Fiziksel veya zihinsel engelli bir insanın herhangi bir başarı hikayesi ile karşılaştığımda kendime şu öğüdü veririm; 'Bu başarının normal olduğunu kabul et ama onu normalleştirme...'
İlk bakışta kendi içinde çelişkili gibi duran bu ifadeyi biraz daha açmakta fayda var. En kalabalık kişisel gelişim seminerlerinden tutun da mahalle kahvesindeki ya
İncelememe başlarken kitabı okumaya karar verirseniz tüm ön yargılarınızı ve bağlılıklarınızı bir kenara bırakıp kitaba öyle başlamanızı tavsiye ederim. Eğer din,ırk ve millet kategorileri sizin için birer tabuysa bu kitap sizi rahatsız edecek içeriğe sahip nitelikte.
Kitap çok çarpıcı ve sarsıcı olmasına rağmen,o kadar anlaşılır ve sade bir dil
1. Osmanlı İmparatorluğu - Halil İnalcık
2. Batı-Doğu Divanı - Johann Wolfgang von Goethe
3. Hafız Divanı
4. İnce Memed - Yaşar Kemal
5. Fuzuli Divanı
6. Timurlenk
7. İslam Uygarlıkları Tarihi - Corci Zeydan
8. Bir Ortadoğu Tarihçisinin Notları - Bernard Lewis
9. Savaş ve Barış - Lev Nikolayeviç Tolstoy
10. Kral Lear - William Shakespeare
11.
Vadideki Zambak’ı ikinci kez okudum. İlk okuyuşumda özellikle kırlardaki çiçeklerin anlatıldığı kısımlarda betimlemelerin fazlalığı nedeniyle rahatsız olmuştum. Dahası Balzac’ı betimlemeyi abartan bir yazar olarak değerlendirdim. Ve bu sitedeki bir yorumda bu rahatsızlığımı paylaştım. Belki bunda daha önceki okuduğum çevirinin de payı olabilir.
Bu incelemeyi okuyun çünkü ağır incittiniz yüreğimi!
Bir kitaba başlamadan önce o kitabı okuyanların düşüncelerini merak eder, kitabın sayfasına girer bakarım. Nitekim bu kitap için de öyle yaptım. Öyle güzel düşünce ve alıntılar vardı ki hemen okumaya başladım eseri. Ama o da ne! Okuduktan sonra fark ettim ki kitaba ait diye paylaşılan
Kitap incelemesine başlarken İngilizce aslından çeviren
Levent Cinemre' yi yürekten tebrik etmek isterim. Bana göre kitabın sadece çevirisini yapmakla kalmamış, okuru
Jack London' la tanıştırmak için elinden geleni yapmış. Ayrıca her zaman dediğim gibi aslından çeviri başarılı olmasa, kitabın kendi dilinde olan başarısının ne önemi var ki?
Ben
Kürk Mantolu Madonna kitabı, en çok okunan, en çok satılan kitaplardan… günümüzde 1000 adet basılan üç-beş bin satılan kitaplara baktığınız zaman yıllar geçtikçe şarap gibi yıllanan tadı artan bir eser. Ve tüm zamanların en hüzünlü aşk öyküsülerinden biri olmakla kalmaz, aynı zamanda, edebiyatımızın en başarılı psikolojik anlatılarından da birisidir. Yenilmiş, yenilgiyi kabul etmiş ,silik,
Tutunamayanlar , içine kapanmış bir insan kişiliği üzerine yapılmış irdelemeler, o kişiliğin ardındaki çok zengin bir duygu ve düşünce dünyasının tasviri, kullandığı
dilin sadeliği , fenomen hale getirdi. Uzun hikaye türünde yazılan eser bizlere ,Başlarken Raif’in gençliğini ve duygularını yabancı bir ülkeye gelmenin çekingenliği,onun aşkı bulması… , daha sonra ise bir insan nasıl çökeri, nasıl hiçliğe düştüğünü, çevresine nasıl yabancılaştığını okuyacaksınız. Onun yerine siz keşke şöyle olsaydı da böyle gelişseydi diyeceksiniz. Keşkeleriniz hiç bitmeyecek.
Bana Yunan trajedilerini hissettirmişti okurken. ( Gerçi biz bunu Yunan dostlarımıza nasıl kaptırdık.)Önce bir hazırlık dönemi, ardından gelen mutluluk ve onu takip eden yıkım. Size geçmiş aşklarınızı mı hatırlattı yoksa!
Kitabı okumayanlar kesinlikle okumalı. Bu eser haricinde
Sabahattin Ali tüm eserleri okunmalı. Geçmişteki siyasi görüşleri ile değil kitapları ile artık damga vuruyor.
Sabahattin Ali sevenlere, farklı bir dille ve anlatım ile okumak isteyenlere,
İncelemeye ben de sitedeki en çok beğenilen incelemedeki gibi "Hayatım hayatımın romanı olsun.." diyerek başlayayım.
Sadece 1000kitap'ta bu kitap için şimdiye dek 233 inceleme yazılmışsa üzerine daha söylenebilir diye düşündüm. Tabii 233 incelemenin tümünü okumadım ama yine de kendimce bir kaç şey söylemek istedim.
Şimdi efenim kitap
'sevgi' konusu hep tartışılan, derin, anlaşılmaz ve kişiden kişiye değişiyor derim... Peki 'sevgi' tam olarak nedir/neydi?
Kitap adında 'sevme' var yani 'sevmek eylemi' görüldüğü gibi; sevme, sevilme elbette 'sevgi' den geliyor. Yazarımız üç önemli unsur üzerinde duracaktır; sevme, sevilme, sevgi.. Peki 'sevgi' seven için mi geçerli yoksa sevilen