İşlenen suçtan pişmanlık duymak yerine tam anlamıyla
tatmin olunmalıdır; o halde, sonuçlara karşın acı duymanın ne anlamı
var? Böyle bir durumda, kötülükten duyulan pişmanlık kötülük yapılan
kişiyi, yapan kişinin kendinden çok sevdiğini gösterir ve böyle bir şey
olamayacağı için çekilen acıların anlamsızlığı, ne kadar aptalca olduğu
açıkça ortaya çıkmaktadır, tam tersine kişi kendine duyduğu sevgiden
dolayı yaptığı kötülüğün tadına varmalı, zevk almalıdır. Bu nedenle de
dünyada pişmanlığın özürü yoktur.
Müslüman Türk çoğunlukla ilgili olan ve onun üzerine odaklanan dinî çoğunlukçuluk, sadece laiklik ya da Kemalizmin aksine, Türkiye’de devletin kalıcı bir özelliği ve anayasal kimliğin temel mantığı olageldi. Bir yandan, laiklik kurumu ulus inşasıyla yakından bağlantılıdır ve açıkça ve örtük olarak ulus-devletin dayandırıldığı bir Müslüman Türk çoğunluğu belirleyen ve ayrıcalıklı kılan biçimde inşa edilmiştir. Öte yandan, bu laikliğin işler hale getirilmesi ve dinin rolüyle ilgili değişiklik, devletin farklı fraksiyonları arasındaki değişen iktidar dengeleri nedeniyle zaman içinde oluştu ve 1980’den bu yana dinî çoğunlukçuluğun güçlenmesiyle sonuçlandı.
1. Din ve ahlâka uygun şiirler hem yazılabilir hem dinlenebilir. Bu özelliğe sahip olmayan şiirlerle ilgilenmek doğru değildir.
2. Gerçekleri açıkça söylemenin sakıncalı olduğu yerlerde, maksadı kinâyeli sözlerle ve üstü kapalı ifâdelerle anlatmak uygun olur.
3. Hikmetli ve dini savunan şiirleri Peygamber Efendimiz dinlemiş, yeri geldikçe kendisi de onlardan bazı
beyitler okumuştur.
4. Mukaddes değerlerin aleyhindeki şiirleri kesinlikle okumamalı, hâfızayı onlarla kirletmemelidir.
5. Dini değerlere hizmet eden insanları her yerde savunmalı, onların aleyhinde konuşulmasına izin vermemelidir.
KASABADAKİ SIR (PEACOCK)
Açıkça DKB'yi tasvir etmeye odaklanmış bir film olan Kasabadaki Sır'da (Peacock, 2010) Cillian Murohy, aynı karaktere ait erkek ve kadın kişiliklerin ikisinde de olağanüstü bir performans sergiliyor.
Görünen o ki, kendinden hoşnut olmamak ile kolayca aldanma eğilimi arasında bir bağlantı vardır. Gerçek benliğimizden kaçma itkisi, aynı zamanda rasyonel ve açıkça belli şeylerden kaçma itkisidir. Kendimizi olduğumuz gibi görmeyi reddedişimiz, olgulara ve katı mantığa karşı bir hoşlanmama duygusunun gelişmesini sağlar.
Açıkça görülmektedir ki, etkili olabilmesi için bir öğretinin anlaşılmaması, ona inanılması gerekir. Ancak anlamadığımız şeylerden kesinlikle emin olabiliriz.
…hem başladığım işlerin nihayete ermesinde hem bu işlerin hazırlık safhasında, hem bu işlere yaptığım bağışlarda, hem de işlerin denetlenmesinde ihtiyatlı ve hesaplı davranmayı ve bu işleri insanın ihtiyaçlarını açıkça belirleyerek yapmayı, bu işleri şan için yapanlardan olmamayı öğrendim.
Sayfa 8 - İş Bankası Kültür Yayınları, XV. basım (çev. Emre Ceren)Kitabı okuyor
Eğer düşünce inançlar arası rekabete açıksa, yani bütün inançlar açıkça dile getirilebiliyor ve hiçbir yasal veya parasal çıkara ya da kayba konu olmuyorsa düşünce özgürdür diyebiliriz.
Sayfa 155 - EZR Yayıncılık, İstanbul 2018Kitabı okudu
Bireylerin yaratıcı güçleri kayboldukça, bir kitle hareketine katılma eğilimlerinin gittikçe arttığını görmek ilginçtir. Burada, etkisiz bir benlikten kaçmak ile kitle hareketlerine duyulan yakınlık arasındaki bağlantı açıkça görünür. İçindeki yaratıcılığın gittikçe kuruması nedeniyle gerileyen yazar, sanatçı, bilim adamı er ya da geç ateşli vatanseverlerin, ırkçılık simsarlarının, kışkırtıcı çığırtkanların, kutsal dava cengaverlerinin saflarına sürüklenecektir. Cinsel bakımdan iktidarsız olan kişiler de aynı itkiye tabidir belki de.