Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI «Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.» Uvertür Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük. * Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
Reklam
-Asıl hedefi göremiyorlar. Sadece Abdülhamit ile meşgul oluyorlar. Onu yıkmak, onu devirmekten başka bir şey düşünmüyorlar. Abdülhamit tek adam… Beride otuz milyon adam var. -İyi ama, bu tek adam, bu otuz milyona göz açtırmıyor. Bütün hayat hakkını gaspetmiş... -Orası doğru. Kimse itiraz edemez. Hepimiz onun nasil bu memleketi yıktığını biliyoruz. Fakat mesele o değil. Mesele bu hürriyet aşkının, bu istibdat düşmanlığının asıl düşünülmesi lazim geleni unutturmuş görünmesinde. Hepimiz Abdülhamit ile mesgulüz. Sarayın etrafindaki beş on kişi hariç, ordu, memur, halk, herkes, sabah akşam onu düşünüyor. Onun fenalıklarını saya saya cezbeye geliyoruz. Bu, Kadirî zikri gibi bir şey oldu. Memlekette iki ses var: Padişahım çok yaşa! Kahrolsun Abdülhamit! İyi ama, sade bununla iş çıkmaz, farz edelim bu adam ortadan yok oldu, onu devirdik, saltanatı bırakti yahut öldü, o zaman ne yapacaklar? Abdülhamit gitti, biz işimizi gördük, artık bize ihtiyaç kalmadı, Allahaismarladık, demeyecekler ya... Her şey gösteriyor ki, Abdül hamit'in hakiki halefi tav'an veya kerhen bu cemiyet olacaktır. Onlar iş başına geçecekler, o zaman ne olacak? - Hele bir kere o gitsin de... -İşte tam onların ağzıyla konuştun. Hele bir o gitsin... Hele bir sabah olsun... Biz saniıyoruz ki bütün fenalıklar sadece ondandır. Hâlbuki değil; fenalık daha derin, daha köklü. Abdülhamit gibi bir ifriti doğuracak kadar büyük. İyice yerleşmiş. Abdülhamit nedir? Senin, benim gibi bir insan. Yalnız bizden biraz başka türlü.
Sayfa 88 - Dergâh YayınlarıKitabı okudu
Yalnız şunu unutmamalı ki dâhice ya da yeni bir düşünceyi, hatta kafada doğabilecek herhangi bir ciddi fikri ciltler dolusu kitapla, otuz beş yıl da anlatsanız bunu başka insanlara tam olarak aktarmayı başaramazsınız. Kafanızın içinden bir türlü çıkmak istemeyen, ölünceye dek sizinle yaşayacak olan şeyler mutlaka vardır. Böylece de düşüncenizin belki en özlü kısmını kimseye aktaramadan göçer gidersiniz.
Sayfa 494
Vassaf'ın"ın tarihçilik anlayışı daha çok Ata Melik Cüveyni'nin anlayışına da­yanmaktaydı. Vassaf kendisi de Cüveyni'yi takdir ettiğini ve kendine onu rehber aldığını da ifade etmektedir. Hatta burada Cüveyni'yi ve onun eserini överken bir beyit ile "daha bin kitap yazsam ben o buluta nazaran ancak bir damlayım,"
Piç İlyas-Lakaplar boşa değil
Çakır'ın bu beklenmedik haberi getiren adam, kısa boylu, kıvırcık saçlı, esmer, şişman ve şaşı birisiydi. Adı da 'Piç İlyas'tı. Piç İlyas bir dönme idi. Asıl adı İlyas idi de Müslüman olduktan sonra İlyas'a çevrilmişti. Fakat Rum mu,  Venedikli mi,  Bulgar mı,  Sırp mı, ne olduğu belli değildi. Çakır'ın yanaşması idi. Otuz beş  yaşlarında olduğu halde saçlarının yarısı ağarmıştı. Birçok diller bilir, Türkçeyi de oldukça düzgün konuşurdu. Çok yalancı olduğu muhakkaktı. Çakır, bir kaç defa onun kim olduğunu anlamak için sorguya çekip soyunu sopunu sormuş, İlyas her seferinde başka türlü anlatmıştı. Babasını da başka başka isimlerle anlatıp soyunu ve mesleğini türlü türlü söyleyince bir gün Çakır öfkelenmiş: ‐ Ulan soysuz! Senin kaç tane baban var? diye bağırmıştı. Yoksa sen piç misin? İlyas ayağa kalkıp ellerini açarak: ‐ Hay atana rahmet Çakır Ağa! Nasıl da bildin? diye cevap vermiş, böylece da adı 'Piç İlyas' olarak kalmıştı. Piç İlyas sözde Müslüman'dı. Namaz kıldığını gören yoktu. Ramazanlar‐da oruç tutuyor gözükür, fakat gizlice yerdi. . . .
Reklam
Tsinandali'de esir alınan Prensesler ve Madam Drancy, acı ve korku dolu bir diyara doğru yol alıyordu. Başlarındaki dağlılar, esirleri kendi malı gibi görüyorlardı. Onları İmam'a teslim ettik­lerinde büyük bir mükafat alacaklardı. Fakat dağlılar, esirlerinin önemi ve konumunun farkındaydı. Son derece gaddar tavırlar sergileseler de kimse
Tsinandali'de esir alınan Prensesler ve Madam Drancy, acı ve korku dolu bir diyara doğru yol alıyordu. Başlarındaki dağlılar, esirleri kendi malı gibi görüyorlardı. Onları İmam'a teslim ettik­lerinde büyük bir mükafat alacaklardı. Fakat dağlılar, esirlerinin önemi ve konumunun farkındaydı. Son derece gaddar tavırlar sergileseler de kimse
Bilmek Ve Olmak Adlı Kitabımdan Alıntıdır 1984 yılında Konya'nın Çeltik ilçesine bağlı Torunlar köyünde dünyaya geldim. Köyümüz, hemen yanı başında velut bir derenin aktığı, ahalisinin neredeyse tamamının hayvancılık ve tarımla uğraştığı tipik bir Anadolu köyüdür. Çocukluğum annem olmadığından daha çok ninemin yanında geçmiştir. Bazı
Feth Ali'yi artık mücadeleden vazgeçmiş, Tavuskuşu Tahtı'nda kendini kaderin akışına bırakmış olarak görüyoruz. Ancak bu zoraki ara, en azından Fars geleneklerine ve tahayyülüne uygun olmalıydı. Saray hareminde (enderûn), yaklaşık sekiz yüz huri vardı. Hokand Hanı'nın üç bin kişilik haremiyle kıyaslandı­ğında, bu pek de büyük bir
Reklam
_EVLENMEK! Kadınlar sanki hipnotize edilmiş gibi gözlerini yaşamın bu noktasına dikerler. Özellikle Nevrotik kadınlar, sevme yetisinden tümüyle yoksun olmalarına ve erkeklerle ilişkileri dillere destan ölçüde zayıf olmasına karşın, bu tutkudan vazgeçemezler. Evlenme arzusunun zorlanımlı bir nitelik aldığı kadınlar grubunu da anmak gerek. İşte bu
Bilirsiniz İlk öğretim Kanunu 1912'de çıkabildi. Bugün hâlâ okuma yazma bilmeyenimiz, yüzde seksen... Yirmi milyona yaklaşan nüfusun dörtte üçü köylerde yaşıyor. Bir hesaba göre kırk bin, bir başka hesaba göre altmış beş bin köyden, yalnız beş bininde öğretmenli okul var. Eğitimli okullarsa dört bini ancak tutabildi. Otuz bin köy öğretmen bekliyor. Şehir öğretmen okullarından aldığımız öğretmenler şimdiye kadar yılda altı yüzü geçemedi. Her yıl, türlü türlü nedenlerle üç yüz öğretmen mesleği bırakıyor. "Her köye bir öğretmen" amacına, bu gidişle yüz milyon Türk lirası harcayarak yüz yılda varabileceğiz.
Kuyucaklı Yusuf
Bu iş sana göre değil, ama ne yapalım? dedi. Biliyorum, canın sıkılacak, fakat insan yavaş yavaş alışır. Gördün ya, kimsenin bir iş yaptığı yok. Mesele o odanın içinde beş on saat oturuvermekte... Lüzumsuz gibi görünür, ama bunsuz da dünya dönmüyor. Öyle ya, herhalde böyle boş oturmanın da bir hikmeti var. Bir bakarsın, hükümetteki işlerin hepsini
Sayfa 159 - Kaymakam Selahattin Beyin memuriyete yeni başlayan Yusuf'a eve dönüş yolunda söyledikleriKitabı okudu
Filozof Karakterli Kaymakam Bey Roman Karakterinden…
''Bu iş sana göre değil ama, ne yapalım?" dedi. "Biliyorum, canın sıkılacak, fakat insan yavaş yavaş alışır. Gördün ya, kimsenin bir iş yaptığı yok. Mesele o odanın içinde beş on saat oturuvermekte... Lüzumsuz gibi görünür ama, bunsuz da dünya dönmüyor. Öyle ya, herhalde böyle boş oturmanın da bir hikmeti var. Bir bakarsın,
Sayfa 181 - Can YayınlarıKitabı okudu
191 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.