Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Müderris İdris

Hayatı Allah'sız hale getiren, Allah'ı kale almayan gidişat varlığını en güçlü biçimiyle önce dilde gösterdi; sonra da sanatta. Yakın zaman öncesine kadar keyifle dinlenen şarkılar, türküler bir şekilde de olsa Allah'tan bahsederdi ama artık öyle değil. Eskiden şairler Ölüm Allah'ın emri, ayrılık olmasaydı; Mevlam gör diyerek
Reklam
Pagan teriminin bir diğer kullanılışı ise genellikle dindar çevrelerce yapılan bir tanımlama doğrultusundadır. Buna göre pagan, mateıyalizm, modernizm, sekülerizm ve bunlar doğrultusunda gelişen ve akılcılık, liberalizm, bireysellik ve benzeri parametrelere dayalı anlayışı adeta üstün değer olarak kutsayan Batı paradigmalarının ürettiği insanı ifade etmektedir. Bu doğrultuda maddenin, bireysel çıkarın, sermayenin ve teknolojinin alabildiğine esiri olan günümüz insanı pagan bir birey, böylesi bireyler üreten çağdaş Batı kültürü ise pagan/paganist bir kültür olarak değerlendirilmektedir.·
Örneğin Müslüman halklar arasında, Kur'an'daki temel yaklaşıma muhalif olmasına rağmen, çeşitli su kaynaklarının, ağaçların, taşların, yatırların, mezarlıkların, üstte taşınılan birtakım objelerin ve benzeri şeylerin tapınma unsuru olarak kullanılması, kutsiyetin onlarda bir şekilde tezahür ettiğine inanılması, onlara tazimde bulunulup yakarılması ve duanın kabulünde onların aracı unsurlar olarak değerlendirilmesi, İslam öncesi dönemlere ait pagan geleneklerin halk arasında hala sürdürüldüğünün kanıtıdır. Bütün bunlar, paganizmin günümüzde de doğrudan ya da dolaylı olarak var olmayı sürdüren bir olgu olduğunu göstermektedir.
Ankara Okulu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla Alemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun. (O) Rahman'dır, Rahim'dir. Din gününün sahibidir. (Ya Rabbi) , Ancak sana kulluk eder, ancak senden yardım isteriz . Bizi doğru yola ilet. Nimet verdiğin kimselerin yoluna. Kendilerine gazabedilmiş olanların ve sapmışların yoluna değil. (Fatiha , 1- 7) Rabbimiz, unutur ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma ! Rabb'imiz bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme ! Rabb'imiz , bize gücümüzün ye tmediği şeyleri yükleme ! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı ı Sen bizim mevlamızsın ! Kafirler toplumuna karşı bize yardım eyle' (Bakara, 286)
Pınar
Kur'anı: bir yaklaşımla ifade etmek gerekirse, önemli olan ve üzerinde durulması gereken, Allah'ın mülkü olan insanın, Allah'ın mülkünde asice, hoyratça, sorumsuzca davranma ve yaşama tasavvuru ve bu tasavvurun şekillendirdiği bir yaşama tarzının bugünün insanlığını çepeçevre kuşatmış olmasıdır.
Reklam
Köleciliğin felsefi temelleriyle ve inanç boyutuyla da sistemli bir anlayışa ulaştığı Antik Yunan toplumunda, Yunanlı olmayan herkesin potansiyel köle olduğu anlayışı egemendi. Yunanlıların üstünlük duygusu ve Yunanlı olmayanları ifade eden barbarların doğaları gereği güce itaate hazır oldukları düşüncesi, Yunan köleciliğinin temel kabullerinden
Çok zengindiler. Güçlüydüler. Bilgide çok ileriydiler; bilim ve teknolojide müthiştiler. Diğer insanlarla karşılaştırdıklarında kendilerini çok farklı ve değerli buluyorlardı. Şımardılar; hak-hukuk tanımaz oldular. Kendilerini her zaman haklı, başkaları ise her zaman haksız bulmaya başladılar. Durumun farkında olan birisi, gidişatın yanlışlığı konusunda kendilerini uyardı: Yapmayın. Aklınızı başınıza alın. Durumunuzu düzeltin dedi. Ama söz dinlemediler. Durumlarını değiştirmeye hiçbir şekilde yanaşmadılar. Üstelik uyaranı yanılmakla, akılsızlıkla suçlayıp; hak, hukuk, adalet, ahlak gibi şeylerin modası geçmiş saçmalıklar olduğunu savundular. Uyarıcı, Gidişatınız kötü, düşünceleriniz yanlış; kendinizi mahvedeceksiniz. Felaketin bulutlan üzerinizde dolaşıyor ama görmüyorsunuz, görmek istemiyorsunuz. Felaket gelince hiç olduğunuzu anlayacaksınız; o zaman biliminiz, zenginliğiniz, gücünüz, imkanlannız hiçbir işe yaramayacak dediyse de aldırmadılar. Saçmalama, bize kim ne yapabilir. Gücümüz karşısında kim durabilir? Üstelik biz yanlış iş yapmıyoruz; bunlan elde etmek için nice emekler sarf ettik dediler. Ve bir gün ufku bulutlar sardı. Güldüler. Uyancıya gülüp; sen azaptan bahsediyorsun, halbuki bunlar rahmet dediler. Ama yanıldılar; rahmet dedikleri felaketti. Bir anda her şey alt üst oldu. Sanki tüm yaşananlar bir hayaldi. Kendilerinden geriye hiçbir şey kalmadı. Hiç yaşamamış gibi oldular.
Sayfa 9 - AçılımKitabı okuyor
Birinci Dünya Savaşı'nın şartlarında tüm İslam coğrafyasına zorla ve hile ile kabul ettirilen sistemler, yaşadığımız yüzyıl boyunca derin acılara sebep olmuş ve bu sistemler, bugün artık sürdürülemez bir noktaya gelmiş bulunmaktadır. Ulusçuluk, ulusalcılık, milliyetçilik, laiklik ve laikçilik gibi, İslam dünyasının yabancısı olduğu kavramlar, sistemler ve uygulamalar ciddi bir analize tabi tutulmadan da Kürt sorununu çözmek mümkün değildir
Dünü bilmeden bugünkü durumumuzu anlamamız, bugünkü durumumuzu doğru bir şekilde tespit etmeden de yarınlarımızı kurgulamamız mümkün değildir.
“Nitekim Frenk taifesi, Hicretin 492. yılının 22 Şaban ayına gelen Cuma günü (15 Temmuz 1022), kırk günlük bir kuşatmadan sonra kutsal kenti ele geçirmiştir. Kentten sürülenler, bundan her söz ettiklerinde hâlâ titre “titremekte ve sokaklara yalınkılıç dağılarak, erkekleri, kadınları ve çocukları boğazlayan, evleri yağmalayan, camileri talan eden bu zırhlı sarışın savaşçılar sanki hâlâ gözlerinin önündeymişçesine, bakışları sabitleşmektedir. Katliam iki gün sonra bittiğinde, kent surlarının içinde tek bir Müslüman bile kalmamıştır. Bunlardan birkaçı, saldırganların yerle bir ettikleri kapılardan dışarı süzülmek için karışıklıktan yararlanmıştır. Başka binlercesi ise, evlerinin önünde veya camilerin yakınında, kan göllerinin içinde cansız yatmaktadır. Bunların arasında çok sayıda imam, ulema ve bu kutsal yerlerde sofuca bir inziva hayatı yaşamak üzere ülkelerinden ayrılarak buraya gelmiş olan mutasavvıf dervişler vardır. Hayatta kalabilenlerin sonuncuları, en beter işleri yapmaktadırlar: Yakınlarının cesetlerini sırtlarında taşımak, onları kabirlere gömmek değil de, belirsiz yerlerde üst üste yığarak yakmak, sonra da kendilerinin katledilme veya köle olarak satılma sıralarının gelmesini beklemek.”
Reklam
Tanrı, kötülüğün ve ıstırabın mey­dana gelmesinden memnun olduğu için değil, bizim görme­diklerimizi gördüğü için bütün bu olanların gerçekleşmesine müsaade ediyor. Tanrı fotoğrafın tamamını görüyor, biz ise fotoğrafın ancak bir pikselini, çok küçük bir kısmını görebi­liyoruz. Bunu idrak etmek inanç sahibi kişilerde manevi ve zihni bir sükunet peyda ediyor, çünkü inanan kişi anlıyor ki dünyada gerçekleşen her şey, üstün İlahi inayete istinaden, üs­tün İlahi bir hikmetin dahilinde cereyan ediyor. Bunu kabul etmeyi reddetmek, aslında mizoteisti kibir ve bencilk bata­ğına saplanmasına ve nihayetinde, bir çaresizliğe sevk ediyor. İmtihanı geçmeyi başaramıyor ve Tanrı'ya olan nefreti ona Tanrı'nın aslında kim olduğunu unutturuyor, İlahi hikmetin, merhametin ve lütfun hakikatini görmezden gelmesine vesile oluyor.
Sayfa 33 - Ekin YayınlarıKitabı okuyor
Sünnet, bize sadece kulluk görevlerimizi değil, hayatı yani dünya ve âhireti bir bütün olarak ve kulluk çerçevesine ters düşmeyecek şekilde değerlendirmeyi örneklendiren ve öğreten bir kaynaktır.
Sayfa 3 - NidaKitabı okuyor
Anlıyorum ki, zalim ve kıyıcı bir gerçekten kurtulmanın tek çaresi, reel dünyadan kitaplar dünyasına sığınmak.
Sayfa 23 - İletişimKitabı okuyor
İşte bu yüzden, haksız yere cana kıymak, haram lokma yemek, yetim malı yemek, komşusu açken tok yatmak, helal süt emmeden büyümek, ar damarı çatlamak, hayâsızlık ve diğer şeytan işi pisliklere karşı hala ayakta duran yanımız varsa, bu görünmez sigortamız sayesindedir. İşte bu yüzden, 'içimizdeki beyinsizler' yüzünden bu sigortanın da
Sayfa 47 - YarınKitabı okuyor
Günümüzde insanlar, alışveriş edecekleri mekânlara sadece maddi ihtiyaçlarını karşılamak için değil, alışveriş merkezleri bir hayat tarzının merkezi olduğu için, alışveriş merkezleri bir hayat tarzı inşa ettiği ve hatta bireyi psikolojik açıdan rahatlatan bir inanç merkezine dönüştüğü için gitmektedirler. Hatta geleneksel dinlerin ritüelleri ile tüketici ve alışveriş merkezi arasındaki ilişkilerde tesadüfi olmayan benzerlikler vardır. Bir dinin inanmışı ile hac nesnesi arasındaki ilişki bu benzerliklerden en göze çarpanıdır; tavaf etmek, el sürmek, karşısında durup bakınmak gibi. Bu benzerlikler arasında haftalık ibadet ritüelini de eklemek gerekir. Bireyler hafta da bir kez olsun alışveriş merkezine gitmeden rahatlayamamakta, arınamamaktadır. Bu günün dünyasında AVM'ler birer tapınak, tüketim kültürü de bir dindir, üstelik insanların tüm hayatlarını etkileyen, yönlendiren son derece kapsamlı ve derinlikli bir din. Bu tüketim dininde pazarın güzelliği ve çekiciliği ahlaki ve geleneksel dini değerlerle irtibatsızdır. Her şey bireylerin ona talep göstermeleri doğrultusunda bir fiyata sahiptir; çünkü her şey sonuçta tüketilmeye aday bir metadır. Bu pazarda her şey pazarlanır ve her şey tüketilir; insanın onuru, bedeni, dini değerleri, tarihi değerleri, geleneksel kutsalları, Allah, peygamber, Kâbe, hac, umre, Sahabe, ... ama her şey...
384 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.