Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Emperyalist sistemin denetleme stratejisini, J.M. Albertini pek güzel anlatmamış mıdır? “…Sömürücü, yerli halkın, metropoliten sömürücü halka benzemesi amacıyla, eski anlayış ve kuruluşlara, yeni bir biçim vermeye çalışır. Ama yerlileri aşağı düzeyde tutarak, tam bir benzerlikten kesinlikle kaçınır. Bu politika iki temel ırkçı düşünce üzerine kurulmuştur: Bu düşüncelere göre, hiçbir insan için, bir Avrupalıya benzemekten daha güzel bir şey olamayacağından ötürü, Afrika, Asya, Latin Amerika halkına, Batı uygarlığı aktarılmalıdır ve hiçbir uygarlık Avrupa uygarlığından üstün değildir. Bu arada yerlinin, daima aşağılık bir varlık olduğuna ve hiçbir zaman düzelemeyeceğine inanılmaktadır.”
Sayfa 233Kitabı okudu
"Bununla birlikte Müslümanlıktan önceki Türk törelerine dönülmesini isteyen Ziya Gökalp ile Batı geleneklerini yeğleyen Mustafa Kemal, bu bakımdan başka bir entelektüel olan ve Türk okuyucusuna Avrupa'nın ve özellikle Fransa'nın sosyal ve kültürel yaşayışını tanıtmak isteyen şair Tevfik Fikret'e ve daha sonraları, 'İkinci bir uygarlık daha yoktur, uygarlık demek Batı uygarlığı demektir ve gülüyle, dikeniyle kabul edilmelidir,' düşüncesini savunan Abdullah Cevdet'e daha yakın bir ilgi gösteriyordu."
Sayfa 66 - Altın Kitaplar, 30. BasımKitabı okudu
Reklam
Bize öğretilenlere göre Batı uygarlığı Yakındoğu'da filizlenir, Avrupa'da Yunanlar ve Romalılar sayesinde en parlak çağını yaşadı ve dünyanın en büyük üç dinini olan Hristiyanlık, Yahudilik ve İslam bu uygarlığın ürünüydü.Bu dinler birbirleriyle yakın akraba olan dilleri konuşan insanlar arasında çıkmıştı,bunlara Sami dilleri deniyordu:Sırasıyla Aramca(İsa ve Havarileri'nin dili), İbranice ve Arapça.Bizler içgüdüsel olarak Sami halklarını Yakındoğu'yla birleştiririz.Oysa Greenberg Sami dillerinin, çok daha büyük bir ailenin altı ya da daha fazla dalından yalnızca biri olduğunu saptadı;Afro-Asya denen bu ailenin bütün öteki dalları yalnızca Afrika'da konuşulan dillerdir.Hatta Sami alt-ailesinin kendisi bile temelde bir Afrika dilidir,yaşayan 19 Sami dilinden 12'si yalnızca Etipyoya'da konuşulur. Demek ki Afro-Asya dilleri Afrika'da doğmuştur, bunların bir kolu Yakındoğu'ya yayılmıştır. Bu da demektir ki Batı Uygarlığı'nın ahlaksal temeli olan Eski Ahit' in, Yeni Ahit'in ve Kuran'ın yazarlarının konuştukları dillerin doğum yeri Afrika'dır.
Sayfa 506 - Tübitak Popüler Bilim KitaplarıKitabı okudu
Ortaçağ sadece Avrupa uygarlığına özgü bir dönem değildir. Nite­ kim Batı ortaçağının yanı sıra Roma'nın çöküşünden sonra 1000 yıl boyunca Bizans'ın görkemi içinde var olmaya devam eden Doğu Roma İmparatorluğu'nun ortaçağı vardır. Aynı yüzyıllarda bir yandan çok bü­ yük bir Arap uygarlığı gelişirken Avrupa'da az çok kaçak, ama son derece canlı bir Yahudi kültürü söz konusudur. Bu farklı kültürel geleneklerin arasındaki sınır, Haçlı Seferleri sırasında Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasında yapılan çarpışmaların yarattığı baskın imge, günümüzde sanıl­ dığı kadar belirgin değildi. Avrupa felsefesi Aristoteles'i ve diğer Yunan yazarlarını Arapça tercümeleri aracılığıyla da öğrenmekte; Batı tıbbı da Arap deneyiminden yararlanmaktaydı. Hıristiyan âlimler ile Yahudi âlimler arasında da, yüksek sesle beyan edilmiyorduysa da yoğun ilişki­ ler yaşanmaktaydı.
Batı'nın Türk Ordusu'na öfkesi, tarihin tanıdığı en amansız öfkelerden biridir. Bu öfke sadece Avrupa’daki silahlı güçlerde, siyasetçilerde değildir. Avrupa’nın en hümanist aydınları filozofları, şairleri, edipleri, ressam ve heykeltraşları da Türk ordusuna duyulan bu müthiş öfkenin taşıyıcıları arasındadır. Luther'den Kant'a, Dante'den Engels'e, Hugo'dan Marx'a, Voltaire'den Byron'a kadar... Melherbe, Ronsard, Boileau, Hegel gibi isimler de bu öfke listesinde yer alanlardan bazıları Birkaç örnek verelim: Fransız yazarı Hugo, Osmanlı’dan 'katil imparatorluk' diye söz eder ve "Bundan yakamızı kurtarmalıyız, bağnazlık ve zorbalığı susturmalıyız!” diye ekler. Engels'e göre Osmanlı Türk İmparatorluğu ‘ayak takımının egemenliği'dir. Engels'in beklentisi şudur: "Bu egemenlik er-geç sona erecek, Avrupa nın en güzel toprakları ayak takımının egemenliğinden kurtarılacaktır. Zaten Türkler devlet ve asker gücünü ellerinde tutmasalardı çoktan yok olup giderlerdi. Ama artık güçsüzlüğe doğru gidecekler. İşin doğrusu şu ki, Türklerin ortadan kaldırılması gerekir." Marx’a göre İstanbul Doğu ile Batı arasındaki altın köprüdür. Batı uygarlığı bir güneş gibi bu köprüye uğramadan dünyanın çevresinde dönemez. Osmanlı Sultanı’nın İstanbul’u elinde tutması, gerekli devrimin yapılmasına kadar olacaktır.
Sayfa 296 - Yeni Boyut YayıncılıkKitabı okudu
Yüzyıllardan beri ilkelliği horlayan Batı uygarlığı, küçümsediği her şeye ilkel demeyi reva görmektedir. Ona göre Çin uygarlığı ilkeldir. Hint ve İslam uygarlığı ilkeldir. Afrikalı insanlar ilkeldir. Amerikalılar, bu kıtanın yerlileri olan Kızılderilileri ilkel, daha kaba olarak vahşi der. Keza Afrikalı insanlar vahşi sayılır. Oysa ilkel ya da vahşi denilen bu insanlar tabiatla bütünleşmişlerdir. Tabiatı tahrip etmezler. Hayvanları keyif için avlamazlar. Ağaçları, fabrika yapacağız diye kökünden sökmezler. Havayı, suyu kirletmezler. Oysa bu insanları ilkel gören Avrupa kaçkını Amerikalılar, Kızılderililerin kökünü kazımak için korkunç vahşetler uyguladılar. Yüz yıl önce 25-30 milyon civarında olduğu söylenen Kızılderili nüfustan uygulanan soykırımı sonucunda şimdi canını kurtarabilmiş olanların sayısı birkaç yüzbinden fazla değildir.
Sayfa 61
Reklam
600'den 1000'e kadar olan dönem için "Karanlık Çağ" ifadesini kullanmamız, Batı Avrupa'ya aşırı ölçüde yoğunlaştığımızın işaretidir. Çin'de bu dönem Çin şiirinin en büyük çağı ve diğer birçok bakımdan en dikkate değer dönem olan Tang hanedanı zamanını kapsar. Hindistan'dan İspanya'ya kadar parlak İslam uygarlığı gelişti. Bu dönemde Hristiyanlığın kaybı uygarlığın kaybı değildi.
Sayfa 170 - Alfa
SAVAŞ SONRASI YOKLUK İÇİNDEKİ AVRUPADA YÜKSELEN SOVYET ETKİSİNİ KIRMAK İÇİN YAPILAN MARSHALL YARDIMI : Marshall, Yeni Dünya'nın geniş çaplı bir para ve malzeme yardımı programıyla Eski Dünya'nın imda­ dına koşması ve çöküşünü önlemesi çağrısında bulundu. "İstik­ rarsızlık yaygınlaştı. Bizim bugüne kadar bildiğimiz Avrupa'nın çehresini, özgür insanlığın ve özgür uygarlığın çıkarlarına ters düşecek biçimde değiştirmeye yönelik planlar var," diyordu Marshall. "Onların kendi sorunlarını kendi olanaklarıyla çözme­ lerini beklersek kurtulma şansları olmayacaktır; ekonomik sıkın­ tılar öylesine fazla, toplumsal rahatsızlıklar öylesine şiddetli, si­ yasal belirsizlikler öylesine yaygın ki aynı inanç ve mirası pay­ laştığımız Batı Uygarlığı'nın tarihsel temeli, Almanya'da yok et­ mek için savaştığımız zorbalığın imgesiyle yeni bir biçim alacak­ tır.
Sonsöz (veya Cesur Yeni Dünya Üzerine) David Bradshaw
Sonsöz (veya Cesur Yeni Dünya Üzerine) David Bradshaw (syf: 371-282) İlk olarak 1932'de yayınlanan Cesur Yeni Dünya "F.S. 632'de, bu istikrar yılında" geçmektedir -yani Amerikan araba kodamanı Henry Ford (1863-1947)'un gelişinden 632 yıl sonra; Henry Ford ki onun çok başarılı olan T Modeli (1908-1927) taşıma bandı ve uzmanlaşmış emek
Sayfa 371
Batı Oryantalizmi(Şarkiyatçılığı), bir bütün olarak İslam tarihine bir -binbir gece masalı- havası içinde bakıyor; onu belli belirsiz bir nostaljinin konusu, egzotik ,olağanüstü ve çağdışı bir olay olarak görüyordu. 20. yüzyıl başı Oryantalizmin bir dalı durumundaki Türkolojiye göre, 11.yüzyılda İslam uygarlığı alanına girmelerinden önce Türkler, her türlü uygarlık başlangıcından yoksun, sadece savaşçı ve yıkıcı bir güç idiler. Bu fatihler, Bağdat'ı almalarından sonra ortaya çıkan Türk-İslam devletlerine kendilerinden hiçbir şey katmamışlardı; Söz konusu siyasi kuruluşlar, uygarlık namına gerçekleştirdikleri her şeyi, İran-İslam geleneğine borçluydular. Bu kadar geri, tipik hayati faaliyeti bu denli yağma savaşçılığından ibaret bir kavim(!!!), Osmanlı İmparatorluğunu da, zaptettiği yerlerin Müslüman olmayan nüfusundan yararlanarak ve bütünüyle Bizans kurumlarını taklit yoluyla kurmuş olmalıydı. Türklerin Bizans ile temas öncesinde mutlak bir gerilik içinde bulundukları fikri, böylece, Osmanlı devleti ve uygarlığının Bizans'ın halefi olduğu fikriyle örtüşüyordu. ...Oryantalizm, dört yüzyıl boyunca Batı'nın Osmanlı yayılmacılığının tehdidi altında yaşamış olmasının intikamını, şimdi Batı hegemonyası döneminde, Türklerin Avrupa'dan sürülmeye, hatta Anadolu'da dahi başkalarınca yönetilmeye müstahak oldukları anlamına gelen, zıt bir teoriyle alıyordu.
Sayfa 40 - Cem Yayınları
Reklam
Excelente
Ortaçağlarda Avrasya'nın memeli hayvanlarının yerini sudolapları, yel değirmenleri almaya başlayıncaya kadar insan kas gücü ötesinde başlıca “sanayi” gücü kaynağıydılar -örneğin, değirmen taşlarını döndürmekte, su kaldıraçlarını çalıştırmakta. Oysa Amerika kıtalarında büyük evcil memeli hayvan olarak tek bir tür vardı, lama/alpaka denen bu
Sayfa 472 - Tübitak
Ülkemizde, Oryantalizmin etkisi ve Batı'nın egemen uygarlığı dolayısıyla aşağılık duygusuna kapılanlar, ayrıca inanç olarak İslâm’a karşı olanlar, ”karanlık Ortaçağ” benzetmesini hiçbir eleştiriye tabi tutmadan, tarihî, sosyolojik ve düşünsel arka planına bakmadan Islâm için de kullanmaktadırlar. Bunlar, Islâm’ı çağrıştıran her şeyi Ortaçağ
205 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.