Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Şems-i Tebrizi ile babası arasında geçen konuşma
Henüz ergenlik çağına girmemiştim. Aşk deryasına daldım mı, kırk gün kırk gece bir şey yemez, her türlü istekten kesilirdim. Günlerce, gecelerce açlığa susuzluğa katlanırdım. Bu durumu gören zavallı babam kaygılanmaya başlamıştı. "Oğlum deli değilsin ama halin bir tuhaf, senin bu davranışlarından hiçbir şey anlamıyorum. Bunun sonu nereye varacak?" diye bana çıkıştı. Ona şu cevabı verdim: "Baba, bizim ilişkimiz şu hikâyedeki misale benziyor. Bir tavuğun altına tavuk yumurtalarıyla birlikte bir de kaz yumurtası koymuşlar. Vakit erişmiş civcivler çıkmış, biraz palazlanınca analarının ardına düşerek göl kenarına inmişler. Öteki civcivler eşelenirken, kaz yumurtasından çıkan yavru hemen kendini suya atmış, bunu gören ana tavuk, eyvah yavrum boğulacak diyerek çırpınmaya başlamış. Halbuki kaz yavrusu, neşe içinde suda yüzmekteymiş. İşte sen ile ben de böyleyiz. Ey babacığım, ben yüzebileceğim bir deniz arıyorum. Benim yurdum. işte o denizdir, halim de denizsiz yapamayan deniz kuşunun halidir. Eğer sen benim gibiysen gel birlikte yüzelim ama değilsen git kümes hayvanlarına karış."
Sayfa 170Kitabı okudu
ATEİST VS DİNDAR
- Yani siz ruhun kurtuluşu veya mahkûmiyetine inanma­ dığınızı mı söylüyorsunuz? - Şüphelerim var, zira her şeyden önce siz bana ruhun varlığını kanıtlamadınız... - İyi de beyefendi... - Hayır, kanıtlamadınız. İkinci olarak, ruhun ölümsüz olduğunu varsayıyorsunuz; üçüncü olarak da, ruhun yeryüzün- deki davranışlarına göre yargılanacağını, ya
Reklam
Bende hevesli değilim bu Cennete...
Mensur güldü. “Cennete gitmeye neden o kadar hevesli değilim, biliyor musun?” “Neden?” “Çünkü oraya gidecek olan tiplere bakıyorum - hani aksatmadan namazını kılan, orucunu tutan, işte her şeyi harfiyen yapanlara. Tabii bazıları çok doğru düzgün, onlar ayrı. Ama niceleri de duasını edip, sonra gidip rüşvet alıyor, dedikodu yapıyor, kem bakıyor. Ben de bunu anlamıyorum. Soruyorum kendime, eğer bu herifler cennete gidiyorsa, orada olmayı istiyor muyum diye. Kendi cehennemimde huzur içinde yanarım daha iyi.”
Türkiye Birincisi Asla yeterince iyi olamadım. Aileme, anneme babama, onların bana harcadığı paraya layık olamadım. Hayır, serseri değildim, geri zekalı da değildim, bir amacım da vardı ve bunu gerçekleştirmek istiyordum. Çalışkan olmak... istiyordum. Çalışkan olmak için oturup çalışmak lazım ben de biliyorum, söyledim ya geri zekalı değilim.
Eğitim
Eğitim nasıl olmalı? Yıllardan beri bilinen, uygulanmakta olan eğitimden daha iyisini bulmak zordur, değil mi? Bu da, tabii, beden için idman, ruh için müziktir." "Evet." "Peki, işe idmanla değil, müzikle başlayacağız, değil mi?" "Tabii." "Söyle, sözü de müzikten sayar
-"Ölen birinin yanında bunu bilmenize rağmen güçsüz kalarak oturmanın ne demek olduğunu anlıyor musunuz? İnsan bedeninden bütün damarları yırtmak istese de yardım edemeyeceğini bilmek korkunçtur. Sevdiğiniz bir bedeni görmek, çaresizce kanayan ağrılar yüzünden işkence çeken bir bedeni görmek parmaklarınızın altında atan ama aynı zamanda sönen bir nabzı hissetmek... Ben...Ben yalnızca bunu anlamıyorum..Böyle anlarda insan nasıl birlikte ölmüyor?"
Reklam
"Canına yandığımın! İnsanın karnı açken de kitap okuyabileceğini söylemeyeceksinizdir bana!” "Evet, size bunu söyleyeceğim.” “O halde, ben bundan bir şey anlamıyorum.” "Anlayacaksınız. Okuma nedir sizce?” “Mutluluktur.” “Yeterli değil. Bana göre besindir."
uzun ama değer alıntı;
Yani,anlamıyorum.Çevremdeki insanların sıkıntılarının niteliğini,ölçüsünü,sanki kavrayamıyorum.Pratik sıkıntılar, yalnızca yemek yiyerek atlatılabilen sıkıntılar.Ancak, belki de,esas bunlar en sert ve benim şu on belamı darmadağın edecek kadar dehşetli,sonsuz bir cehennem de olabilir.Bunu bilemiyorum.Yine de,intihar etmeden,çıldırmadan,siyaset konuşarak,ümitsizliğe kapılmadan,teslim olmadan yaşam mücadelemi sürdürüyorum.Öyleyse bir sıkıntım olmamalı.Tam bir egoistim, üstelik bunun doğal bir şey olduğuna inanıyorum, bir kez bile kendimden şüpheye düştüğüm olmadı.Öyleyse rahat olmalıyım.Fakat belki tüm insanlar öyledir,insanların ulaştıkları doyum noktası budur.Bilemiyorum...Gece güzelce uyuyup,sabah rahatlar mı acaba? Nasıl rüyalar görürler? Yolda yürürken ne düşünürler? Para mı?sadece bu olmasa gerek.İnsanların yemek için yaşadığını duymuştum ama para için yaşadıklarını hiç duymadım.Yok,ama belki duruma göre... Hayır,bunu da bilemiyorum.Düşündükçe, anlaşılmaz hale geliyor. Sanki sadece ben farklıymışım gibi tedirginlik ve korkuya kapılıyorum.Çevremdekilerle neredeyse hiç konuşamıyorum. Neyi,nasıl söylemeliyim,bilemiyorum...
İnsan Olmak!..
Kaşlarını çatarak "Anlamak..." dedi Ivan Dimitriç. "Insanın içi, dış dünya... Kusura bakma ama bunları anlamıyorum. Organik doku eğer yaşama gücüne sahipse, onu uyaran her şeye tepki göstermek zorundadır. Ben de gösteriyorum! Acıya karşı bağırıp, gözyaşı döküyorum, rezilliğe öfkeleniyorum, pislik midemi bulandırıyor. Bana göre yaşamak dedikleri şey bu. Organizma alçaldıkça daha duyarsız olur, uyarıcılara az tepki gösterir ama yükseldikçe gerçek karşısında tepkisi daha içten ve güçlü olur. Bunu nasıl bilmezsin?
Ben de anlamıyorum
İnsan, kendini aldatan bir erkeği nasıl sever? Ben, bunu anlamıyorum dedim.
Reklam
Duygularımı saklayamadığımı biliyorsun.
Dışarıda şimşek çaktı söndü. "Ben de kızgındım," dedim. "Gitmek için sabırsızlandığını zannetmiştim." "Bunu nasıl düşünebildiğini anlamıyorum. Duygularımı saklayamadığımı biliyorsun."
Sayfa 371Kitabı okudu
Bugün annem dayanamadı; ne yazdığımı sordu. Ona nasıl anlatsam? Bütün hayatımı birlikte geçirdiğim ve beni gerçekten seven bu insana hiçbir şey anlatamamak ne kötü. Ondan farklı gelişmeye ne zaman başladım? Bu ayrılık nasıl doğdu? Hiç anlamıyorum. Bir gün baktım, iki yabancı olarak yaşıyoruz aynı evde. Aslında kimseye bahsetmedim kendimden. İstemiyorum da. ( İnan ben de bilmiyorum Selim bu sorunun cevabını ama bilmek istemezdik bunu da biliyorum.)
Sayfa 594Kitabı okudu
Şems-i Tebrizi'nin kendi ağzıyla çocukluğundaki cevabı;
Henüz ergenlik çağına girmemiştim. Aşk deryasına daldım mı, kırk gün kırk gece bir şey yemez, her türlü istekten kesilirdim. Günlerce, gecelerce açlığa susuzluğa katlanırdım. Bu durumu gören zavallı babam kaygılanmaya başlamıştı. "Oğlum deli değilsin ama halin bir tuhaf, senin bu davranışlarından hiçbir şey anlamıyorum. Bunun sonu nereye varacak?" diye bana çıkıştı. Ona şu cevabı verdim: "Baba, bizim ilişkimiz şu hikâyedeki misale benziyor. Bir tavuğun altına tavuk yumurtalarıyla birlikte bir de kaz yumurtası koymuşlar. Vakit erişmiş civcivler çıkmış, biraz palazlanınca analarının ardına düşerek göl kenarına inmişler. Öteki civcivler eşelenirken, kaz yumurtasından çıkan yavru hemen kendini suya atmış, bunu gören ana tavuk, eyvah yavrum boğulacak diyerek çırpınmaya başlamış. Halbuki kaz yavrusu, neşe içinde suda yüzmekteymiş. İşte sen ile ben de böyleyiz. Ey babacığım, ben yüzebileceğim bir deniz arıyorum. Benim yurdum işte o denizdir, halim de denizsiz yapamayan deniz kuşunun halidir. Eğer sen benim gibiysen gel birlikte yüzelim ama değilsen git kümes hayvanlarına karış"
Sayfa 104 - Everest Y.Kitabı okudu
Nasıl bir mektup bu :(
6 Mayıs 948 Bursa Vedia,1 Bana hayatımın en büyük acısını tattırdın. Bütün hayatımı mahvettin. Bu kadar acıya nasıl dayandığıma şaşıyorum. Halbuki sen hiçbişey olmamış kadar sakinsin, bu kadar rezaleti bile tabiî görüyorsun. [.....] Ben sana tam on sene bunun için mi emek verdim. Bu akibet için mi senin saadetine çalıştım. Gece sabahlara kadar
Sayfa 181Kitabı okudu
Ey su ey su, yine de ey su ey su! Aşk ve muhabbet mi besliyorsun? Kıyıya dalga üstüne dalga atıyorsun Sakin değilsin, rahat durmuyorsun Ne rahat var ne de huzur var sana Yoksa aşık mı oldun Allah'ına? Ya da kalbimizi sen andırırcasına
Kültür bakanlığı yayınlarıKitabı okudu
548 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.