kitap kendini bir çırpıda okutan eserlerden.
öncelikle belirtmek isterim ki; ilk defa steinbeck okudum. yazar, biçem bakımından beni çok çok etkiledi.(bu sebeple diğer eserlerini okumak için büyük bir arzu besliyorum)
eser anlatımı sayesinde okuyucuyu ilk iki sayfada içine çekiyor. george ve lennie'nin yanında üçüncü bir arkadaş olarak hikayelerine ortak oluyorsunuz.
içerik ve konu olarak ise; yazar, yaşadığı dönem olan 1930'lu yıllardaki amerika'daki, büyük buhranın fakir işçi sınıfının hayatını nasıl etkilediğini anlatıyor.
yazarın yazım tarzı çok hoş adeta tadı damağınızda kalıyor. kitap ve bölüm başlarında çok ayarında bir betimleme ile size o dünyayı kafanızda hayal etmenizde yardımcı olurken; asla gerektiğinden fazlasını vermiyor.
betimleme kısmından sonra direkt bir şekilde lafı uzatmadan diyaloglara geçiliyor. - bence okuru esere bağlayan en önemli etken bu denge ve akışkanlık -
yazar bu anlatımdan sonra sürekli okurun kafasında soru işaretleri bırakıyor, kitabın sonunda ise bu soru işaretlerini gömüyor.
--- spoiler ---
benim için en şaşırtıcı, vurucu kitap sonlarında biri oldu. george'un niyetini anladığım an içim çok kötü oldu. kitabı istemeye istemeye bitirdim.
--- spoiler ---
ekleme: romandaki lennie'yi -cüssesi büyük, beyni küçük, saf adam- okurken hemen kitabın başında john coffey'e benzettim. bu benzetme yazarın belki de "okur burada üzülsün" diye düşünmediği yerlerde içten içten üzülmeme neden olmuştur.
kitap boyunca lennie' yi zihnimde michael clarke duncan şeklinde canlandırdım.