Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bu kısımda belirtmemiz gereken önemli bir konu daha var: Hücreler her zaman bir araya gelip bir yapı oluşturmak zorunda değildir. Bazı hücrelerimiz organ yapısına katılmadan bireysel olarak da vücudumuza hizmet ederler. Örneğin toplamda yaklaşık 25 trilyon kırmızı kan hücresi (alyuvar), damarlarınızın içerisinde gezinerek akciğerlerinizden aldığı oksijeni dokularınıza taşımakla görevlidir. Görünümü tavla pulunu andıran bu hücrelerin sayısı o kadar çoktur ki siz onları bir arada iken kırmızı bir sıvı gibi görürsünüz. Bu arada verdiğimiz sayı arada kaynamasın lütfen. 25 trilyon! Yani yirmi beşin yanına on iki adet sıfır yazdığınızda elde edilen bir sayıdan bahsediyoruz. Bu arada, nasıl ki organlar birbirine benzemiyorsa aynı durum hücreler için de geçerlidir. Her ne kadar temel canlılık özellikleri aynı olsa da görünüş açısından hücreler arasında çok önemli farklılıklar bulunmaktadır.
Kötü huylu tümör 2-3 mm çapına ulaştığında olağanüstü bir olay gerçekleşir. Tümörde daha önce var olmayan yeni kan damarları oluşmaya başlar. Bu damarlar aracılığı ile besin maddeleri ve oksijen de tümöre taşınmaya başlar. Damarların tümörün içinde bir ağ oluşturmaya başlaması büyüyen tümörün ihtiyacı olan besin maddelerinin taşınmasını sağlarken, bazı hücrelerin koparak kan dolaşımına girmesini de kolaylaştırır. Nitekim tümörden kopan birkaç hücre, yeni oluşan bu kan damarları sayesinde vücudun dolaşım sistemine girerek diğer dokulara da sıçrar. İşte bu sıçrayış yine metastaza neden olur.
Reklam
DDT: uzun zaman önce yasaklamıştır ancak hala dünyanın her yerinde besinlerde, canlıların kan ve dokularında DDTye rastlamak mümkündür. DDT kullanımı anne sütünü azalttı. Anne sütünün azalmasıyla hazır mama kullanılmaya başlandı. Mamalar Besin değil alerjen olduğu için bagışıklık sistemini zayıflattı. Mamaların metobolik atıklarını atmakta zorlanan böbreklerin gelişmesi yavaşladı ve çalışma kapasitesi düştü. Çocukluğunda mama kullananlar yetişkinliğinde böbrek yetmezliği ile karşı karşıya kaldı. DDT seçici olarak beyinde ve karaciğerde biriktiği için nörolojik hastalıklar ve karaciğer hastalıkları arttı.
237 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Kan Çanağı İnceleme: Baba tavsiyesiyle keşfedilen bir sahaf kitabı.
Tarihi fantastik kurgunun korku ve gerilimle birleştirildiği, kendi döneminin çok satanı. Babamın yıllar önce okuduğu ve bana anlatırken yüzündeki gülümsemeden almaya karar verdiğim, uzun yıllardır baskısı olmasa da ikinci eli rahatlıkla bulunabilecek bir kitap. Durum kısaca şöyle: İkinci dünya savaşı yıllarında geçiyor. Transilvanya dağlarındaki bir geçidi tutması emredilen Alman askerler oradaki bir şatoya konuşlanıyor ve bir vampiri uyandırıyorlar. Siz de haklarında hayırlısını okuyorsunuz. Neden hoşuma gitti? 1) Kitaptaki vampir karakter modern eserlerdeki saçma örneklerinden biri değildi. Onu gerçek dışı yapan etkenlere uygun şekilde işlenmişti ve tam olarak bu yüzden gerçek hissettiriyordu. Bir vampirin, yani yüzlerce yıl yaşayan, insanı besin olarak gören, avcı yapısı gereği acımasız bir yaratığın liseli aşkı yaşamak yerine olması gerektiği gibi olduğunu görmek hoşuma gitti. 2) Alman ordusuna mensup gerçek askerlerin iktidar sayesinde ayrıcalık sahibi olmuş SS'lerle aralarındaki çekişmeyi okuduğum tek eserdi ve arka plandaki konuyu böyle ele alması bana hem gerçekçi geldi, hem de çok hoşuma gitti. 3) Anlatımın hiçbir özelliği olmamasına rağmen herif bir şekilde hikayeyi ve karakterleri iyi aktarmayı başarmış. Şimdi bile, olayların geçtiği yerleri sanki bir ekranda görmüş gibi aklımda şekillendirebiliyor, karakterleri sanki duymuşum gibi seslerinden ayırt edebiliyorum. Bu da hoşuma gitti.
Kan Çanağı
Kan ÇanağıPaul Wilson · Kelebek Yayınları · 199728 okunma
88 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
tabularından kurtulamayan modern toplum
(Eser, sosyoloji biliminin Weber ve Marx ile birlikte anılan kurucu isimlerinden Èmile Durkheim'ın 1896-1897 yılları arasında yayımlanan bir makalesinin kitaplaştırılmış versiyonudur.) Ensest, yakın kan bağı olanlar arasındaki cinsel ilişkiyi ifade eder ve bu haliyle olumlu veya olumsuz bir değer yargısı içermemektedir. Ensest eylem rıza
Ensest Yasağı ve Kökenleri
Ensest Yasağı ve KökenleriEmile Durkheim · Pinhan Yayıncılık · 2019113 okunma
Sizi annelerinizin karnında üç karanlık içinde türlü yaratılış safhalarından geçirerek yaratmaktadır. İşte bu yaratıcı, rabbiniz Allah’tır. Hükümranlık O’nundur; O'ndan başka tanrı yoktur. Buna rağmen nasıl olup da hakikatten uzaklaşabiliyorsunuz?" Zümer/6 (Müfessirler, “üç karanlık” tabirini, annenin karın duvarı, rahim duvarı ve cenini kuşatan zar (amnion zarı) içindeki karanlık tabakalar olarak açıklarlar. Bu karanlık tabakaları, rahim içinde birbirini kuşatan üç zarın teşkil ettiği tabakalar olarak anlamak da mümkündür. Bunların ilki, cenini koruyan, içi sıvı dolu amnion zarı, ikincisi amnionu dıştan kuşatan ve daha çok ceninin besin ve oksijen almasını sağlayan korion zarıdır. Rahim içini astar gibi kaplayan ve hamileliğin sonuna doğru gittikçe kalınlaşan üçüncü zar, üzerindeki kan damarlarıyla çocuk için besin deposudur. Hamilelikten sonra düştüğü için buna “düşen zar” (zara decidua) denilmektedir. Âyette bu tabakaların karanlık oluşuna bilhassa dikkat çekilmekle, bu karanlık ortamlarda olup bitenlerin dahi Allah’ın bilgisi ve kudreti sayesinde gerçekleştiğine; dışarıdan farkına bile varılmayan bu ortamda yaratılış harikalarının gerçekleştirildiğine işaret edilmiştir.)
Sayfa 488Kitabı okudu
Reklam
Bir toplumda insanların özdenetimlerini güçlendirmelerinin bir yolu da beslenme, ılımlılık ve sağlık konusunda gelişmeler kaydetmeleri. Frontal lob bol metabolik talepleri olan, aşırı glukoz ve diğer besin maddeleri kullanan, kalın bir doku parçası. Fiziksel bir çaba olarak özdenetim metaforunu biraz daha ileri götüren Baumeister yoğun dikkat ya da irade gücü gerektiren bir görevle ego tükenmesi yaşayan kişilerde kan glukoz düzeyinin dibe indiğini bildiriyor. Ve bu kişiler (aspartamla değil) şekerle tatlandırılmış bir bardak limonata içerek glukoz düzeylerini yükselttiklerinde, sonraki görevde yaşanacak çöküşten kaçınabiliyorlar. Yoksulluk içindeki toplumlarda gerçek yaşamda frontal lobun önüne güçlükler çıkaran -düşük kan şekeri, sarhoşluk, madde etkisinde olmak, yüksek parazit yükü ve vitamin ve mineral eksiklikleri gibi durumların insanların öz-denetimlerini baltalayabileceği ve onları dürtüsel şiddete daha yatkın kılabileceği düşüncesi hiç de imkansız görünmüyor. Plasebo kontrollü birkaç çalışmada tutsaklara beslenme desteği verilmesi yoluyla dürtüsel şiddet oranında azalma sağlanabileceğini düşündüren sonuçlar bildirildi.
Sayfa 670Kitabı okudu
Eğer besin ile zehir arasında bir uzlaşma varsa, bu ne tür uzlaşma olursa olsun, sonunda kazanan ancak ölüm olacaktır. İyi ile kötü arasındaki uzlaşmadan da ancak kötü yararlı çıkar, iyinin kanını kötüyü beslemek için aktarıp tüketen o kan nakli işleminde de kullanılan araç, nakilde kullanılan elastik tüptür.
Sayfa 532 - Pegasus Yayınları
Badem İçinde çok yüksek oranda yağ var, yediğiniz bir avuç bademin neredeyse yarısı yağ. Fakat yüksek yağ içeriğine rağmen, hatta yüksek yağ içeriği sayesinde kalbinizi koruyor! Tam bir çelişki gibi görünüyor değil mi? Hem bol yağlı bir besin, hem de kalbe faydalı? Oysa işin aslı şu ki, badem, kalp damar sağlığı için gerekli olan tekli doymamış yağ asitlerinden bol bol içeriyor. Tekli doymamış yağ asitleri kalp damar hastalıklarına karşı korur. ABD Tarım Bakanlığı, LDL kolesterolü düşürmek amacıyla badem tüketilmesini önermektedir (2010). Bademde ayrıca başka bir kalp koruyucusu daha var; E vitamini, güçlü bir antioksidandır ve kalp krizine neden olan plakların oluşumunu engeller. Bir porsiyon bademde, erişkin bir insanın günlük ihtiyacının yarısı kadar E vitamini bulunur. Aynı zamanda kalsiyum açısından da oldukça zengindir. Bol miktarda lif içerir. Çözünmeyen lif içeriği yüksek olduğu için, bağırsakların çalışmasına yardımcı olur ve tokluk hissinin uzun süre devam etmesini sağlar. Kan şekerini dengelemeye yardımcıdır. Günde 1-15 adet bademi tüketmek (tabii ki Datça bademi) gerekir.
DÜŞÜNEN BİR İNSAN OLMAK…
“Sizin için sağmal hayvanlarda da kesin olarak ibret vardır. Nitekim size hayvanın karnında, besin artıklarıyla kan arasında (oluşan), içenlere lezzet veren saf süt içiriyoruz.” (Nahl, 16/66) Bilgi: İnsan, Allah’ın verdiği nimetlerden sadece bir tanesinin üzerinde bile tefekkür etse Allah’ın varlığını, yüceliğini, cömertliğini hemen anlayıverir. Buna rağmen insanoğlu, etrafında meydana gelen ve hemen her gün gördüğü mucize gibi olayları sadece seyretmekle yetinir. Güneşin doğuşu, bir bitkinin bitişi, arının bal yapması, hayvanların süt vermesi, bunların hepsi birer mucizedir. Ancak bunları her gün gördüğümüz için bize sıradan bir hadise gibi gelir. Allah (c.c.), bu mucizevî olaylara dikkatimizi çekerek kendi varlığını her an ispat etmektedir.
Sayfa 77 - DİBKitabı okuyor
Reklam
“Sizin için sağmal hayvanlarda da kesin olarak ibret vardır. Nitekim size hayvanın karnında, besin artıklarıyla kan arasında (oluşan), içenlere lezzet veren saf süt içiriyoruz.” (Nahl, 16/66) Mesaj: Kendiliğinden meydana geliyormuş gibi gözüken her şeyin Allah’ın dilemesi ve yaratmasıyla meydana geldiğini hatırımızdan çıkarmamalıyız.
Sayfa 273Kitabı okudu
"... insan yalnızca içgüdüleriyle besin-güvenlik-özgürlük elde edemez... hayvan bilinci yaşanan anın ötesine geçemediği gibi, kurbanlarının soyunun tükenebileceğini de düşünemez... hayvan yok eder, üretmez... hayvani zevkler duyumsal düzeylerin civarında kalır ve algısal olandan kaçınır... yaşadığı evreni görmek isteyen insan, olayları oturtacağı bir ağa ihtiyaç duyar... bilincin nereye odaklanacağını seçmek, bu ağı biçimlendirir... hücresel gereksinimlerin en yoğun şekilde farkında olmanın etkilediği sinir-kan akışı, bedensel bütünlüğü getirir... her şey/hücreler/varlıklar geçicidir... içindeki akışın kalıcı olması için uğraş..."
Sayfa 18 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
478 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.