Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Dilleri Kürtçeydi. Çok zengindi, çok sıcaktı. Ben bu dili biliyordum. Burada herkes biribirinin dilini bilir. Bu dil öyle sıcak, insanları öylesine biribiriyle kaynaştıran, insanların aralarındaki bütün duvarları yıkan büyülü bir dildi ki, bu birkaç yılda insanlığı daha iyi öğrenmek mutluluğuna eriştim. Diller ikiyüzlü değildir. Dillerin karanlık duvarları yoktur. Kimi diller sonradan taşlaşmış, katılaşmış, sıcaklığını yitirmiştir. Arapça bile katılaşmış bir dildir. Kürtçe de ben, o dağlarda, dilin erişilmez sıcaklığını, insan yüreğinin ışığını, apaydınlık sevgisini buldum."
içimde her an bunların tam tersi bir sürü duygunun kaynaştığını hissederdim. bunların içinde uğuldayıp durduğunu hissederdim. bu duyguların ömrün boyunca kaynaştığını, dışa taşmak için fırsat kolladıklarını biliyordum, fakat bırakamıyordum, bile bile bırakamıyordum. beni utanç verecek kadar öyle bir sıkıyor, hırstan patlayacak hale getiriyorlardı ki ,sonunda bıktım usandım artık.
Reklam
Ani bir soğuk odayı doldurduğunda ve boğuluyor gibi olduğumda neredeyse her zaman düşünmeden, çaresizlikle hareket ediyordum. Bunun bedelini daha sonra ödeyeceğimi biliyordum ama o ümitsiz "memnun etme ihtiyacım" baş gösterdiğinde, aniden garip, zayıf, aptalca süslemeler veya başka şeyler ekliyordum gerçeğe.
"Etrafları tarafından anlaşılmayan, haklarında daima yanlış hükümler verilen insanların zamanla bu yalnızlıklarından bir gurur ve acı bir zevk duymaya başladıklarını biliyordum"
İnsanların sırlarını öğrenmeye müthiş meraklı olduğunu biliyordum, bu sırlar onun için hazine değerindeydi, onları başkalarına yetiştirmek, bir saatliğine bile olsa olsa onu yapışkan bir tip olmaktan çıkarıp ilginç kılıyordu.
Bazı aşklar vardır, içinde kahkahaların çınlamasından ziyade gözyaşlarının çağlaması daha uygun düşer. Onu gördüğüm ilk anda biliyordum ki bizimkisi, eğer bir aşkımız olacaksa, böylesine yazgılıdır.
Sayfa 46
Reklam
yürümüyor, uçuyordum. konuşmuyor, düşünüyordum. dokunmuyor, hissediyordum. görmüyor ama biliyordum.
Bir öğrencimizin anneannesi aradı. "Gül Hanım, bizim temizlik işlerine yardım eden hanımın oğlu askerliğini yapıyordu. Geçen gün çok ağır hasta olarak Haydarpaşa Gata'ya getirilmiş. Hayatından ümit kesilmiş. 'Ne isterse yapmaya çalışın' demiş doktorlar… En çok istediği şeyin ne olduğu sorulunca, 'Şener Şen'i
Sayfa 186 - Doğan KitapKitabı okudu
O apartmandaki insanların bana sempati duyduğunu biliyordum. Fakat ben onlardan çok korkuyordum. Korktukça seviliyor, sevildikçe de korkuyordum.
Yeni bir DÜNYADAYDIM artık. Yeni bir GEZEGENDE. Ve burada da YERÇEKİMİ vardı. Onu biliyordum çünkü hâlâ oturduğum yerden yükselmiş değildim. Ama OKSİJEN var mıydı? NEFES alabilir miydim?
Reklam
Sen hiç sevdalandın mı?
"Sen hiç sevdalandın mı Ahmet oğlum?" diye hiç beklemediğim anda ve beklemediğim yerden bir soru soruvermişti ki öylece kalakaldım. Ne diyeceğimi bilemedim. Nereden çıkmıştı bu soru şimdi? Ne diye durduk yere böyle bir şey sorulurdu ki? Bir zaman konuşamadım, bir şey söylemedim ama derince bir nefes alıp verdim. "Sevdalanmışsın." dedi. Anlamıştı. "Sevdalanmışsın hatta kavuşamamışsın." "Onu nereden anladın amca?" diye şaşkınlıkla ve yine her zamanki gibi patavatsız haliyle lafa atladı birden Selim. "Sen hiç arkadaşının gözüne bakmamışsın. Yüzüne hiç bakmamışsın. Bu yüzde hasret izi var." dedi Selime biraz da kızar gibi. Selim mahcup oldu ama çok da çaktırmamak için bir şey yapmak zorunda kalıp çayından bir yudum içti. "Gözünde, yüzünde, sesinde hasret var bu adamın." Öyle miydi gerçekten? Gerçekten öyle miydim? Ben kendimi saklayabildiğimi, saklanabildiğimi zannediyordum hep.Hâlâ o hasreti taşıdığımı biliyordum ama dışarıdan göründüğünün farkında değildim hiç...
Sayfa 51
Sibirya'yı biliyordum: Orada çok namus avcıları vardır, Rusya'nın çeşitli bölgelerinden çok bekâr erkek gider oraya, devlet memurları, dolandırıcılar, ipini koparmış bir yığın pislik...
Sayfa 1058 - Yapı Kredi Yayınları
Anlamadıklarını biliyordum gerçi ama kutsal kelimelerin anlaşılması gerekmez. Hatta anlaşılmadıkları oranda kutsal oldukları bile söylenebilir.
Dünyanın döndüğünü biliyordum; onunla birlikte benim de, Saint-Martin-des-Champs’ın da, bütün Paris’in de.
90+4
"Belki saçma ama karakolları seviyorum çünkü seni bana getirdi. Ve her ne kadar kavga etmemden nefret etsen de o gece iyi ki o kavgayı edip o karakola düşmüşüm, İzgi. O kavga seni bana getirdi. Sana geç kaldığım birkaç saati bile düşünmeye tahammülüm yok artık." "Seni seviyorum, İzgi Gökyel. İçimde bulunan tüm sevgimle seviyorum." .... "Bu arada... Sanırım artık maçları seviyorum." "Özellikle uzatmaları." Uzandı, tam gülüşümün üzerinden öptü beni. ... "Ölecek gibi hissediyorum," dedi gözlerini kapatırken. "Bizi o kadar çok hayal ettim ki... İlk andan böylesine güzel olacağımızı düşünememişim. Bir gün bana geleceğini biliyordum. Beklettin ama geldin. En umutsuz anlarımdan birinde ne güzel güldün bana."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.