İlk okumadan kalemine hayran kaldığım bir yazar daha... Sevgi Soysal. İsmi gibi herkese sevgisini vermiş, kendisine hiç sevgi kalmamış gibi yazan Sevgi Soysal. Bu nasıl yazmaktır? Bu nasıl düşündürmektir insanı, Sevgi Hanım? Sizi tanıdığım için çok mutlu oldum kendi çapımda...
Sevgi Yenen, 1936 yılında mimar-bürokrat bir babanın ve Alman bir
Bilimkurgu-Çizgiroman ve Manga Etkinliği kapsamında yapacağım ikinci incelemem olacak. Fahrenheit 451 ile sınırları zorlayacağız. Etkinlik Linki: ---->>> #28996895
Dün gece inceleme yazarken Denise Kirby'nin aynı adlı romanından uyarlanmış olan “The Bookshop” filmini keşfettim. İnceleme yazmayı bıraktım ve hemen filmi açtım. İlk
Sadık Hidayet, uzun zamandır sessizliğini bozmayan İran Edebiyatına can suyu vermiş, büyük ses getirmiştir; modern İran Edebiyatının en zengin yazarlarından biridir. Türkiye’de ise İran Edebiyatı, Sadık Hidayet’ten önce sanki bir boşluktaymış ve Sadık Hidayet, eserleriyle ülkemize bir edebiyat köprüsü kurmuş resmen.
İran’da Fransız koleji mezunu
Bir söz okumuştum, "Acı duyabiliyorsan canlısın, başkalarının acısını duyabiliyorsan insansın." Ne ince bir ayrım değil mi? Tıpkı nefes almakla yaşamak arasında olduğu gibi.
"Mübadele"
Sözlük anlamıyla değiş tokuş, takas.
Ne kadar basit bir kelime değil mi?
Kimi sözcüklerin ağırlığını yaşayana sormak gerek... Lozan
- Onlar büyüdüler diye düğün yapıyorlar, hediyeler alıyorlar, biz büyüyünce neden kimse bilmiyor, hediye getirmiyor?
-Adet gördük diye de hediye mi gelirmiş. Senin alt tarafından kime ne?
—— Sünnette ne oluyor peki, pipi alt tarafta değil mi? Pipileri kesiliyor diye bize ne? Anne, ben adet filan olmayacağım. Olursam da büyüdüğümü herkese ilan edeceğim. Bütün arkadaşlarımı çağırıp pasta yiyeceğim. Hediyeler alacağım. “Yetti artık be, yetti artık. Ayıpsa neden kanıyoruz. Kanamak kadın olmaksa neden ayıp? Pipimiz yok diye mi bütün bunlar? Bir pipimiz olsaydı bizde mi tören yapacaktık? Neden onların ki ayıp değil de, bizim kanamamız ayıp?
"Kaçmaktan yoruldum. Ben artık sana doğru koşmak istiyorum."
Yanı başımdaki Wright, "Vay canına," dedi. "Şiir gibiydi, dostum." Burnunu çekti. "Kahretsin. Eski karımı aramam lazım."
"Defol git," diye bağırdım.
-Gordon Pizza mı?
-Hayır efendim Google Pizza!
-Yanlış numaraymış, kusura bakmayın.
-Hayır efendim numara doğru, Google Pizza! Google olarak Gordon Pizza’yı satın aldık.
-O zaman bir sipariş verebilir miyim?
-Her zamankinden mi efendim?
-Ne yani, ne sipariş edeceğimi biliyor musunuz?
-Elbette efendim. Son 5 keredir mantarlı, sosisli,
“Şair bir tahrip etkenidir, bir virüstür, kılık değiştirmiş bir hastalıktır ve harikulade biçimde belirsiz olmasına karşın alyuvarlarımız için en vahim tehlikedir. Onun çevresinde yaşamak mı? Kanımızın inceldiğini hissetmektir bu; bir kansızlık cenneti düşlemek ve damarlarımıza gözyaşlarının aktığını işitmektir.” (E.M.Cioran)
Aklım şiir hakkında