Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Cehalet hepsini bir örnek giyinmiş okul çocuklarına döndürmüştü. Akıllarındaki tek şey sex ve şiddetti. Saygılarını en iyi kavga eden ile en güzel kadını koluna takana saklıyorlardı. Benim hiç tereddüt etmeden uzmanı olduğumu iddia edebileceğim iki konu. Ve dolayısıyla şoförlerden çok daha geniş bir çeşit zenginliğine sahip olduğum için her iki
Söz acıtmaz derler ama doğru değil.Hakaret,onur kıran,azarlayan, küçük düşüren davranışlar ve kırıcı eleştiriler,çocuklara kendileri hakkında olumsuz mesajlar gönderir.Bu olumsuz girdiler,çocukların yetişkin hayatlarında da dramatik sonuçlar doğurur.
Sayfa 103
Reklam
1966: Yazılar-Kitaplar-Olaylar: Atsız, Nejdet Sançar ve Türkçüler CKMP'yi destekliyorlardı ama Ötüken'in Kasım 1965 sayısından itibaren CKMP ve Türkeş hakkında bir suskunluk vardı. CKMP hakkındaki son haber, seçimlerden hemen sonraki 20 Ekim 1965 tarihli nüshada çıktı. Diğer partilerin farklı kesimlerden oy aldığı, "Türkeş'in
Türkçüler Derneği Ankara'da: Türkiye Milliyetçiler Birliği Genel merkezi Ankara'ya taşınan Türkçüler Derneği'nin kurultayı 30 Ağustos 1964'te Ankara Türk Ocağı'nda yapıldı. Derneğin adı "Türkiye Milliyetçiler Birliği" olarak değiştirildi. Yeni seçilen Merkez Yönetim Kurulu üyeleri şunlardı: Zeki Sofuoğlu, Hikmet
Bir gün Don Kişot, hüzünlü kişiliğin bu ünlü şövalyesi, dünyanın gelmiş geçmiş şövalyelerinin en saf, en yüce gönüllü, en kalbi temiz olanı Don Kişot, sadık seyisi Sancho'yla serüven peşinde yolculuklara çıkarken birdenbire onu uzun süre düşündüren kuşku ve şaşkınlığın içine gömülüyor. Olay şu: Yaşamöykülerini şövalye romanları adı verilen ve
Sayfa 950 - 951, 952, 953, 954, 955 Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Evvela çocukları izledi Veli Demir. Beyin kıvrımları yeteri kadar gelişmediği için düşünceden ve hatta hislerden bile fazlasıyla uzak davranışlar sergileyen bu patates kafalı yaratıklar insanın bozuk doğasının gözlemlendiği ilk duraklardı. Hayır, aptalca oyunlar oynamaları veya sağa sola koşturmalarını kastetmiyordu. Arzulamanın en ilkel halini
Reklam
EPİLOG
Freud’tan sonra yapıtlarını izleme olanağı bulduğum araştırmacılardan Alfred Adler’i zihnimdeki işaretlerinden en önemlisine yanıt getirebildiği için derhal benimsemişimdir. Adler, doğuştan var olan bir “toplumsal ilgi”den söz ederek, insanı yalnız kendisine değil, başkalarına da yararlı olabilecek amaçlar geliştirme eğiliminde olan bir varlık olarak tanımlar. Yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan Adler’den bu yana insandaki olumlu duygular üzerine yazılanların sayısı saldırganlık üzerine yazılanlara oranla o denli azdır ki. Üstelik Freud’un insanı yaşamı boyunca yineleyen davranışlar gösteren bir varlık olarak tanımlamış olmasına karşılık Adler, insanı içinde bulunduğu koşullara göre iyi ya da kötü olabilen, seçici ve yaratıcı bir varlık olarak algılar. Ama Adler’in, insanda yıkıcı eğilimlerin varlığını görmezden gelerek kendi kuramı içerisinde önemli bir boşluk bırakmış olduğuna bugün de inanıyorum. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan insancı (hümanist) ekollerin bu konuda daha da ileriye giderek insanı ancak engellendiğinde saldırgan olabilen bir varlık olarak tanıtma çabasına girişmelerini her zaman tek yanlı bulmuşumdur. İnsanı salt çevre-birey etkileşiminin ürünü olarak ele alan ve doğuştan gelen eğilimleri tümden yadsıyan davranışçı ekolleri zaten başından beri benimseyemedim.
Sayfa 176 - Epilog: Son sözKitabı okudu
The Rational Male
THE RATİONAL MALE Kadınlar aktarılan bilgiden çok iletişimden keyif alırlar. Çözülmesi gereken bir sorun değil, iletişimdir. “Açık iletişim kadınları ne kadar sinirlendiriyorsa, gizli iletişim de bizi o kadar sinirlendiriyor. Dilimizin onlar için hiçbir sanatı yok, bu yüzden kadınlara en iyi ihtimalle aptal veya basit görünüyoruz Ruh eşi bir
XIX. yüzyılın "burjuva" toplumu, varlığını kuşkusuz günümüzde de sürdüren toplum, çarpıcı ve çatlamış bir sapkınlık toplumudur. Ve bunun ikiyüzlülükle bir ilişkisi yoktur, çünkü hiçbir konu bu denli açık ve bol konuşulmamış, söylemler ve kurumlarca böylesine açıkça üstlenilmemiştir. Toplumun cinselliğe karşı aşırı derecede katı ve genel
EVRİM İNSANLARA FUTBOL OYNAMA yeteneği kazandırmadı. Topa vur- mak için bacaklar, rakibi dirseklemek için kollar ve sövmek için bir ağız yarattı, ama bunlar aslında futbol oynamamızı değil, sadece kendi kendi- mize penaltı çalışabilmemizi sağlardı. Bir öğleden sonra okul bahçesin- de tanımadığımız insanlarla futbol oynayabilmek için hem onlarla daha önce hiç tanışmadığımız halde bir takım gibi davranabilmemiz, hem de karşı takımdaki 11 kişinin de aynı kurallarla oynadığından emin olma- mız gerekir. Yabancılarla belli ritüeller için bir araya gelen diğer hayvan- lar, bunu içgüdülerine dayanarak yaparlar. Örneğin dünyanın her yerinde yavru hayvanlar birbirleriyle boğuşurlar ve bu davranışlar genlerine kazınmıştır. Oysa insanlarda futbol oynama geni yoktur. Oynayabilirler çünkü hepsi futbolla ilgili tamamı aynı bir dizi kuralı ve fikri benimsemişlerdir. Bu kuralların ve fikirlerin hepsi hayalidir, ama herkes aynı hayali paylaşınca oyun oynanabilir hale gelir
Sayfa 129Kitabı okudu
512 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.