Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Geceler! Hayalimle neden bu kadar içli dışlıdır? Bunu ben de anlamıyorum. Galiba anlatamıyorum da. Her ikisi de doğru.
Sayfa 25 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Böyle bir cümleyi nasıl kurabiliyorlar ben de bunu anlamıyorum!
Winston Churchill Kürtlerden bahsederken, "Vahşi kabilelere karşı zehirli gaz kullanılmasını niçin tenkit ediyorlar, anlamıyorum" diyecektir.
Reklam
Pek de şaşılacak bir tespit değil herhalde? Kıkırdıyor. Sana veriyorum. Neyi veriyorsun? Kontrolü Nikki. Ne istediğini söyle. Tam olarak ne istediğini söyle. Senin dışında mı? Nerene dokunmamı istersin? Ne hızla? Göğüs uçlarını ısırmamı mı istersin yoksa kulaklannı mı? Dilimi o enfes deliğine daldırmamı mı istersin? Söyle Nikki. Bana ne
Sayfa 164
Cenaze evlerini hiç sevmem. Kim sever? Yani kimse sevmez de galiba en çok ben sevmem. Bir yakınınız öldüğünde, hayatınızda ilk kez karşılaşacağınız insanlarla temas etmeye hazır olun. Sadece belli doğa şartları oluştuğunda ortaya çıkan tuhaf canlılar gibi birden evinizin çeşitli yerlerinde belirmeye başlarlar. Ölünün nesi olduğunuzu öğrendikten sonra, yakınlık dereceniz onlar için yeterliyse sürekli sizi bakışlarıyla kontrol etmeye çalışırlar. Bir acayiplik yapmayın, isyan çıkarmayın, kendinizi balkonlardan aşağı atmayın diye görevlendirilmiş kolluk kuvvetleri. Ağlamaya kalksanız “Ağlama, ağlarsan rahmetli çok üzülür,” diyerek sizi can evinizden vururlar. Ağlamasanız, “Ağla ağla açılırsın, içine atma,” derler. Ne yapacağınızı bilemeyip gülmeye başlarsanız, “Ay delirdi çocuk biri bunu okusun üflesin,” diyerek sürekli fısır fısır ağzını oynatan kadınlardan destek isterler. Böyle garip varlıklar. Kim olduklarını bilmiyorum. Tavuk olabilirler. Çünkü sürekli gıdaklıyorlar ve aslında ne demek istediklerini gerçekten anlamıyorum.
Sözümü geri alıyorum. – Hayır, hayır, diye sözümü kesti. Senin mutluluk içinde yaşamandansa talihsiz olman daha çok hoşuma gider, bundan emin olabilirsin. Versilov gülümseyerek: – Sevgili dostum, hayatta bazı küçük talihsizliklere katlanmasını bilmeli, diye mırıldandı. Talihsizlikler olmasa yaşamaya ne gerek var ki!.. Sinirli sinirli
Hatice annemizin evine gidince annelerin annesi âleme anneliği öğretiyordu. Efendimiz'de (sas) farklı bir hava görünce şunu söyledi: "Ey amcamın oğlu! Sen de yetimsin ben de yetimim. Düğünümüzde bir anne olmasını istiyorum. Eğer müsaade edersen sütannen Halime'yi düğünümüze çağıralım." Allah Resûlü (sas) bunu duyunca çok duygulanmıştı. Hatice annemizi, Hatice anne kılan da budur işte. Seven sevdiğinin sevdiklerini de sever. Şimdiki insanları anlamıyorum. Kocasını seviyor ama kocasının anne ve babasına düşman. Hanımını seviyor ama hanımının anne ve babasına düşman...
Reklam
İnsan Olmak!..
Kaşlarını çatarak "Anlamak..." dedi Ivan Dimitriç. "Insanın içi, dış dünya... Kusura bakma ama bunları anlamıyorum. Organik doku eğer yaşama gücüne sahipse, onu uyaran her şeye tepki göstermek zorundadır. Ben de gösteriyorum! Acıya karşı bağırıp, gözyaşı döküyorum, rezilliğe öfkeleniyorum, pislik midemi bulandırıyor. Bana göre yaşamak dedikleri şey bu. Organizma alçaldıkça daha duyarsız olur, uyarıcılara az tepki gösterir ama yükseldikçe gerçek karşısında tepkisi daha içten ve güçlü olur. Bunu nasıl bilmezsin?
Yine bir fikrin de basit olduğu söylenir. Fakat ben bunu da anlamıyorum. Bir at görürüm, ona dair bir fikrim olur; fakat onda gördüğüm sadece pek çok şeyin birleştirilmiş halidir.
Yine bir fikrin de basit olduğu söylenir. Fakat ben bunu da anlamıyorum. Bir at görürüm, ona dair bir fikrim olur; fakat onda gördüğüm sadece pek çok şeyin birleştirilmiş halidir.
√Anlamıyorum insanları. Ve düşünmek istemiyorum. Düşünmeye değer bulmuyorum artık çoğu ki iyi ve olayı. Ama seni nasıl incitebildiklerine kafam takılıp kalıyor. Dediğin gibi çok verdiğin için mi. Doyumsuz oldukları için mi. Ki bu benim için de geçerli. ***Yine de ben seni incitince kendim de inciniyorum lütfen bunu unutma. Bilmiyorum. Yapacak çok şeyim yok, seni incitmemek dışında ... ve öğrenmemen için elimden gelmeyenleri de yapacağım, Korkma. Kaygılanma. Sen oldukça ben de varım. Kimse bunu değiştiremez. Kimse beni etkileyemez. 110
Reklam
Aşk deryasına daldın mı, 40 gün 40 gece bir şey yemez, her türlü istekten kesilirdi. Günlerce, gecelerce açlığa susuzluğa katlanırdım. Bu durumu gören zavallı babam kaygılanmaya başlamıştı. “ oğlum deli değilsin ama halin bir tuhaf, senin bu davranışlarından hiçbir şey anlamıyorum. Bunun sonu nereye varacak?” Diye bana çıkıştı. “ Baba, bizim ilişkimiz şu hikâyedeki misale benziyor. Bir tavugun altına tavuk yumurtaları ile birlikte bir de kaz yumurtası koymuşlar. Vakit erişmiş civcivler çıkmış, biraz palazlanınca analarının ardına düşerek göl kenarına inmişler. Öteki civcivler eşelenirken, kaz yumurtasından çıkan yavru hemen kendini suya atmış, bunu gören ana tavuk, eyvah yavrum boğululacak diye çırpınmaya başlamış. Halbuki kaz yavrusu neşe içinde suda yüzmektemiş. işte sen ile ben de böyleyiz. Ey babacığım, ben yüzebileceğim bir deniz arıyorum. Benim yurdum işte o denizdir, halim de denizsiz yapamayan deniz kuşunun halidir. Eğer sen benim gibiysen gel birlikte yüzelim ama değilsen git kümes hayvanlarına karış.”
Raymalı-aga kendi zamanında çok tanınmış bir cırav (yırcı), bir ozan idi. Daha küçük yaşta ün kazanmıştı. Tanrı vergisi bir yetenek ve kişiliğinin üç güzel özelliği sayesinde bozkırın en ünlü yırcısı, âşık ozanı olmuştu: Güftesini kendi yazar, bestesini kendi yapar ve güzel sesiyle bunları hem çalar, hem söylerdi. Dinleyenler ona hayran
ötüken yayınevi
542 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.