“Geçer sanacaksın, kibirlisin ya, geçmeyecek. Acılarımız geçmez çocuk. Onların bizde bıraktıklarıyla yaşamayı öğreniriz sadece, sen de öğreneceksin.”
-Günhan Kuşkanat
Descartes'e göre insanlar Tanrı'nın sürekli yaratımı olmadan var olmadıkları için hazlarımız, acılarımız, duygularımız ve anılarımızın bir gerçekliği yoktur, ancak sürekli bir tür yaratımla temanın yaşayan enerjisi yüceltilebilir. O olmadan insan soğuk, kuru, renksiz ve güçsüz tamamen soyut psikolojik durumlardan oluşan anılar dışında hiçbir şeye sahip olmaz.
Unutmak kişisel acılarımız için belki yaşama gücü verir ama toplumsal acılarda unutmak,ipimizi kendi elimizle celladımıza teslim etmekten başka bir anlam taşımaz.
Sosyalleşmek bizi, büyük çoğunluğu ahlaki ve entelektüel açıdan kötü ve aptal ya da yanlış kişilerle ilişkiye soktuğundan, en tehlikeli, evet, yıkıcı eğilimlerden biridir. Asosyal olan bunlara ihtiyacı olmayan biridir. Kendi içinde topluma ihtiyaç duymayacağı kadar fazla şeye sahip olmak bile büyük mutluluktur, çünkü neredeyse tüm acılarımız toplumdan kaynaklanır ve her toplum, mutluluğumuzun sağlıktan sonra en önemli unsurunu oluşturan zihinsel huzuru tehlikeye sokar, bu nedenle önemli ölçüde bir yalnızlık olmadan, mutlu olunmaz.
Zaman geçecek, bizler de sonsuzca ayrılıp gideceğiz yaşamdan. Yüzlerimiz, seslerimiz, kaç kişi olduğumuz, hepsi unutulacak. Ama acılarımız, bizden sonra yaşayanlar için sevinde dönüşecek; mutluluk, dirlik, düzenlik egemen olacak dünyaya.
Bize acımanıza gerek yok. Biz gururluyuz. İsterlerse tarihi on kere baştan yazsınlar. Stalin'le ya da Stalin'siz. Geriye kalacak olan şu: Biz kazandık! Ve bizim acılarımız. Bizim çektiklerimiz. Bunlar paçavra değil, kül değil. Bizim hayatımızdır.
Kendi ölümsüzlüğü içinde bizim ölümsüzmüşüz gibi yaptığımız şeyleri hiç kaale almadan asırları deviriyor. Küçük hayatlarımız, hayallerimiz, ideallerimiz, mücadelelerimiz, refahımız, sefaletimiz, acılarımız, Ölümlerimiz ne umrunda.
.
Unutmak,kişisel acılarımız için belki yaşama gücü verir ama toplumsal acılarda unutmak,ipimizi kendi elimizle cellâdımıza teslim etmekten başka bir anlam taşımaz.