Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Herkes hukukçu olacak diye bir kaide yoktur. Bizim muslukçu da yetiştirmemiz gerekir. Bir muslukçu bazen bir hukukçudan fazla işe yarar.
"Benmerkezci kişi, kendi bakış tarzının, kendi düşüncelerinin tek doğru olduğunu, kendisi gibi düşünmeyenlerde bir bozukluk bulunduğunu düşünür. Bazen de kendisi gibi düşünmeyenleri değiştirmeye, kendine benzetmeye çabalar."
Reklam
Bazen bir şey içimizi parça parça eder. Bunu kimse duyamaz, biz bile. Buna rağmen o şey korkunç acı verir. Acısı öyle şiddetlidir ki açtığı yaranın bir daha iyileşmeyeceğini sanırız. Bin yıl geçse bile.
Sayfa 182 - Pegasus YayınlarıKitabı okuyor
“Meyus ve ümitsiz bir hastaya manevî bir tesellî, bazen bin ilâçtan daha ziyade nâfidir.”
Kaç defa rüyama girdin. Bazen iyi, bazen fena. Ama ne olursa olsun, hepsi, içimin senden uzak kalamadığına delalet ediyordu.
Sevgi değer verdiğimiz insanlara bazen göstermekte zorlandığımız, sağlam ve aşırı güçlü bir histir. çoğumuza "Seni seviyorum" demek ve bunu tekrarlamak muhtemelen utandığımızdan zor gelir.
Sayfa 215Kitabı okudu
Reklam
Ama güçlü durdu. Bu hayatta ona düşen hep buydu zaten. Güçlü durmak. Dik durmak. Hep ayakta durmak. Oysa insan bazen yıkılmak istiyordu. Güçsüz olmak, mücadele etmek zorunda kalmamak istiyordu.
Hareket sonuca yol açmıyorsa onu neden yapıyoruz? Bazen gerçekten planlamamız ve daha fazla öğrenmemiz gerektiği için yapıyoruz. Ama daha çok, başarısızlık riskine düşmeden ilerleme kaydettiğimizi hissetmemize olanak sağladığı için yapıyoruz.
Bazen etrafımızdaki manzarayı fark etmiyoruz. Kendi düşüncelerimize gömülüyoruz. Düşüncelerimizin gerçekliğine inanınca da asıl gerçeklik görünmez oluyor.
Sayfa 79
Bir insanın kendisini yaşayabilme sorumluluğundan kaçmak için kullandığı yöntemlerden biri de içine kapanma ve yaşamla ilişkileri en aza indirme biçiminde görülür. Bazen bunun tam karşıtı bir tutumla kişi, diğer insanlara karşı sürekli bir savaş durumuna girerek çevresinde yarattığı kargaşanın içinde kendi içsel çatışmalarından uzaklaşmaya çalışır. Bazı insanlar ise bireyleşmekten vazgeçerek derinlikten yoksun bir yaşam sürdürürler. Böyle bir kişi, toplum kurallarına ve inançlarına sarılarak kendisinden kaçmaya çalışır ve toplumun uzantısı olan bir robot durumuna gelir. Bu tür insanlar kendilerini yaşamama karşılığında çevreden saygı görürler. Toplum değerleri geçerli olduğu sürece onlar da geçerlidir. Ama için için kendilerini değersiz bulurlar. Eğer özdeşleştikleri toplumda bir değişim olursa çevrelerindeki olayların kurbanı olabilir ya da toplum bir karışıklık döneminden geçiyorsa şaşkınlığa düşebilirler.
Reklam
Sorumluluktan kaçış amacıyla kullanılan bir diğer bilinçdışı mekanizma ise kendini ortadan silme biçiminde görülür. Aşırı bağımlılık genellikle bu duruma eşlik eder. Bu mekanizmada kişi, bir diğer insanı yaşamının merkezi ve varoluşunun tek anlamı durumuna getirerek kendisine yabancılaşır ve varoluş alanlarını daraltır. Böyle biri başka bir insanın isteklerini kendi isteklerinin yerine koyarak benliğinden uzaklaşır ve kendine karşı sorumluluklarını görmezden gelir. Bu gibi durumlar bazı kadın-erkek ilişkilerinde ya da anne ya da baba-yetişkin evlat beraberliklerinde daha sık görülür. Mazoşizm, bu olgunun ayrılmaz bir parçasıdır. Bu insanlar çevrelerindeki diğer kişilere karşı da benzer tutumlar gösterirler. Kendilerini ortaya koymadıkları için çevreleri tarafından ezilirler ve sömürüye açıktırlar. Kendini ezdirme eğilimi bazen cinsel bir nitelik kazanabilir ve çeşitli cinsel davranış sapmalarına dönüşebilir.
Birini özlemek , o kişiyi gördüğünde dinen bir duygu değildi . Bazen birini yanındayken de özleyebiliyordun.
Sayfa 100 - Dokuz YayınlarıKitabı okuyor
" Zira yazmak benim için bir terapi yöntemiydi. O an gerçek olmadığını bildiğim ama gerçekte olmasını istediğim ne varsa kâğıt ve kalemle yaratıyordum. Yazdıklarım benim tablolarımdı, bazen de bestelerim."
Sayfa 158Kitabı okudu
Elde ettiğin şeyler için nasıl bir bedel ödediğini düşünüyorsun? Ya elde edemediklerin için? Evet, bazen de bir bedel ödememize rağmen eli boş döneriz. Çünkü ipeği pamuk, altını gümüş fiyatına almak isteriz. Bir de hiç bedel ödemeden elde ettiğimizi düşündüğümüz şeyler vardır. Halbuki zaman bu düşüncemizi doğrulamaz. Zira bedelsiz alındığı düşünülen şeylerin bedeli daha ağırdır.
Herkes kendi gemisinin kaptanıdır ve kendi hikâyesinin başaktörüdür. Dünyayı algılarken hep kendimizle konuşuruz, kendi yaşantılarımız ve kişiliğimiz ekseninden değerlendiririz. Bu şekilde yaptığımız değerlendirmenin sonucu olarak bazen farkında olmadan evrenin merkezinde kendimiz varmış gibi hissederiz; sanki olan biten her şey bizimle ilgiliymiş gibidir. Bu o kadar da anormal bir durum değil esasında, çünkü her insan hayata böyle bakar, sanki dünyanın merkezinde o varmış gibi. Böyle olunca yaşadığımız olumsuz olayların bizi etkilemesi çok daha farklı olur. Çünkü birisi bize surat astığında, öfke gösterdiğinde, haksızlık yaptığında ya da kötü davrandığında hem olayın bize yaşattığı kötü hissi hem de olaya sanki biz sebep olmuşuz ya da bizden kaynaklanıyormuş gibi baktığımız için üzerimize aldığımız suçluluk hissini yaşarız. Halbuki birisi sana kötü davranıyorsa, bu durum onun kendi içindeki süreçlerle, kendi kompleksleriyle ilgili olabilir. Orada sen değil de başka biri olsaydı ona da kötü davranırdı o kişi.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.