Bir başlayıp bırakılmayan kitaplar arasına girdi. İyi ki okumuşum. Bir an gözüme kovid salgınının kaos ortamı oluşturduğu,aşısının bulunmadığı, saniyeler içinde öldüren bir mikrop gibi düşündüm de ürperdim. Konu da bu aslında. Hastalığı söyle tanımlamış kitap : İnsanın kalbi daha hızlı atmaya, ateşi yükselmeye başlardı. Sonra da kontrol edilemeyen yangınlar gibi insanın yüzünü ve vücudunu kızıl bir renk sarardı. Hastalığa yakalananların çoğu ateşinin yükseldiğini, kalp atışının hızlandığını hiç anlamadılar, fark ettikleri ilk şey renklerinin kızıla döndüğüydü. Genellikle bu kızarma sırasında vücutlarında kasılmalar olurdu.Topuklardan başlayarak sırayla ayakları, bacakları kalçaları hissizleşir, bu hal kalbe geldiğinde ölürdü. Hezeyanlar yaşamaz, uykuya dalmazdı. Kalbi hissizleşip durana kadar.
Yani hastalık dünyayı yerle bir edip reset atmış düşünün. Zenginin en tepede olduğu, sonra en altta olduğu, paranın değil de yaşama mücadelesinin değerli olduğu,tüm her şeyin yok olup yeniden keşfedildiği bir yer oluyor dünya. Adalet,merhamet, sevgi yeniden şekilleniyor.
İnsan yaşamının ana maddesinin barut keşfi olduğunu da hatırlatmış Jack London. O da şöyle geçiyor :"Barut tekrar gelecek. Bunu hiçbir şey engelleyemez.
Aynı eski hikaye yeniden, yeniden yaşanacak. Sayısı artan insanlar savaşmaya başlayacaklar. Barut sayesinde insanlar milyonlarca insan öldürecek ve çok ileride bir gün yeni bir uygarlık, sadece bu yoldan, ateş ve kan üzerinden evrilecek.
Dünyamızı koruyalım o halde Uzun ömürler evimiz.