Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Efsun A.U

Efsun A.U
@EfsunA_U
" Oku, okumazsan ruh sefili olursun. "
30 okur puanı
Kasım 2017 tarihinde katıldı
“ Mustafa Kemal, Büyük Harp’e girmek aleyhinde idi: Kafa ve sanat adamı olduğu için! Mustafa Kemal, Kurtuluş Harbi’ni bırakmak fikrinde asla bulunmadı: Vatan adamı olduğu için! İlim ve vatan adamı olunuz. Hiçbiri yalnız başına, ne sizi ne de milletini kurtarabilir. “
Reklam
“ Bütün dünyanın kendisini gibi düşündüğünü sanan Ahab, Savinus’ a şu soruyu sormuş: ‘ Kentin en güzel orospusu şimdi şu kapıdan içeri girse, onun güzel ya da baştan çıkarıcı olmadığını düşünmek gelir mi elinizden? ‘ ‘ Hayır. Ama kendimi tutmak gelir. ‘ demiş Aziz. ‘ Ya dağlardan inip bize katılmanız için çok altın vaat etsem, bu altına taşmış gibi bakmak gelir mi elinizden? ‘ ‘ Hayır. Ama kendimi tutmak gelir. ‘ ‘ Peki, ya yanınıza iki kardeş gelse ve bunlardan biri sizden nefret etse, ötekinde sizin bir aziz olduğunuzu görse, her ikisine eşit davranmayı başarabilir misiniz? ‘ ‘ Bana acı verse de kendimi tutmayı ve her ikisine eşit davranmayı başarabilirim. ‘ Her şey bir özdenetim sorunuydu. Ve insanın nasıl bir karar vereceği sorunu. Başka bir şey değil. “
Sayfa 178 - Can YayınlarıKitabı okudu
“ (...) ve halk hükümetin zararı karşılamak üzere harekete geçeceğine inandığı için, tarlalara yayılan hastalık kimsenin keyfini kaçıramazdı. Çünkü yoksulluğun batağındaki insanlar uzak geleceği göremezler. Acil ihtiyaçlarını karşılamışlarsa, gölgesi ufukta henüz şekillenen uzak bir yıkımı fazla dert etmezler. “
Sayfa 58 - Yordam EdebiyatKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“ … siz hayatı kitaplardan öğrenmişsinizdir. Başkalarını incitmekten korkarsınız. Onun için hep biraz ürkek bakarsınız. Efendimli, lütfenli konuşursunuz. Bir şey isterken ‘Rica ederim,’ dersiniz. Özür dilersiniz. Üstelik bazan gerekmediği halde yaparsınız bunu. Dalkavukluktan, ricacılıktan ya da kibarlık budalalığından değildir bu tavrınız. Öylesinizdir. Diğer çocuklar sokakta oynarken, siz evde o kitapları okuya okuya böyle olmuşsunuzdur. Ona göre davranırsınız. Oğuz Atay’ ın dediği gibi, kitap okumanız manavın sizi aldatmasını engellemez. Hatta bunu gerektirir. Ama bu iş çürük meyve ile de bitmez. Kimsenin farketmediği şeyleri görür olursunuz. Başkaları için görünmez olanlar sizin için görünür. İşte o zaman şehrin hayaletleri peşinize takılır; sarhoşlar, deliler, kedilerle mendilci çocuklar gelip sizi bulur. Zamanla buna alışır, yaşayıp gidersiniz. “
Sayfa 181 - Can YayınlarıKitabı okudu
“ Dünya siyasi tarihi kendi toplumlarını birbirine düşman ederek yükselen siyasetçiler albümü. Sonuçta siyasetçinin amacı toplumda en yüksek desteği almak. O desteği almanın en kolay yolu toplumda var olan etnik, dinsel ya da bölgesel farkları kaşımak ise siyasetçi onu yapacaktır. İster Hitler'i örnek alın ister Trump'ı, ister Netanyahu'nun seçim zaferlerine bakın, ister Brezilya'dan Filipinler'e dünyanın her yerinde iktidara gelen popülist liderlere. Hepsinin ortak özelliği, toplumda zaten var olan gruplar arası yaraları kaşımak, kaşımakla kalmayıp o yaraları kanatmak. Her ne kadar saydığım liderlerin her biri yönettiği ülkelere büyük bedeller ödetmişlerse de bu onların sandıktan zaferle çıktığı gerçeğini değiştirmez. İşte benim de odaklanmak istediğim nokta orası. Siyasetçileri terbiye edebileceğimiz tek yer sandık. “
Reklam
Ne de olsa insan süfli bir mahluk. Bir tarafı maymun. Evet ben buna inanırım. İnsan bütün mahlukatlar akrabadır. Nasıl ki bir ailede çocuk bazen babaya bazen dayıya, amcaya çeker, insan da bu uzak akrabalarından muhakkak bir şeyler taşır. İnsanlığımızın içinde tüm bir hayvanat hatta nebatat vardır gibime gelir. Mesela güneşli bir günde gözlerini yumup yüzünü ışığa dönen insan ayçiçeğinin hissiyatında değil midir? Işık biraz daha ışık demektedir her ikisi de. Dünyadaki her şey bu derece akraba olmak, onlardan mürekkep bir şey olmak, tuhaf bir melez olmak ne kadar korkutucu değil mi? Muayyen şartlar altında insan bir aslan veyahut bir akbaba, bir sırtlan hatta bir yılan gibi davranır. İnsan kendi içindeki bu korkunç imkânların varlığını hep inkâr etmenin peşinde. O yüzden de bir tanrıya ihtiyaç duyar. Mükemmel biri lazım bize. Her şey, herkes bizim gibi süfli olmamalı. İnsan kendini biliyor aslında. Kabahatlerini, zaaflarını…
Zor zanaat bu ülkede yaşamak… “ Ne zaman arkamı dönsem, sevdiklerimi son görüşümmüş gibi bir his içimde. Bir kere vedalaşamıyorum artık kimseyle. Defalarca dönüp öpmeler, tekrar tekrar sarılmalar... Her lafa son söz olabilirmiş gibi muamele etmeler. Hepimizi delirttiler. “
Sayfa 201 - Hep KitapKitabı okudu
“ Bak güzelim, ne olursun aldırma ona. Bir erkek, karşına ku­rulmuş, sanki sen onun kaburga kemiği bile etmezmişsin gibi bir tavırla, senin hakkında, geçmişin, geleceğin, ne olduğun, ne olamayacağın hakkında ahkam kesmeye kalkışınca onu sakın dinleme. Sana kalçalarının fazla yağlı, göğüslerinin sarkık, göz­lerinin daima uykulu olduğunu, kafanın pek hızlı işlemediğini söylüyorsa, edebiyat zevkini bayağı bulup, lisansüstü çalışmana ya da acemiliklerle dolu ilk şiirlerine, bestelerine bıyık altından gülüyorsa anında bırak onu. Hele hele, bir de tutmuş senin as­la mutlu olamayacağını ileri sürüyorsa, haddini bilmez bir alçak­tır, burnunun üzerine bir yumruk hak etmiştir. “
“ Kendimizi çok karmaşık varlıklar sanıyoruz. Çözebilmek için de karmaşık düşünceler içinde boğulup duruyoruz. Halbuki basit işte. Korkularımızın ve arzularımızın altını kısabilirsek biraz daha mutlu yaşayabilirsin Osman. Kendimizi sabit, katı, değişmez bir şey sanıyoruz. Kim olduğumuzla ilgili fikirlerimiz ve kararlarımız var. Nelerden korktuğumuzu, neleri istediğimizi, neleri sevdiğimizi, neleri sevmediğimizi belirlemişiz. Bu sınırların dışına çıkarsak yanlış bir şey yapacakmışız gibi hissediyoruz. Kendimize "Ben" adında bir hapishane yapmışız, bir türlü tahliye olamıyoruz Osman. “
Sayfa 87 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
“ Dinler, dinsel bir bürokrasiyle yönetilen kitlesel örgütlenmeler haline gelir gelmez özgürlüğün mutlak ilkelerini çiğner ve bu ilişkilerden saptırır; tüm büyük dinlerin trajedisi budur. Dinsel bir örgütlenme ve onun temsilcileri bir dereceye kadar ailenin, kabilenin ve devletin yerini alır. Bu tür bir örgütlenme insanı özgürleştirmek yerine köleleştirir. Artık tapılan Tanrı değil, onun adına konuştuğunu ileri süren gruptur. “
Reklam
“ Sezgileri körelmiş insanlar, sadece kendi adımlarının derdinde, ulaşmak istedikleri hedefe gitme gayretiyle yanı başlarında olup biten onca şeyi görmeden, hiçbir şeyi görmeden, kör gibi, akılsız gibi, kötü gibi sadece kendilerini düşünerek, ilerliyorlar. Yoksa geriliyorlar mı?
Sayfa 153 - Can YayınlarıKitabı okudu
“ Hep mi kötüydü polisler ve bütün diğer insanlar, yoksa yeni miydi bu gaddarlık, bu öfke, birbirini bir türlü sevemeyen insanlar, yoksullukla mı geldiler yerleştiler ülkemize? Ilona’ nın dediğine bakılırsa her geçen gün daha çok yozlaşıyor toplum, polisi de, çocuğu da, öğretmeni de, politikacısı da, eskileri aratır oldular derler ya hep, öyle işte. “
"Böyle anlar, yani insanın kendini neredeyse ölü hissettiği anlar çok olmaz değil mi, ama inanın bana hayatta kalmak ile ölüm arasında açılan bir sonsuzluk gibi bir şey var, nefes nefese, tek başına mücadele edilmesi gereken ve beynin ölüm fikriyle bile uzlaşabilmek için kurnazlıklar düşündüğü, endişeyle dolu bir tür uçurum bu. "
Sayfa 96 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
“ İnsanlar benlik duygusunu yitirirlerse nasıl davranırlar diye merak etmemize gerek kalmadı. Şimdi karşımızda harflerle mücadeleyi bırakmış, kitaptan çoktan vazgeçtim, bir cümleyi ya da paragrafı bitiremeyen bir gençler kuşağı var. Kitabı terk etmiş durumdalar, hatta açıkça kitabı hor gördüklerini belli ediyorlar. Okuma yazmanın gücüne ve etkinliğine, yararına inanmaktan vazgeçmişler. Okuma yazma öncesi dönemde bulunanların avantajlarına da sahip değiller üstelik; sözelliğin verdiği içgücüne hiç kavuşamamışlar. Standart kategorilerin hiçbirine uymuyorlar. Bu insanlardan söz ederken post-cehalet gibi yeni bir terim bulmak gerekiyor. On yıl önce aklımıza bile gelmeyecek bir şeyden bahsediyorum: Bu, hem sözlü hem de yazılı dili elinden alınmış bir kuşak. “
Sayfa 87 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
“ 1918 yılında, mütarekenin en hazin vaktinde, millet her yerde direniyordu. Ama bu direnişlerin arasında koordinasyon yoktu. O eşgüdümü hangi politik deha sağlayacaktı? Ancak arkasında askerî bir başarı ve müspet intibaları olan bir komutan… Mustafa Kemal Atatürk… “
60 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.