Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ama ben direteceğim, diyor, görmekte ve sana göstermekte, çünkü sen görmezsen, sanki ben de görmemiş olacağım - hiç değilse senin gözlerinle görmemekte direteceğim - ve belki bir gün buluşacağız başka yönlerden gelip.
Sayfa 57 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Bir Müslüman ölümü istemez, ölmeyi dilemez, ama hiçbir anda unutmaz ölümü. Bu sebeple belki de mezarlarla aynı yerde yaşarlar. Ölülerin de bir mahallesi, bir şehri, bir mekânı vardır onların inancında. Ölüleri komşularıdır onların. Hem mesele var olmaksa ve gerçeği bulmaksa eğer, bu dünya hayatından ziyade ölümden sonraki o hayatın gerçek olduğuna inanıyorlar. Ölümü seviyorlar, öleni seviyorlar ve Öldüren'i seviyorlar.
Reklam
Saat 03.35 koca bir ağrı ve davul gibi şiş bir damak. Evde benden başka sadece bir şey olsa çok da yardıma koşmayacak biri var. Bir de kedim o da zaten :) bugün dişcideydim benim için acı ama okuyanlar için aman disci mi abartma denilecek durum için. Stresli bir dönemden mi geçiyorsun dedi. Stres bir dönem ve içinden mi geçiliyor ben onu genel
Bundan pişmanlık duyulabilirdi. O denli değerli bir sermayeyi bozuk para gibi harcadığı için insan kendi adına pişmanlık duyabilirdi. O halde niçin en azından o çılgınca duygu tüketiminden de, gençlik romantizminin o insanı bitkin düşüren abartılarına doğru yaptığımız duygusal sapmalardan da pişmanlık duymuyoruz? Bunlar, sırf insana bedensel bir hasar vermedikleri ve ruhsal yaşamda yarattıkları daha hassas ve gizli bozulmalar dıştan belli olmadığı için mi Mutchen'in yapacağı türden bir havailikten daha zararsız sayılıyor? Belki de kendini yüzeysel hazlarda dağıtmak, aşırı uyarıldıklarında yaşamın sağlıklı, sıcak cazibesinin ortaya çıkmasına izin vermeyen kadim duyguların boğucu, karanlık derinliklerine dalmaktan daha az tehlikeli.
İçinde ‘nasıl anlatılır’ını bilmediğin bir boşluk. Ruhunda sana ait ama sana benzemeyen bir alan. En çok onu arıyorsun. En çok ondan kaçıyorsun. Bir tanımı yok. Kitaplarda yok, şarkılarda, şiirlerde yok; gündelik yaşamın içinde en ufak emaresi yok. Onu bulamadığından bileğin kağıtlara düşüyor. Onu bulamadığından aydınlıklardan siliniyor
Hiç düşündünüz mü? Düşünmedinizse de zarar yok, ben sizin yerinize düşünüyorum; belki bir gün siz de düşünürsünüz...
Reklam
Sevilecek bir kadın bile yoktu Belki gerek de yoktu
Hayali diyaloglar vol2
James Joyce: Ah, güzel bir gün, değil mi? Kelimelerin dansıyla dolu dünya... Sade: Ah, James, ne kadar naifsin. Kelimelerle dans ederken, ben onları yatağa atmayı tercih ederim. James Joyce: Ah, cinselliğin sıradışı dansıyla ilgili yazabilirdiniz belki de. Ancak sanatın yatağı, sayfalar arasında gizlenen gizemlerle
Birçokları anlamayacak olsa da anlatmak zorunda olduğumuz, gecemizi gündüzümüze katarak insanlara hatırlatmakla yükümlü olduğumuz şeyler var. Her ne kadar menfi duyguların coştuğu bir hengâmda, akıl ve analiz gözden düşse de bir okuyan, bir lahza olsun üzerine düşünen birileri olur diye anlatmamız gereken şeyler var. Zira menfi galeyan, tarih
Biz kırıldık daha da kırılız Ama katil de bilmiyor öldürdüğünü Hırsız da bilmiyor çaldığını Biz yeni bir hayatın acemileriyiz Bütün bildiklerimiz yeniden biçimleniyor Şiirimiz, aşkımız yeniden, Son kötü günleri yaşıyoruz belki İlk güzel günleri de yaşarız belki Kekre bir şey var bu havada Geçmişle gelecek arasında Acıyla sevinç arasında Öfkeyle bağış arasında
Reklam
İnsan sevilmekten çok anlaşılmayı istiyordu belki de.
Sayfa 272Kitabı okudu
Bütün keşkeler, belki de en ağır sınır ihlaliydi..
Antalya Üzre ~ Kudret SAYLIK
"Birkaç kere gece gelmişti su sırası. Mezarlıktaki bahçemize yemek götürmek lâzım. Elimizde bir el feneri, gece böcekleri ve kuşları sesi... Mezarlığa girmek, sayısız şehir efsaneleri anlatılmış. Oradan koşarak geçişimizin hızını ölçseler belki olimpiyat rekorudur. Gittiğimizde bağırırız "Dede, dedeee". Sesini duyunca rahatlarız ya suyu salmış uzanmış ya bir ağıt ağzında ya da bir mezarda otururken. Nasıl yendiğini anlatmıştı bu korkuyu: Dedem evveli yine bu tarlaya gelmiş akşamüzeri gün yenice batmış karanlık çökmüş. Bir mezarın üzerinde ışık yanıp sönüyormuş, çok korkmuş donmuş kalkmış, ne ileri ne geri gidebilmiş. Bir öksürük sesiyle kendine gelmiş. Meğerse biri mezara uzanıp sigara içiyormuş, adını söylemişti unuttum. "Ülen amca ben çok korktum" deyince, "Amcam gel yanıma otur" demiş, " Ben Çanakkale'de savaştım sabah akşam ölüyle yatardık her yaka cesetti, hem de şiş patlamış bası verdiğin yer patlar, çamur gibi cesede basarsın hiç dineleni görmedim" demiş ve eklemiş "Ölüden korkma diriden hatta en yakınındaki diriden kork" demiş. O günden sonra ben de hiç korkmadım ölüden, ne geldiyse en yakındaki diriden..."
Sayfa 30 - Kepez Belediyesi Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Olduğu gibi dav­ranmıştı yalnızca, kendi gibi, her zamanki gibi, kimseyi bir şeye inandırmaya, ikna etmeye çalışmadan. Hayatta da böyleydi. Faz­ladan gayret göstermeye hiç inanmazdı. Yaşamın akışını hiç zor­lamazdı. Her şeyi zamanın akışına bırakmakta kendiliğinden ka­zanılmış bir ustalığa sahipti. Belki de bu yüzden kazanmıştı gü­venlerini. Yaşamda birçok şeyi, belki de bu yüzden yitirdiği gibi...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.