Bugün pek çoğumuzun kanıksadığı "Türk" takılı isimlendirmeler en fazla bir asırlık isimlerdir. "Türk Müziği, Türk sanatı, Türk medeniyeti" gibi... Osmanlılar çok geç devre kadar kendi edebiyatlarını veya müziklerini etnik bir isimle anmıyorlardı. Kendi edebiyatlarına "Türk", " Doğu" veya başka bir isim takmamışlardı. İlla bir sıfat vermek gerekirse sadece "Osmanlı" diyorlardı. Onun dışında onlar için edebiyat, "edebiyyât" veya "edebiyyâtımız" idi. Sıfatsız, takısız, tarifsiz, komplekssiz. Çünkü "biz" dediklerinde kimi kastettikleri onlar için açıktı. Fuzûli kadar dönme Ahmed Râsim, Dede Efendi kadar Ermeni Hamparsum, Ahmet Cevdet Paşa kadar Rum Sava Paşa... "Biz" dendiğinde içinde imanın, kulluğun merkezi olduğu bir kendilikten bahsedildiğini herkes bilirdi. "Türk" takısının ümmet anlamından kopup milliyeti ifade etmesiyle beraber medeniyetimize ait her şey de tevhid özünden uzakta tanımlanmaya başladı.