Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Arif kişinin kadına hürmeti, Allah'a muhabbetidir. Hz. Peygamber "kadınlar, aşk ve gönül sahibi erkeklere hükmeder" buyurmuştur. Akıllı ve ince ruhlu bir erkek kadınlara karşı daima anlayışlı ve şefkatli olur, onlara sertlikle muameleden çekinir, onları kırmak ve incitmek istemez. Buna mukabil cahil ve aşksız erkekler kadınları ezerler, onlara karşı sert ve kaba olurlar. Çünkü cahil ve aşksız erkeğin tabiatında hayvanlık ağır basar. Aşk ve ruh inceliği âşık insanlara mahsus sıfatlardır. Kabalık ve şehvet ise, hayvanların sıfatıdır. Kadın, Allah'ın yeryüzündeki nurudur.
Kampanya: Atsız Affedilmelidir! Atsız'ın hapse atılmasıyla ilgili ilk protesto bir Alman bilim adamından gelmiştir: Dr. Heinrich Georg Baum. 20 Kasım 1973'te Bon'daki Türkiye Büyükelçisi Vahit Halefoğlu'na yazdığı bir dilekçede olayı protesto ettiğini ifade ediyor, Cumhurbaşkanı'na da bir dilekçe yazdığını belirtiyor ve
Reklam
13 Kasım 1973: Atsız Toptaşı Cezaevi'nde Dört aylık rapor Adli Tıp'ta Kasım ayına kadar bekledikten sonra kabul edilmemiş; reviri olan bir cezaevinde cezanın çekilebileceği belirtilmiştir. Bunun üzerine Atsız, "13 Kasım 1973 Salı günü davet edildiği Bostancı Karakolu'ndan İstanbul İnfaz Savcılığına sevk edilmiş ve orada resmî
(boyu uzun olan güzel ve sade dil olur. Boyu kısa olanını çok hilesi vardır. Boyu orta olan, akıllı ve hoş huylu olur. Saçı sert olan akıllı ve atılgan olur. Saçı yumuşak olan, ebleh ve arsız olur. Saçı sarı olan, kibirli gazalı olur. Saçı kara olan, sabırlıdır, onu ara. Saçı kumral ise güzeldir ve sahibi bedelsizdir. Saçı az olan lütüfkår, bil-
"Nâzım Hikmet, şehirlerin şairidir. Ovadan seslenir insanlara, büyük düzlüklerden. Ovada akan "büyük ve bereketli bir ırmak gibidir. Uygardır. Ahmed Arif ise dağları söylüyor. Uyrukluk tanımayan, yaşsız dağları "âsi" dağları. Uzun ve tek bir ağır gibidir onun şiiri. "Daha deniz görmemiş çocuklara adanmıştır. Kurdun kuşun arasında, yaban çiçekleri arasında söylenmiştir, bir hançer kabzasına işlenmiştir. Ama o ağıtta, bir yerde, birdenbire bir zafer şarkısına dönüşecek miş gibi bir umut (bir sanrı, daha doğrusu bir hırs), keskin bir parıltı vardır. Türkü söyleyerek çarpışan, yaralıyken de, arkadaşları için tarih özeti çıkaran, buna felsefe ve inanç katmayı ihmal etmeyen bir gerillanın şiiridir."
Sayfa 122 - Üç Yürekten - Cemal Süreya, Metis YayınlarıKitabı okudu
Bazi harflerim kapıyı sert çarpıp gitti, bazıları ardına bakmadan gitti... Biri de adının baş harfi diye geçen gece intihar etti. Aylardır ortalıkta görünmeyen ilham perisi geçen gece gelip sana ağız dolusu küfür etti. "Ondan uzak dur, onun olduğu yerde bize yer yok." dedi.
Reklam
Nâzım Hikmet, şehirlerin şairidir. Ovadan seslenir insanlara, büyük düzlüklerden. Ovada akan "büyük ve bereketli bir ırmak" gibidir. Uygardır. Ahmed Arif ise dağları söylüyor. Uyrukluk tanımayan, yaşsız dağları "asi" dağları. Uzun ve tek bir ağıt gibidir onun şiiri. "Daha deniz görmemiş" çocuklara adanmıştır. Kurdun kuşun arasında, yaban çiçekleri arasında söylenmiştir, bir hançer kabzasına işlenmiştir. Ama o ağıtta, bir yerde, birdenbire bir zafer şarkısına dönüşecek- miş gibi bir umut (bir sanrı, daha doğrusu bir hırs), keskin bir parıltı vardır. Türkü söyleyerek çarpışan, yaralıyken de, arkadaşları için tarih özeti çıkaran, buna felsefe ve inanç katmayı ihmal etmeyen bir gerillanın şiiridir. Karşı koymaktan çok, boyun eğmeyen bir doğa içinde. Büyük zenginliği ilkel bir katkısızlık olan atıcı, avcı bir doğa içinde.
Sayfa 122Kitabı okudu
33 kurşun
1. Bu dağ Mengene dağıdır Tanyeri atanda Van'da Bu dağ Nemrut yavrusudur Tanyeri atanda Nemruda karşı Bir yanın çığ tutar, Kafkas ufkudur Bir yanın seccade Acem mülküdür
Mistik değil, dehşetli gerçek bir azâptayım. Bir sonu gelecek elbet. İki azâbımdan biri ve ağır basanı olman, benim için hiç de iyi bir şey değil. Ancak, insanoğlunun en alçak ve en affedilmez duygusu olan UMUTSUZLUK'a düşmemek, ona yenilmemek gibi bir eğilime tutkun olduğumdan kendimi ölesiye mahkûm ve ayıplı tutamam. Hem bu, benim hakkımdır da.
Sayfa 38 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Bu soğuk ve sıcaklık, ıslak ve kuruluk Bu beyler ve yoksullar, zengin ve yoksul Bu toprak ve hava, ateş ve su Bu gece ve gündüz ve gölge ve ışık Bu ayrılıklar, kavuşmalar, sevinç ve gamlar, Bu ölüm, hayat, şenlik ve matemler,
Reklam
Rusya’dan intikam almak…
Bu son iki asır zarfında Rusya’dan gördüğümüz mezalim, düşmanlık ve aleyhimize yaptığı haksız tecavüzlerin ağız tadıyla öcünü, intikamını alamamışızdır.
Sayfa 176
İslamdaki abdest ve boy abdesti gibi ritüellere Sümerler de dini törenler için önem verirlerdi. Somut bir örnek verelim. Onlardan kalma tabletlerde, düşmanları tarafından şehirlerinin harabeye dönüştürülmesi sonucu söylenen bir şiirde özetle şunlar yazılı: "Artık öyle oldu ki törenlerde yıkanamaz olduk. Kirlilik bizim kaderimiz oldu. Sıfatımız bile kirlilikten değişti." Sabun Sümerlerin icadıdır. İslamiyet'te her abdest alışta yıkanması icab eden burun ve ağız temizliği de yaygın olmamakla birlikte Hz. Muhammed öncesi Araplarda uygulanıyordu.
Ellerinde, cüzdanlarının arasında sakladıkları eski fotoğraflar. Bir çoğu artık hayatta olmayan arkadaşlarım. Ağır Ceza Reisi Hamit Abi, Başhekim Mevlüt Abi, Yirik Yaşar, Fotoğrafçı Arif. Yıllar sonra fotoğrallara değil, geçip giden ömrümüze baktık birlikte. Keder bulaşmış ömrümüze.
Ahmed Arif'in şiiri bir bakıma Nazım Hikmet çizgisinde, daha doğrusu Nazım Hikmet' in de bulunduğu çizgide gelişmiştir ama iki şair arasında büyük ayrılıklar var. Nazım Hikmet, şehirlerin şairidir. Ovadan seslenir insanlara, büyük düzlüklerden. Ovada akan 'büyük ve bereketli bir ırmak' gibidir. Uygardır. Ahmed Arif ise dağları söylüyor. Uyrukluk tanımayan, yaşsız dağları asi dağları. Uzun ve tek bir ağıt gibidir onun şiiri. Daha deniz görmemiş çocuklara adanmıştır. Kurdun kuşun arasında, yaban çiçekleri arasında söylenmiştir, bir hançer kabzasına işlenmiştir ama o ağıtta, bir yerde, birdenbire bir zafer şarkısına dönülecekmiş gibi bir umut, bir sanrı, daha doğrusu bir hırs, keskin bir parıltı vardır. Türkü söyleyerek çarpışan, yaralıyken de, arkadaşları için tarih özeti çıkaran, buna felsefe ve inanç katmayı ihmal etmeyen bir gerillanın şiiridir. Karşı koymaktan çok, boyun eğmeyen bir doğa içinde. Büyük zenginliği ilkel bir katkısızlık olan atıcı, avcı bir doğa içinde.
günlerin içinde günler aradım hep akşamlardan geldim ağır yükünü taşıyarak gecenin ekmeği bölüştük iyi de acılar yığılakaldı sanma ki bu kadardık kırıla kırıla çoğaldık çocuğum
Sayfa 60 - Muhit Kitap
841 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.