günday · Doğan Kitap · 20195,1bin okunma
Reklam
Demokrat Parti döneminde paralara Atatürk resmi basılmıştır
Bir başka önemli tartışma, Atatürk'ün vefatının ardından paraların üstündeki Atatürk resminin yerini İnönü resminin almasıdır. Bu, aslında, 30.12.1925'te kabul edilen Türk parasına ilişkin kanunun ikinci maddesine dayanarak 16.03.1926 tarihinde Bakanlar Kurulu'nun aldığı Türk parasının üstünde Cumhurbaşkanı'nın resminin yer almasını öngören bir karara dayanıyordu; dolayısıyla tamamen yasaya uygundu. İnönü, yasayı uygulamış ve daha sonra yapılacağı gibi Atatürk için bir istisna uygulayarak paraların üstüne onun resmini koymaya devam etmemiştir. Bu, günümüze kadar gelen bir eleştiri konusu olmuştur. İnönü'nün tercihini bu yönde kullanması, yukarıda belirtilen amaçlarla tamamen uyumludur ve bu çerçevede ele alınması gerekmektedir.
Sayfa 111 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Moskova yönetimi, Türk dünyâsında ortak alfabe kullanılmasını kendisi için tehlikeli gördü. 1926 yılında bütün Türk cumhuriyetlerinde Arap alfabesinden Lâtin alfabesine geçilmesini emretti. [...]Stalin bu defa ve 1930 yılında güya merkezle taşra arasındaki iletişimi kolaylaştırmak maksadıyla Türk cumhuriyetlerinin Kiril alfabesi kullanılmasını emretti ve her Türk cumhuriyeti için farklı alfabeler ve farklı imlâ kaideleri oluşturuldu. Aynı kelime bir Türk cumhuriyetinde olumlu mânâ ve üstün insânî vasıf ifâde ederken diğerinde tam tersi yapıldı. Maksat, Türk cumhuriyetleri arasındaki iletişimi ve yakınlaşmayı baltalamaktı.
Sayfa 242 - Yakın Plan YayınlarıKitabı okudu
312 syf.
8/10 puan verdi
Kemal Tahir ile tanışmamız belki de en iyi kitabı ile oldu, iyi ki tanımış okumuşum. Kitabın konusu Mustafa Kemal’e tertiplenen İzmir suikasti. Kurtuluş mücadelesinin ön saflarında yer alan ittihatçı komitalar ile cumhuriyetin hesaplaşması ele alınır. Kitabın ismi ise başka bir konu. Kurt Kanunu; kurtların aç kaldıklarında bir daire etrafında saatlerce dönüp, ilk düşenin diğerlerine yem olması şeklinde cereyan eden kurtların dansından gelmektedir. Romanın ana cümlesi olan ‘’Kurtlukta düşeni yemek kanundur’’ sözü kurt dansını imgeler. 1926 yılının bu kanlı hesaplaşması iktidar hırsının, koltuk sevdasının hiç değişmediğini değişmeyeceğini bize anlatır. Kitapta Mustafa Kemal Atatürk’ten hep sarı paşa olarak bahsedilmiştir. Kitapta beğenmediğim tek nokta kahramanlarımızdan Abdülkerim’in uçkuruna düşkünlüğü ve yaşadıklarının uzun uzadıya anlatılması. Keyifle okunası belgesel-roman tadında bir hikaye.
Kurt Kanunu
Kurt KanunuKemal Tahir · İthaki Yayınları · 20184,420 okunma
21 Mart 1926'da Hakimiyeti Milliye'de verdiği röportajında anlatıyordu: "...Benim çocukluğumdan beri bir tabiatım vardır.Oturduğum evde ne ana, ne kız kardeş ne de ahbap ile beraber bulunmaktan hoşlanmazdım. Yalnız ve müstakil bulunmayı çocukluğumdan çıktığım zamandan itibaren daima tercih etmiş ve sürekli olarak öyle yaşamışımdır.Tuhaf bir halim daha var ne ana-babam çok erken ölmüş-ne kardeş ne de en yakın akrabanın kendi zihniyet ve telakkilerine göre bana şu veya bu tavsiye ve nasihatte bulunmasına tahammül yoktu."
Sayfa 133Kitabı okudu
Atatürk 2 Şubat 1923 tarihli konuşmasında, Türkiye'deki milliyetlerden birinin ''diğeri üzerinde milliyetini yok edecek bir davada bulunmasına gerek bulunmadığını'' belirtmiştir. Bu çok değerli duruşun unutulduğu dönemler yaşanmıştır. Ancak Türkiye uzun tecrübelerden sonra bu noktaya gelmiştir. Kurtuluş Savaşından sonraki siyasetleri, Şeyh Sait ve Musul'un vatan toprağı dışında kalması belirledi. 1926'dan sonra yöneticiler, Kürt unsurunun varlığını kabul eden söylemi bıraktılar. Kürtleri Türk milleti içinde kaynaştırma siyaseti izlediler. Bu amaçla 1935 yılından sonra toprak reformu tasarıları hazırlandı ve 1937 yılında Anayasa değiştirilerek köylüye dağıtılacak toprakların düşük tazminatla akmulaştırılmasının yasal koşulları hazırlandı. Ancak Dünya Savaşı geldi ve 1945'ten sonra Türkiye adım adım ABD denetimine girdi. Toprak ağalığı, büyük koruyucusuna kavuştu. Emperyalist sistem içinde Kürt sorununun çözümü çözümü imkansızdı. 1950 sonrasında ise derinleşti. Kars ve Diyarbakır gibi doğu illeri, Kemalist Devrim döneminde sanayi illeri sıralamasının önlerindeyken en arkalara düştüler. Aynı olumsuz gidiş, eğitim ve kültür alanında, dincileşme ve tarikatlaşma olayında da görülmüştür. Kürt sorunu, Kemalist Devrim yüzünden değil, devrim tamamlanamadığı için bugünlere kadar gelmiştir.
Sayfa 414 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.