Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.31
Hevî hevjîn
Hevî hevjîn
@Hevihevjin
Çiqqas dijwar e, çûna bê veger!
Cigerxwin
372 okur puanı
Şubat 2022 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
"Yazılanı silecek olan sadece alın terinizdir."
Halil cibran 1883 yılında beyruta doğdu 1931 yılda ise Amerikada öldü
Ardından kendi ülkesine ve kültürüne ait olan iklimi ,coğrafyasına olan sadakatin ve bağlılığından dolayı beni öldüğümde köyüme götürün demistir.
Halil cibran sadece bir yazar değildir bir filozofdur aynı zaman bir resam bir şairdir.
Halil cibran hem doğuyu hem batıyı çok iyi bilendir. Bazen iki dünya arasında sıkışıp kalan ama bazen iki dünyanın da bütün kurallarını paramparça edip dışına taşan kendi dünyasını ,hayal dünyasını,kendin edebi dünyasını ,ruhsal yorgunluğunu,inanç görüşünü gerçekleştiren bambaşka bir insandir. Bu kitapta bir konu yok, bir hikaye yok Kitapta sizi alıp bambaşka bir diyara surükleyecek bir olay örgüsü yok
Bu kitapta ders niteliğinde öğütler vardır hayatta,sevgiye,çocuğa,ülkeye ,hasrete ,
calışmaya ,hukuka ,doğaya, insana,insanın doğaya ,doğanın insanla ilişkişine ,tanrıya tanrıyla kulların iliskisine perdenin görünen görünmeyen yüzü hayattın çok önemli kavramlarını ve değerleri üzerinde fikirlerini ifade ediyor halil cibran :)
Bazı olaylar gelecek için verimli derslerle doludur."
Adolf Hitler (20 Nisan 1889, Braunau am Inn - 30 Nisan 1945, Berlin), Avusturya doğumlu Alman politikacı, siyasi lider, teorisyen ve devlet adamı, yirminci yüzyılın en bilinen diktatörü.
Öncelikle kitap incelemesine başlamadan önce belirtmek isterim ki kitabı okuduğum andan itibaren biran önce bitirmek istedim
Yirminci yüzyılın siyasal tarihi
Savaş zenginlerin kazancı, Sömürgecilerin düzenidir.
Cigerxwin 1903 yılında Mardin'in (şimdi Batman'a bağlı) Gercüş ilçesine bağlı Hisar Beldesi'nde dünyaya geldi. 1914 yılında I. Dünya Savaşı'nın başlaması sonucu ailesi ile birlikte Suriye'de bulunan Amude şehrine göç etti. Daha sonra bu ülkede 1921'de İlahiyat Fakültesi'ni bitirerek din görevlisi olarak hizmet
Okur Takip Önerileri
Herhal ileridedir yaşanacak günlerin en güzelleri”
Ahmet arif benim hayatımın şairi her dizesine, her kelimesine, her şiirine hayranım Kısacı Ahmet Arifi çok seviyorum, Ahmet arif her zaman ezilenin mazlumun, haksızlığa uğramışların safında yer almıştır, şiirlerinde Anadolu insanından, memleket sevgisinden bahsetmesi bu yüzdendir. Umudun, hasretin, aşkın, imkansızın şairi Ahmet arif gibi Aşkı bu kadar saf, bu kadar güzel, bu kadar içten yaşayan başka bir şair tanımıyorum. Leyla Erbil’e olan karşılıksız aşkını anlatan mektupları okuduğum her satırında hüzünlendiğim, duygusallaştım. (Leyla Erbil’e kızdım, öfkelendim)
Bir insan karşılıksız, imkansız olduğunu bildiği halde, çektiği tüm sıkıntı ve işkencelere rağmen, her şeyini sevdiği kadına feda eden sevdiği leylasının başkasıyla evlendiğini bile bile ne kadar sevebilir? Tüm bu imkansızlıklara rağmen ne kadar sevilirse o kadar seviyor Ahmed Arif. Ama bu öyle sıradan bir sevme değil. Bütün ruhuyla bütün dünyasıyla bir sevme.
"Gözlerinden öperim cânım. En çok burnundan. Gülme, ciddi söylüyorum."
Aşk ancak bu kadar güzel yaşanılır.
Ahmet Arif gibi içten seven, kaç kişi var?
Bana sorarsanız Yok
ön yargılardan sıyrılıp siyasi kimliğinin dışında tutun lütfen :)
Yazarı Selahattin Demirtaş olunca çoğu okur önyargıyla yaklaşır . Kesinlikle bu ön yargılarınızı bir kenara bırakıp okumanız gereken bir kitap. Kitaba başlar başlamaz hiç sıkılmadan bir solukta okuyabileceğiniz bir eser. Yazarın dili sade, akıcı, sürükleyici ve okuyucuyu etkileyen hikayelerden oluşuyor. Kitabın kurgusu, karakterleri. olay örgüsü. Betimlemeleri çok güzel işlemiş. Hayatın içinden çıkan bir roman, kitabı okurken bir yandan üzülüp, bir yandan da yüzünüzdeki tebessüme engel olamıyorsunuz. pek çok toplumsal konuya da dikkat çekilmiştir
Sigortasız çalışan kuryeler ,gezi olayı (direnen işçiler), Kadına şiddet vs hayattan bir çok kesit önümüze çıkıyor.
Yazar romanında acıyı mizahla harmanlayıp önümüze sunuyor..
Empati, kendini başkasının yerine koymak değildir bence. Kendini asla başkasının yerine koymayacağının farkında olmaktır. Ateşin düştüğü yeri yaktığını bilmektir, herkesin hikayesinin özgün ve değerli olduğunda inanmaktır.
Yazarımızın ideolojisini kimliğini ,irkını , bir kenara bırakıp mutlaka okunması gereken bir eser :)
Söz konusu zülfü livaneli kalemi olunca şaşırmamak lazım. kardeşimin hikayesi Gerçekten sürükleyici ve merak uyandıran bir kitap. Kurgusu, hikayesi çok güzel İlk başta karışık gelebilir ama kesinlikle okudukça şifre çözülmeye başlıyor. Her bir bölümü hayretler içerisinde okudum, kitap aldı başını gitti.
Bir cinayetin gölgesinde kardeşlik bağı, aşk, arkadaşlık, ihanet gibi insana dair tüm duyguların ve duygusuzlukların anatomisini çıkarıyor. Mutlaka okunulması gereken bir kitap :)
Bazen kendimi öyle güçlü buluyorum ki, bıraksalar dağları bile delebilirim!
Ünlü Fransız yazar, şair Luis arangon diyorki william shakespeare romeo ve juliet bile cengiz Aytmatov 'un Cemile kitabının yanında oldukça sönük kalır Cengiz Aytmatovun bu eseri avrubada ve dünyanın bir çok coğrafyasında bilinmesinin, okunulması ve tutulmasının önemli sebeplerinden bir tanesi de Fransız yazar, şair Luis arangondur. Luisin eşi rustur Rus eşi cemile isimli eseri okur ardından lusi arangon bu eseri okur ve fransızcaya cevirir ve fransızcaya cevirdikten hemen sonra Avrupa eser oldukça bilinir. Cengiz Aytmatov cemile isimli eseri yazılmış en güzel aşk hikayelerinden biridir. Dili, kurgusu, üslubu oldukça akıcı, Aytmatovun cemile kitabının bu hikayesi cemilenin eşinin küçük biraderinin gözünden anlatılıyor Cemile Kırgızistan da sapsarı başak tarlalarının olduğu bir köyde yaşamaktadır. Oldukça güzeldir, yaşam doludur, içi kıpır kıpır yaşam sevgisiyle doludur Bir gün yaşadıkları köye adını bilmedikleri ikinci dünya savaşında cephede savaşmış, yaralanmış danyar adli bir şahıs gelir içine kapalı, sakin, sesiz, insanlarla iletişim kurmayan bir gençtir danyar
Aytmatov eserlerinde mutlaka hikayenin bir yerinde ya biri savaşa gitmiştir yada savaştan yaralanmış dönmüştür. Çünkü o yıllarda Aytmatov bu eserleri verdiği bu yıllarda hem Kırgız halkı hemde orta asya ikinci dünya savaşından etkilenmiş bu toplumun ruhuna o savaşın acıları işlenmiştir. Cengiz Aytmatov kaleminde de bu izleri görmekteyiz
Bu dünyadan insanlar göçüp gider ama yaptıkları iyi şeyler kalır.
Kitap aslında bir savaş kitabı ikinci dünya savaşı yıllarını anlatıyor. Evet herkes cepheye gitmiş savaşmış, Almanı, rumu, Çerkezi, fransızı, İngilizi, kürdü, türkü vs ölmüş cephede askerlerin kahramanlık hikayeleri askerlerin cephedeki göstermiş olduğu fedakarlıklar hep bunlar anlatılıyor hikayelerde, kitaplarda, romanlarda, şiirlerde ya geride kalanlar...
Cepheye gitmeyipte açlıkla, sefalet, yoksullukla, fakirlikle mücadele edenler hayatta kalmış, hayatta tutunmaya çalışan anneler, ablalar, kız kardeşler, yengeler ya onlar, ya onların yaşadıkları cengiz Aytmatov toprak ana kitabında Bu hikayeyi çok güzel işlemiş kitabın üslübu kurgusu, karakterleri tasvirleri, betimlemeleri o kadar muazzam bir şekilde işlemiş ki kitabı elinize aldığınız anda bırakmak istemeyeceksiniz. Cengiz Aytmatov bu kitapta savaşı bu kadar güçlü bir şekilde aktaran, hissettiren, savaşı bir toplumda yaşadıkları travmaları, o psikolojiyi bu kadar güçlü bir şekilde aktarıp tek bir kare savaş sahnesi anlatmayan başka bir eser bulamazsınız, kitapta top yok, top sesleri, tüfek sesleri, kargaşa, çığlık sesleri yok bu kadar güzel ikinci dünya savaşını anlatan bir kitap yok
Bazı şeyler olduğu gibi kalmalı."
J. D. Salinger 1 Ocak 1919'da New York'ta doğdu.
kitaba başlamadan önce çavdar tarlasında çocuklar kitabını tarlada koşan çocuk işçi sınıfını anlatan bir kitap olarak bekliyordum. Kitap beni baya şaşırttı bambaşka bir konudan bahsediyor.
Kitap oldukça sürükleyici, lakin kitabın üslubunu beğenmedim sanırım çok fazla argo kelime
-Jerome_David_Salinger608.jpg){kind=small}
"Ve acının çoğu kez tek başına yaşandığı bir dünya."
Albert camus Varoluşçuluk ile ilgilenmiştir ve absürdizm akımının öncülerinden biri olarak tanınır. 1957'de Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanarak, Rudyard Kipling'den sonra bu ödülü kazanan en genç yazar olmuştur. Ödülü aldıktan 3 yıl sonra bir trafik kazasında hayatını kaybetmiştir.
Hayatı Çocukluğu ve gençliği 20. yüzyılın en güçlü
" Bizden başka canavar yok belki..."
Sineklerin tanrısı kitabını bazıları çocuk kitabı olarak zannediyor bazıları da kitabı sıkıcı bulduklarını söylüyorlar. Bence bu kitabı sıkıcı bulmaları mümkün olmamalı
Çünkü kitap müthiş sürükleyici hikayeye sahip, sadece müthiş hikayeye sahip değil aynı zamanda müthiş alegorilere, sembolizim diline sahip. kitapta bireyden bir toplum oluşturma
Yol boyunca, her yana saçılmış düşler bıraktılar..."
benim için çok özel bir kitap Kurtlarla koşan kadınlar kitabını kesinlikle her kadının okuması gereken bir kitap. Akademik dili ağır bir kitap yazarımız psikiyatris olduğu için kitabın sonunda da belirtiyor zaten %100 bir feminist kitabı değil bence bu kitap bir kadın kitabı kadınların kendi iç yolculuklarına çıkmalarını ve kendilerini tanımalarını öğütlüyen bir kitap kadın çalışmaları ve okumaları açısından önemli bir kitap bu kitapta yazar bize masallar ve
öykülerle yaşamımız boyunca karşımıza çıkan zorluklarda tek başımıza olmadığımızı hissettiriyor. Hem ders verici hem de nasihat olarak algıladığım birçok bölümü içermekte. Bir kadının yaşamında her şeyin mükemmel olmadığını, yapımız gereği içimizde kopan fırtınaları, bastırılmış duyguları ve susmak zorunda olduklarımızı o kadar güzel işlemiş ki ve öykülerle bambaşka bir bakış açısı sonuyor ve içimizde ki o vahşi kadını çıkarmanın zamanı geldiğini anlatıyor
En etkilendiğim öykü mavi sakal, Vasalisa çirkin ördek yavrusu, kırmızı ayakkabılar, ve son olarakta iskelet kadın gerçekten yazara hayran olmamak imkansız.
Hazırmıyız İçimizdeki vahşi kadını ortaya çıkarmaya...
Mezopotamya 'nın Çığlığı
Bende ayrı bir yeri olan Yazarımız.
"Aşk gibi aydınlık ölüm" gibi karanlık kitabından sonra "sen" kitabını okumak benim için çok ayrı bir keyif oldu.
Mehmed Uzun'nun kitapları genel de çok akıcı, dili sade, anlaşılır ve sürükleyici okuyucuyu yormadan bir solukta okunabilir. Yazarımız öksüz, kimsesiz , Yok sayılmış, inkar edilmiş bir dilin, yıllarca varlığını ispatlamak isteyen Bir halkın çığlının sesi olmuştur..
İnsanın dünya üzerinde yalnız kaldığı anlar vardır. "Sen " acılı trajik bir yaşamdan, Doğunun renkleriyle bezenmiş pastoral bir manzara... Aynı insanın dününü ve bugününü iki farklı üslupla anlatan uzun, bu ilk Romanın zor şartlar altında verdiği yaşam mücadelesini, dayanma gücünün sınırlarını ve Doğu insanının hayata bakış açısını bu manzaranın çerçevesi içinde yerleştiriliyor
Ve bu bay Kürt yok diyordu. Kürt yok! Güneş yok dermiş gibi, ay yok, yıldız yok dermiş gibi. Bir halk nasıl inkar ediliyordu?..
Her kesin mutlaka okuması gereken bir kitap şiddetle tavsiye edilir :)
Clarissaa
Zweig çok sevdiğim bir yazar.
kendine özgü yapmış olduğu psikolojik tahliller, karakter analizleri onu diğer bir çok yazardan çok farklı kılıyor.
aforizma, tahlil, psikolojik analiz, Özgürlük vs konularına çok güzel değiniyor.
Kitapları her zaman gibi çok akıcı ve okuyucuyu etkileyen hikayelerden oluşuyor.
zweig kalemi her zaman ki gibi çok güzel aksi olamazdı zaten...
Kitapları o kadar sürükleyici ki okuyucuyu yormadan bir solukta bitiyor.
Daha önce zweig'ten okuduğum eserler gibi clarissa kitabını da çok sevdim
Stefan Zweig' ın tamamlayamadan intihar ettiği son eseri Clarissa.
Birinci Dünya Savaşı'nın ortasında tek başına kalan Clarissa'yı ve yaşam mücadelesini anlatıyor.
Clarissanın hayatla mücadelesine hayran kaldım.
"Korkmak binlerce defa ölmek demektir, ölümün kendisinden beterdir."
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır Üşüyorum, kapama gözlerini.
Hasretinden prangalar eskittim
Anadolunun bağrında kopan büyük üstad
Ahmed Arif'in en önemli özelliği şirilerini yazmayıp aklında tutmasıydı. Asla şiirlerini kağıda yazmayan Ahmed Arif dost sohbetlerinde de şiirlerini aklından okumasıyla bilinirdi. Aynı şekilde kitap basımı için de aklındaki şiirlerini okuyarak dikte ettirirdi.
Ahmet Arifin bendeki yeri çok özel
en sevdiğim şair, şiirlerinde kendimi bulduğum...
İki satırını, ciltler ile kitabın anlatamadığını anlatır bize şiirleri damıtılmıştır bir virgül bile fazla değildir. kelimeleri müzik yüklüdür okuduğunuz her dizinin müziğinde duyarsınız ve bu yüzden şiirlerinin tümü bestelenmiştir. Ahmet Arifi Okumayan Çok şey kaybeder :))
Âh mine'l-aşk!...
Yazarımızın İlk defa bu kıtabını okudum "Aşkname"
Kitap beş hikayeden oluşuyor.
üslubu ağır, divan edebiyatı şiirleri ağırlıklı bir eser
Aşk; uyumadan önceki son şey, uyandığın zamanki ilk şeydir."
Aşkın tanımını çok güzel kelimelerle tarif ediyor. Aşk kitapları bana çok hitap etmediği için biran önce bitirmek istedim.
"YAŞAMAK KİMİN HARCI ONCA YOKSULLUK VARKEN"
Bu kitabı beğendiğimi iliklerime kadar hissettiğimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Onca yoksulluğu, sevgisizliği, caresizliği kimsesizliği, adaletsizliği ve tüm bunlara rağmen umutlu bir mücadeleyi bir çocuğun bakış açısıyla okuyuruz bu kitapta...
Kitap sert bir drama olma özelliğine sahip olmasına rağmen okuyucu sarsmayan samimi oldukça
395.jpg){kind=small}
Deniz koyduk adını
Zülfü livaneli bu son yüzyılın en acıklı konusu olan mülteciliği ele almiş bu kitapta... ülkesinde kovulan insanların dramı, başka yerlere gitmek için hayatlarını tehlikeye atmaktan başka çareleri olmayan insanların yaşadıklarına yer vermiş zülfü Livanelinin bu romanında Anadolu coğrafyasının insanın derinliğini , acısını, kederine değinmiş Çünkü Anadolu insanı gülmeyi sevmez daha doğrusu Anadolu insanı gülmeyi bilmez çünkü çileli bir hayatı vardır, zor bir coğrafya da yaşamaktadır. Geçim derdi omzuna yüklenmiştir. aile, gelenek ve görenekler hepsi üst üste bindiğinde gülmeye vakit kalmaz üstelik Anadolu insanın büyüklerin yanında gülmek ayıp küçüklerin yanında da hiç hoş karşılamayan bir durumdur.
Livaneli balıkçı ve oğlu ile son yılların en can yakıcı ve büyük dramı "göçmenliği" balıkçı Mustafa, mesude ve Samir bebek üzerinden anlatıyor. Kadının gücüne atıfta bulunması, Mustafanın çektiği acılar.
Çocuğun anne için önemi vs...
"içinde bir şeyler hayır diyorsa, sende hayır demelisin."
Karlı bir günde mavi gözlüklü bir postacı sislerin arasından geliyor ve bir mektubu
Ferdinand ta uzatıyor ve orda başlıyor serüven. Stefan zweig en sevdiğim yazarlar arasında kendine özgü yapmış olduğu psikolojik tahliller, karakter analizleri onu diğer bir çok yazardan çok farklı kılıyor. Mecburiyet hikayeden ziyade 50 sayfalık aforizma, tahlil,
Benjamin Omar adında biri; amerikadan kalkıp İrana geliyor. Omar adını kendisine konulan ikinci ismi merak edip ve bu ismin peşine düşüp yaşadığı maceralar ve serüvenleri anlatıyor.
Daha da önemlisi Ömer Hayyama ait yüzyıllardır yeraltında kalan kitabı bir şekilde ele geçiriyor. Semerkant yazmalarını ve onunla beraberinde titanic gemisine
Boğaziçi'nde Bosnalılar yalısı'nda doğup büyümüş paşa torunu leyla hanım, yalının yeni sahibi Ömer cehveroğlu tarafından sokağa atılır ve mahallenin çocuklarından gazeteci yusuf'un cihangir' deki evine gitmek zorunda kalır. Yusufun sevgilisi Rukiye (roxy) Almanyada modellik yapmış hip hop tarzı müzik yapmakla uğraşan bir almancı kızdır.
Zülfü Livaneli diğer kitaplarında olduğu gibi bu kitabında da toplumsal olaylara hatta bir çok toplumsal olaya değinmiş. Güçlünün güçsüzü ezdiği, mal mülk için akla gelmeyecek şeylerin dahi yapıldığını para hırsının insanı ne kadar bencileştirdiğini vicdanın, Merhametin devre dışı bırakıp yerini paranın gücün aldığı. Sonradan görme insanların nasıl aç gözlü ve tehlikeli olduğu. Livaneli kaleminden okuduğum üçüncü eser. Diğer okuduğum eserlerde ki o sürükleyiciliği o akıcılığı bu eserde bulamadım açıkçası...
"BEN BİR İNSANDIM"
Mardinli Hüseyin ile işid zulmünü misliyle yaşamış Ezidi kızı meleknaz'ın ve kelamını çocuklarının Trajedi dolu hayat hikayesini anlatıyor. Okuduğum andan itibaren kanım dondu, İŞİD'in İslam adı altında Ezidi halkına yapılan insanlık dışı muameleye, soykırımları anlatıyor. Tarih insanlığin çirkef yüzüne bir kez daha şahitlik etti. Nergizin son sözü "Ben bir insandım" beni insanlığımdan utandırdı.
İslam barış dinidir,hoşgörü dinidir, kendisinden olmayan herkese kucak açan evrensel dindir.
Harese nedir, bilir misin? Develerin çölde çok sevdiği bir diken var. Deve dikeni yedikçe ağzı kanar. Tuzlu kanın tadı dikeninkiyle karışınca bu, devenin daha çok hoşuna gider. Kanadıkça yer, bir türlü kanına duyamaz...Ortadoğunum adeti de budur, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğü anlamaz.
Kalbimi 88 sayfaya bıraktım
Daha önce çok kitap okudum Ama bu denli beni ağlatan, duygulandıran bir kitapla karşılaşmamıştım. Teması, kurgusu ve karakterler o kadar güzel ki hiç sıkılmadan bir solukta okunabilecek bir kitap. Geçmişte acı çekmiş İnsanların saklanan trajedi dolu hayat hikayeleri olduğunu öğrendim. Devletlerin kendi çıkarlarını korumak için her şeyi gözden çıkara bileceğin öğrendim. Devletlerin hepsinin iktidar mücadelesi adına zulm edebileceğini öğrendim. Maximilian Wagner
"Hiçbir iktidar masum değildir." sözünü şimdi daha iyi anladım. İnsanın sadece insan olduğunu anlamış bir milletin olamadığını öğrendim. Bu yüzden acı çeken insanların tüm olanlara rağmen yaşamak zorunda olduğunu öğrendim.Teşekkürler Zülfü Livaneli bize bu kadar güzel bir eseri kazandırdığın için
Elveda Max, elveda Nadia
"Çünkü ancak hikayesi anlatılan insanlar var oluyordu."
Yazar 1956 yılında yazmaya başladığı biyografik eser zamanla derlenerek bülbülü öldürmek kitabına dünüşüyor. Kitap 1961 yılında yayınlanlandığında çok büyük bir ilgi görüyor ve 1961 yılında pulitzer ödülü kazanıyor bülbülü öldürmek kitabı ırk eşitsizliğine değinerek bütün topluma yönelik eleştirileri bir ailenin üzerinden gündeme getiriyor. Avukatlık yapan Atticus gerçekten iftiraya uğramış bir siyahi olan Tom Robinson 'un savunmasını üstleniyor fakat oturdukları beyazların semtinde hiçbir şekilde hoş karşılanmıyor. Kitapta yaşanılan olayları evin küçük kızı scout' un bakış açısıyla okuyoruz çocukluğun bütün masumiyetini, insanların uğradığı haksızlığa, mahkeme sahneleri, arkadaşlığı, dostluğu ve ırk ayrımcılılığın olduğunu scoutun gözünden görmek kitaba çok daha farklı bir hava katmış.Scoutun abisi jem ve arkadaşı dil ile yaptığı yaramazlıklar da çocukluğun masumiyetini çok güzel anlatıyor işin komik tarafı bu kitap ırkçılığın ne kadar korkunç olduğunu vurgularken Amerikada pek çok okulda içerisinde ırkçı ifadeler barındırdığı için müfredattan kaldırılıyor.
Yazar bu kitapta ırkçılığın ne kadar korkunç olduğu bize bir kez daha hatırlatıyor.
