Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Böcüzâde Süleyman Samî'nin anılarından
" Öte yandan Anadolu son derece sahipsiz ve vakimsiz duruma düşmüştü. Vergi tahsil etmeye gelen memurlar sık sık keyfi hareket ediyordu. Savaşlar nedeniyle genç erkek nüfus Yemen'e, Karadağ'a ve Girit'e gönderildiği için geride kalan yaşlılar tarlalara yetişemiyordu. Sarayın Ramazan ve bayram günleri de tahsisatı için büyük paralar gerekiyor ve halk bu tahsisatı sağlamada güçlük çekince kimileri hapse atılıyordu. Böcüzâde anılarında o günleri anlatırken " Çok zaman gözyaşları dinmez, para darlığı bitmez oldu" diyordu.
Sayfa 24 - MasakitapKitabı okudu
Ümmet, Sahâbe gibi Kur’ân-ı Kerîm’le, Şehr-i Kur’ân olan Ramazan’ın münâsebetini kurabilirse, bir ay sonra Ramazan bizi de Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali olarak mezun edecek. Sonra da o Ömerler’den biri binbir bedel ödeyerek ümmeti yeniden aynı sancak altında toplayacak ve bu Ramazan’a gözyaşları ile “merhabâ” diyen mazlum İslâm ümmeti, kudemâ gibi gelecek Ramazanlarda sadece elvedâ derken ağlayacak. İşte bize o gün Ramazan, o gün Bayram olacak.
Reklam
Tuğçe
Kıbrıs' ta vuruşmuş, gazi olmuş, deniz astsubayı, kahraman bir babanın evladıydı. Gölcük'te, lojmanda doğmuştu. Liseyi bitirince Deniz Harp Okulu' na yazıldı. Sevgi'yle tanıştı. Aşık oldu. Evlendi. Görevi gereği denizde yaşıyordu, sürekli seferdeydi. Bazen aylarca gelemez, çiçeği burnunda gelin gözyaşları içinde beklerdi.
Sayfa 44 - Kırmızı Kedi Yayınevi / 3.Basım 2015Kitabı okudu
"Ona inandım çünkü yüreğin hata etmeyeceğini sanıyordum." "Hayır, eder; kimi zaman ölümcül hatalar işler! Ama bunun sizin yüreğinizle ilgisi yok," diye ekledi, "bir taraftan hülyalar ve gurur, diğer taraftan da zayıflık... Ama siz, hayatta başka bir bayram görmemekten, bu solgun ışığın hayatı aydınlattığını ve arkasından ebedi bir gece başlayacağından korkuyordunuz." "Ya gözyaşları?" dedi kız. "Ağladığımda yürekten gelmiyor muydu onlar? Yalan söylemedim ben, içtendim..." "Tanrım! Kadınlar nelere ağlamaz ki! Leylak demetinden, parktaki sevdiğiniz banktan ötürü üzüldüğünüzü kendiniz söylüyorsunuz. Buna bir de yalancı bir gururu, başarısız bir kurtarıcı rolünü, bir parça da alışkanlığı ekleyin... Ne çok sebep var gözyaşı dökmek için!
Sayfa 535
_Kanatsız uçmaya kalkışma! _Ham, pişkinin halinden anlamaz; öyle ise söz kısa kesilmelidir vesselâm. _O, kırmızı güldür, sen ona kan deme. O, akıl sarhoşudur, sen ona deli adı takma! _Hakiki olan vaadleri gönül kabul eder; içten gelmeyen vaadler ise insanı ıstıraba sokar. Kerem ehlinin vaadleri görünen hazinedir; ehil olmayanların vaadleri ise
(Hafız Yaşar Okur anlatıyor) Öteden beni Atatürk'ün dine karşı güya kayıtsız kaldığını iddia eden bir takım bedbahtlar, hem bu eşsiz kahraman'ın, hem de asil Türk milletinin mukaddes inançlarına saygısızlık göstermişlerdir. 15 yıl yanlarında bulunmanın bana verdiği hak ve salâhiyetle diyebilirim ki Atatürk, dine karşı hiç bir zaman
Sayfa 203Kitabı okudu
Reklam
Böcüzade Süleyman Sami; Abdülhamid dönemini, Meşrutiyet Dönemini, Dünya Savaşını, Milli Mücadeleyi ve Cumhuriyet Dönemini görüp geçirmiş biri olarak, Türkiye’nin nereden nereye geldiğini anlayabilecek ideal bir ömür yaşamıştı. Uzun süre bürokraside görev aldı ve Meclis-i Mebusan’da İsparta vekilliği yaptı. Belediye başkanlığı sırasında İsparta’nın
... Gözyaşları aktıysa Savaş akıttı Ve kan püskürttü çiçeğin yaprakları Yıldız yeli mi yıktı güvercinin yuvasını Sevgi bir tarafta kaldı , öpücükler öte tarafta Kire bulandı arzular Ve bir prensin düşlerini çaldı bizden Savaş Bir yörede aynı köyden Düşman da olsak ayrışmazdık Bir kavme ilişmezdi düşmanlığımız Ne zaman olsa barışırdık Bir bayram sabahı, bir arefe günü ....
Bir ilaç içsem bari diye düşündüm, Biraz kolonya sürünsem, Ferahlasam, pencereyi açsam. Şöyle bir şey yazdım sonra: Yağmur, çamurlu bir elbise dikiyor şehre Sıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu giysinin içinde. Berbattı, Bir şiire böyle başlanmazdı.İç ses diye söylendim, Ardından Yıldırım Gürses... Aptal aptal güldüm bir de buna. Ayşecik
Ah'lar Ağacı
Bir ilaç içsem bari diye düşündüm, Biraz kolonya sürünsem, Ferahlasam, pencereyi açsam. Şöyle bir şey yazdım sonra: Yağmur, çamurlu bir elbise dikiyor şehre Sıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu giysinin içinde. Berbattı, Bir şiire böyle başlanmazdı.
Reklam
Her bayram, mezarlığın kapısından nehir gibi akan insanların, yağmur yüzünden "Çamurdur şimdi oralar" deyip adını kabristan koydukları hayal dünya­sına gelmekten vazgeçmelerinden korkuyorlardı sadece. Bunun dışında ölüleri ve ölü yakınlarını o kadar umursamı­yorlardı ki, topraklara gözyaşları eşliğinde bırakılan çiçekle­rin saplarını kulaklarının arkasına geçirip bir mezardan diğerine tek adımda sıçrama rekorları kırmaya çalışıyorlardı.
Ramazan ve İnsanlar 1. Tip insanlar: Zaten takva üzere yaşıyorlardı. Ramazan gelince kolları sıvadılar. Hayırlarına hayır, gözyaşlarına gözyaşı eklediler. Uykularını azalttılar. Mideleri ezildi, büzüldü. Kendilerine dinlenme yeri olarak bayram günü ve yeri ni değil, Túba ağacının altını belirlediler. Mola yerleri orası oldu. Ramazan bitince,
Öner, medeni cesaretiyle Yücel döneminin genel eleştirisini yapmıştır. Şu tespiti çok dikkat çekicidir; "vekâletiniz hesabına yazdırılarak bastırılan kitaplar, inkılap tarihi ismi ile üniversitede okuttuğunuz dersler, resmi ve en salahiyetli ağızların irat ettiği nutuklarla memleket gençliğini Türkçülükten başlayarak ırkçılığa, Turancılığa
Bir Yaylı Araba ile Yola Çıktık Millî Mücadele yıllarında Mehmet Âkif'in büyük bir gazâ telakki ettiği busavaşa nasıl iştirak ettiğini bugün benim kadar yakından bilen kimse yoktur;çünkü ben onun yegâne oğlu olduğum kadar, Yunan Harbi'nin cereyan ettiğizamanlarda, bidayetten nihayete yine onun yegâne can yoldaşı ve yol
58 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.