Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Dostoyevski'nin Anna Karenina incelemesi!
Başlangıçta çok beğendim; başımı kaldıramıyordum; ayrıntılarına kadar bayağı hoşlanmıştım; ancak bütününde ilgim azaldı. Bunu bir yerlerde okumuşum gibi gelmişti bana, evet, hâlâ belleklerde tazeliğini koruyan, Kont Tolstoy'un Çocukluk ve Delikanlılık, Savaş ve Barış adlı yapıtlarında da aynı hava vardı. Konusu farklı olmakla birlikte Rus
Sayfa 701 - 702, 703, 704, 705, 706, 707, 708, 709, 710, 711, 712 Yapı Kredi Yayınları
Ölünün gelecek hayatında daha mutlu yaşayacağına inanılan bazı Hind-Avrupa kavimlerinde ölünün mezarına eşyası konulur, hattâ büyük ve saygıdeğer ölülerin akrabaları da öldürülerek yanına gömülürdü. Bu insan kurbanı âdeti, özellikle Keltler'de dehşet verecek kadar vahşiyane idi. Kuzey Avrupa kavimlerinin, kutsal hayvanı erkek domuz olan bereket tanrısı Freyr için yaptıkları törenler arasında insan kurban etmek de vardı. Hind-Avrupalı Soğdlarda da insanlar kurban edilirdi. Yunan mitolojisinde «toprak ana» Gea'nin kendi çocuklarını öldürüp yemesi, Zeus'un oğlu gösterilen, sarhoşluk ve verimlilik tanrısı Dionysos (Romada Bakhus)'un Titanlar tarafından keza öldürülüp yenmesi ve Zeus'un da onun yüreğini yemek suretiyle yeni bir Dionysos meydana getirmesi insan kurbanı âdetinin izleri sayılabilir. Nihayet Troia savaşlarında İphigenia ile Orestes'in tanrılara kurban olarak sunulduğu bahis konusu edilmiştir. İran'da manihaist kozmolojide «hayat anası» denilen ilk insanın Karanlık devleri tarafından öldürülüp yutulması da buna benzer. Eski Hind dininde sayısız çocuk doğurup, sonra bunları öldürerek yiyen tanrıça Kali de öyle. İskitlerde mevcut olan insan kurbanı âdetinin, 10. yüzyıla kadar İslâvlar arasında yaygınlaşarak devam ettiği İbn Fadlan'ın korkunç kadın kurbanı tasvirinden anlaşılmaktadır.
Sayfa 48 - Kültür Bakanlığı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"İtalya, medeniyeti, kültürü ve birtakım müesseseleri itibariyle Avrupa'nın anası demektir. İtalya'sız bir Avrupa düşünmek mümkün değildir."
PKK, Kürt görünüşlü bir Ermeni harekâtıdır. Abdullah Öcalan'ın anası da, babası da mâhud Ermeni katliamından bakiye birer ermeni yetimidir. Güneydoğu'da Ermeni sekene (oturanlar) mevcud olmadığından onların davası ancak Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesiyle gerçekleşebilecek bir keyfiyettir. Çünkü bu takdirde AB'ye dâhil ülkelerde yaşayan takrîben 4 milyon Ermeni, AB'yi kuran "Roma Andlaşması"nın mahsûs maddesine istinâden gelip Güneydoğu'da arâzi satın alabilecek ve orada yerleşebileceklerdir.
Sayfa 144 - Sebil YayıneviKitabı okudu
_Binbir Gece Masalları'nı anlatan, Şehrazat’tır. _Eski zamanlarda Hint ve Çin diyarlarında hüküm süren Şehriyar ve Şahzaman adlı iki kardeş hükümdar, eşleri tarafından aldatılmışlar. Bu olayların etkisiyle Şehriyar, kendi ülkesinde, her gün bir kızla evlenip ertesi gün onu idam ettirir olmuş; bu yüzden vezirin güzel, bilgili ve akıllı kızı
Genellikle tarih yazarken Türk-Osmanlı tarafının yokluk ve problemleri ele alınır, İtalya'nın gelişmiş bir kolonyalist ülke olamadığını, hücumu ve harbi hazırlayamadığını pek dikkate almayız. İtalya 1911'e gelene kadar Avrupa'nın büyük güçleri arasında en geri kalmış devlettir. İtalya, medeniyeti, kültürü ve birtakım müesseseleri itibariyle Avrupa'nın anası demektir, İtalya'nın olmadığı bir Avrupa düşünmek mümkün değildir. Buna rağmen İtalya bugün bile devam eden problemleri bariz bir şekilde yaşıyordu.
Reklam
Atatürk Milliyetçiliğinin Özellikleri Birinci Dünya Harbinden sonra ülkesi işgal edilmiş, esaret altına alınmış bir milleti kurtarmanın yegâne yolunun milliyetçilik duygusu olduğu kadar, yeni kurulmuş Devleti yükseltmenin ve kalkındırmanın yolunun da milliyetçilikten geçeceğini bilen büyük Atatürk, bu ilkeye sıkı sıkıya sarılmıştır. Atatürk
Sayfa 213Kitabı okudu
_Ölüm, felsefenin gerçek ilham perisi veya esinleyici gücüdür ve bu sebepten ötürü Sokrates felsefeyi, “Ölüme hazırlık” diye tarif etmişti. Gerçekten de ölüm olmasaydı felsefe yapmak kolay kolay mümkün olmazdı. Bütün dini ve felsefi sistemler esas itibariyle bu amaca yönelir ve öncelikle ölümün kesinliğine karşı bir panzehirdir. Düşünen akıl
_Psişe, insan zihninin, bilincinin ve bilinç dışının tamamıdır. Galaksilerin ardında tanrıyı aramayı hayal edemeyiz. Her şey psişenin ürünüdür. Eski yunanca'daki psyche sözcüğü, "kelebek" anlamına gelir." Latince'deki animus ruh ve anima can, eski yunanca anemos rüzgar sözcüğüyle aynı köktendir. _Vücudun merkezi de başta
Bugüne kadar adını saklayan en eski Türk ulusu Kırgızlardır. Çinliler, Kırgızları türlü adlarla anarlardı. «Kien‐kuen» (Kien‐kun ) . Kie‐khu (Ki‐ko = Khit‐kut) , Hia‐kia‐sze ( Hakas = Kie‐kia‐sze ) , daha sonra Moğollar çağında da Ki‐li‐ki‐sze derlerdi. Yunancada da Menandre Protector'da Kherkhis adım buluyoruz. Bu söz en eski Çin
Reklam
Franco Döneminde İspanya
"Aslında ana-babalarımızın ideolojisi ne olursa olsun, ilk çocukluk dönemimizde, gençliğimizdekinden daha renkli, daha canlı görüntülerle karşılaşmıştık evlerimizde; eli incilli, omuzu atkılı büyükannelerimizin yanı sıra başka tipte kadınlar da vardı o görüntülerde: kadın milisler, gösterilere katılan kızlar, bursla yabancı ülkelere araştırma yapmaya gidenler. Grevlerden, Parlamento tartışma­larından, toplumsal ilerlemeden, laik eğitimden, boşanmadan söz edildiğini duy­muştuk; tüm gazetelerin ille de aynı şeyi yazmayabileceğini, herkesin aynı düşünceyi paylaşmayabileceğini biliyorduk. Ama bize söylenenlere bakılırsa bu 'eski tarz" şeyler 'imansız ülkeler'de kalmıştı yalnız. Papa'nın dediğine göre o­ralarda 'Putperestliğin zararlı bir canlanışına tanık olunmaktaydı, örneğin kadınların etkinlikleriyle erkeklerinki arasında eşitliğe yöneliş görülüyordu'. Tüm kötülükler gibi yine yurtdışından gelen bu eğilime kulaklarını tıkamayan kadın, 'İspanyol kadını' adını hak etmezdi. İspanyol kadını özeldi, soyunun tüm güzelliklerini kendinde toplardı, 'hem eski hem yeni'ydi, herşeyden önce Kato­lik'ti, ilkin babasının, annesinin, kardeşlerinin, ardından kocasının vefakar, fe­dakar, sadık yardımcısı, yuvasının meleği, çocuklarının anası, rejimin temel taşıydı. En yüce örneği Şefimiz Franco'nun örnek eşiydi."
Sayfa 209 - Metis Yayınları
Yahudi Roosevelt Asyalı barbarlar tarafını tuttu.
Ne kadar iyimser olunursa olunsun, Avrupa'nın sömürgecilik politikası, tam bir başarısızlıkla neticelenmiştir. Bu konuda yalnız bir sathi başarı göz önüne alınabilir ki, bu da yalnızca maddi bir plan üzerinde kalmaktadır: İsmi Amerika Birleşik Devletleri olan bu ucubeyi kastediyorum. A.B.D. hakikaten bir ucubedir. Çünkü bu ucube olmasaydı, anası Avrupa yakasını bolşeviklikten kurtarmaya ümitsizce çalışırken, Yahudi Roosewelt tarafından idare edilen Amerika Birleşik Devletleri, sanki daha iyi bir şey yapamıyormuş gibi, esatiri kudretini Asya'nın bu barbarlarının emrine bırakmazdı. Geçmişle ilgili olarak Birleşik Devletlerin omurgasını teşkil eden milyonlarca iyi kalpli Almanın oraya gidip yerleşmelerine teessüf etmekten başka elden ne gelir? Zaten bunlar sadece ana vatanımız için kaybolmuş Almanlar olmakla kalmamışlardır. Aynı zamanda bizler için diğerlerinden daha korkunç düşmanlar olmuşlardır. Bir Alman muhaciri şayet ciddiyet ve iş sahasında bazı değerler muhafaza edebilmişse bile, ruhunu kaybetmekte gecikmemiştir. Milliyetini kaybetmiş bir Almandan daha çirkin bir varlık tahayyül edilemez!
İtalya, medeniyeti, kültürü ve birtakım müesseseleri itibariyle Avrupa'nın anası demektir, İtalya'nın olmadığı bir Avrupa düşünmek mümkün değildir. Buna rağmen İtalya bugün bile devam eden problemleri bariz bir şekilde yaşıyordu
Sayfa 80 - Kronik YayınlarıKitabı okudu
60 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.