İşin sırrı diye bir şey yoktu. Sır, hepsinin bir araya gelmesiydi. Her şeyin doğru yerde, doğru zamanda , doğru ölçüde birbirine karışması. Sır, hep budur. Ama sonunda tüm doğrular yanlışa karışır.
Hiç kimse , dünyadaki kötülüklere karşı direnişi böylesine güçlüyken, içindeki bu kötülüklerin boyunduruğu altına illa girme dürtüsünün farkında olarak uzun süre yaşayamaz.
O her zaman dağ gibi arkamda duran, desteğini daima hissettiğim adamdı. Bu kadar güçlü bir adamın böylesine incindiğini görmek kanayan ruhumu daha da yaralamıştı.
Sadece yaşamak için nefes almamalı, nefes almayı da sevmeliydi. Oysa ben nefes aldığımın farkında bile değildim. Hazar bir masaldı ve ben o masala inanip kaybettim kendimi...
Gözlerine baktığım zaman
sonsuzluğu görebilmeliyim
Parmaklarım dudaklarında dolaşırken
Sonsuzluğa dokunmalı
Konuştuğun zaman
Sonsuzluğun sesini dinlemeliyim
Çünkü İstanbul senin yalnız güzelliğini gördü. Bense senin bütün varlığını içtim. Kemiklerimi kırsalar orada senin varlığından bir parça, gözeneklerimi açsalar orada dudaklarının ve teninin kalıntılarını bulacaklar.
Sınıflar kayboldu. Benim şövalyem,babamın en iyi savaşçısı başını omzuma yaslayıp ağladı. Ne unvan kaldı ne isim . Acımız ortaktı, öfkemiz ortaktı,matemimiz ortaktı...
Aşık olduğun için özgürlüğünden vazgeçmek seni yüceltir ama sevdiğin birinin yaşamını sınırlamak seni alçaltır.
Başkasının hayatını zindana çevirenler, farkında olmadan kendilerini de o duvarların arkasına sokarlar. Çünkü her mahkumun bir gardiyana ihtiyacı vardır.
Hayat da böyledir. Kaybedecek bir şeyiniz yoksa değişiklikten korkmaya ya da ona kucak açmaya gerek yoktur. Değişim hayatın ta kendisidir. Değişmediğini bildiğim tek şeydir.
Fakat hiçbir şey olmadı. Sessizlik bölünmedi, kırmızı karlar yağmadı ya da yıldızlar önümüze serilmedi. Yine de Barış'ı öperken tüm bunlar gerçekleşiyormuş gibi hissediyordum.
Bir kalemle buluşmasın şairdi
Şiirleri nedense ağır yaralı
Gizliden gizliye kan kaybediyor
Eli fırça tutunca yaptığı resim
Bir yangın korkusu gibi özgün
Kim olduğunu kim bilebilirdi