"Hasan, aile onuru uğruna akrabaları ve köylülerin baskısıyla annesini öldürmek zorunda kalır. Dokuz yaşında işlediği bu cinayeti hiçbir zaman aklı alamayacak, kabullenmeyecek ve anlamlandıramayacaktır. Toplumsal cinnetin bir çocuğu cinayete sürüklenmesinin romanı 'Yılanı Öldürseler' kurban kavramına odaklanır."
.
.
.
Yaşar Kemal'den okuduğum ilk romandı. Yaşar Kemal'i okumaya nereden başlayacağım konusunda çok kararsızdım ve Tuğçe Kandemir'in kitap önerilerinde "Yılanı Öldürseler" i görünce listeme ekleyip okudum. Kısa gibi görünen bu roman dolu dolu bir hikaye sunuyor bizlere... Çukurovayı, oranın insanlarını, coğrafyasını tanıtıyor bize Yaşar Kemal. Kendisi de Adana'da doğduğu için memleketini taşıyor satırlarına. Dönemin zihniyetini, sosyal hayatını gözlemliyoruz. İnsan psikolojisini çok iyi irdeleyerek, eserin karakterleriyle empati kurabilememizi, onları anlayabilmemizi sağlıyor (hepsini değil tabii, birkaçı ya da sadece birini) içlerinden biriymişiz gibi hissettiriyor bizi. Cümleleri okudukça sayfa gözünüzden kayboluyor ve Anavarza kayalıklarında buluveriyoruz kendimizi. Yaptığı betimlemeleri ile burnumuza geliyor Çukurova'nın iklimi. Hikayemiz o kadar farklı ki... Acıklı da biraz... Kitabın görsellerini İstanbula'a gittiğinde ona evini açan Abidin Dino'nun hazırladığını görüyoruz, ilginç ve farklı bir resimleme tekniği, alışılmışın dışında. Yaşar Kemal okumak isteyip de nereden başlayacağını bilmeyenler için başlangıç olabilecek, bir çırpıda bitecek bir eser.