Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bir ağacın altına uzanmış candarmaların çoğu sarhoştu. Hendeğin üstüne koyun postları serilmiş, oraya buraya boş rakı, şarap şişeleri atılmıştı. Albay bu rezaleti görünce küplere bindi. Gelmiş karşısında sallanarak selam duran uzatmalı Çavuşa emir verdi, “Derhal bu anda hemen soyun ve derakap istifa et!"
Türk pehlivanları yetişerek komutanlarının etrafını kuşattılar ve onu yaya olarak alıp götürdüler. Türklerin komutanı Efrasyab, Rüstem’in elinden böylece kurtulduktan sonra da hızlı koşan bir ata bindi ve canını kurtarmak için ordusunu bırakıp çöllerin yolunu tuttu!
Reklam
Tepedelenli Ali Paşa'nın ölümü
Tepedelenli Ali Paşa'yı ortadan kaldırmak için görevlendiri­ len Hurşit Paşa'nın elinde tek koz, Tepedelenli'nin birkaç ay önce evlendiği ve adeta taparcasına sevdiği Vasiliki'ye olan düşkünlüğü idi. Paşa, önce halk arasında Ali Paşa'nın karısının etkisiyle din değiştirdiği dedikodusunu yaydı; ardından Ali Paşa'yı görüşmek bahanesiyle Yanya gölünün ortasındaki bir adada bulunan Panda­leymon Manastırı'na davet etti. Osmanlı serdarının davetine gitmemek isyandı. Ancak gitmenin ne tür sonuçlar doğabileceğinin de farkındaydı Ali Paşa. Uzun uzun düşünüldükten sonra Vasiliki'yi de yanına alarak sandala bindi. Artık gözünde Vasiliki dışında hiçbir şeyin değeri olmadığını düşünüyordu ve hayatının bağışlanmasına karşılık ka­rısıyla birlikte bir çiftliğe yerleşme teklifiyle çıktı Hurşit Paşa'nın karşısına. Ama İstanbul, onun her durumda öldürülmesi emrini vermişti ve Hurşit Paşa'nın bu karar üzerine pazarlık etme yetkisi yoktu. Manastır odalarında ölüm kalım mücadelesi başladı. Ali Paşa'nın başı vuruldu, adamları ise paşa ölünce derhal teslim ol­dular. Hurşit Paşa, Tepedelenli'nin kesik başını İstanbul'a gön­ derdi. Kesik baş orta kapıdaki ibret taşına kondu sonra Silivri Ka­pısı mezarlığına gömüldü.
517 syf.
9/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Su damlasından okyanus olan kardeşimiz.
Türkiye'de en çok önerilen kitaplardan biri. Makamına hak ettiğini düşünüyorum. İlk başta "Abartmayın, ne yükselttiniz kitabı?" demiştim. En sonunda "Tamam, kesinlikle okuyorum artık." dedirttiler. Evet, minik Martin'imiz. Bir bilgi birikimi olmayan Martin'imiz. Ama sorun bakalım, Martin o zaman mutlu muydu?
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202390,3bin okunma
Caesar, karayoluyla Suriye'ye hareket etti ve Tarsus'a gitmek için bir gemiye bindi. O yılın 2 Agustos'unda, Pontus'ta Zela yakınlarındaki bir savaşta, Pompeius taraftarı Bosporos kralı Pharnakes'i yendiğinde, aslında bir Yunan atasözü olan o ünlü sözünü Roma'ya gönderdi. Veni, vidi, vici ( Geldim, gördüm,yendim).
Kefalonya topraklarında tam olarak kaç İtalyan cesedinin yattığını kimse bilmez. En az 4 bindi katledilenlerin sayısı ve belki 9 bini buluyordu. Kesilip doğranmış insan eti 288.000 kilo muydu, yoksa 648.000 kilo mu? Acaba 18.752 litre mi berrak taze kan dökülmüştü, yoksa 42.192 litre mi? Deliller, alevler arasında kaybolup gitmişti işte.
Sayfa 473Kitabı okudu
Reklam
Peygamberimizin Bineği ve Yanındakiler:
"Peygamberimiz yolculuk için devesi Kasvâ'ya bindi. Kasvâ, Peygamberimizin hicret sırasında Hz. Ebû Bekir’den satın aldığı kaliteli kızıl devenin ismidir. Hz Ebû Bekir hicret için 800 dirheme iki deve satın almıştı. Resûlullah bunlardan birini (Kasvâ'yı) 400 dirheme ondan satın aldı. Kasvâ kaliteli olduğu için pahalıydı. Çünkü o dönemde deve fiatları 22 dirhemden 400 dirheme kadar değişiyordu.İşte Resûlullah hicret sırasında aldığı bu deve ile devamlı yolculuklara çıkar ve onu çok severdi. Çünkü o vefakâr bir insandı. Kasvâ'nın üzerinde 4 dirhem bile etmeyen eskimiş, küçük bir çul vardı.Resûlullah mütevazi bir insandı. İhtiyaçtan fazlasını kullanmazdı. Peygamberimizin kızı Fatma Zehrâ ve hanımları hevdecler içinde yolculuğa başladılar. Yolculuğun başlangıcında Hz. Ali yoktu. Çünkü Peygamberimiz Hz. Ali'yi önce giden sahabilerin ardından Yemen'e göndermişti ki oradan istediği develeri alıp Mekke'ye gelsinler. Resûlullah, Allah'a hamd ü senada bulundu, tesbih ve tekbir getirdikten sonra dua etti."
Sayfa 30 - Dib yayınları
Minibüse bir kız bindi. (Saçlarının her telinde Allah korkusu.) Modern tesettürlü, sırtında bir çanta. Adidas marka. Geldi ve tam da önümdeki koltuğa oturdu. Yerini yadırgadı ilkin. Sağına ve so­luna bakındı. Fark edilip edilmediğini yokladı.
Mustafa Kemal yine bir gün, beraberindekilerle birlikte meclise gitmek için yola koyuldu. Şoförü, uzun zamandan beri, Ata'sının hizmetinde çalıştığı için onu çok iyi tanıyordu. Yol boyunca aracını normal bir hızla sürdü. İğde ağacına yaklaştığında frene basıp aracı yavaşlattı. Araçtakiler, şoförün bu davranışına bir anlam verememişlerdi.
Sayfa 49 - Kırmızı Kedi YayınlarıKitabı okudu
152 syf.
8/10 puan verdi
·
5 günde okudu
İnsanları sevmekle yaralandım. Teselliyi hayvanları sevmekte buldum.
“1937’de doğdu Hiç uçurtması olmadı.” (s. 11) Ölmeden bir sanatçı ile tanışmak isteseniz kim olurdu? Kitabı okumadan önce de Cüneyt Arkın derdim sanırım bu soruya. Ama okuduktan sonra öyle bir bağ kuruldu ki içimde artık istesem de başka cevap veremem sanırım. Sahi, nasıl bilirsiniz kendisini? Battal Gazi, Kara Murat, Dünyayı Kurtaran Adam, Türk
Benim Kahramanım Türk Halkıdır
Benim Kahramanım Türk HalkıdırCüneyt Arkın · Kırmızı Kedi Yayınevi · 0170 okunma
Reklam
Oğuz menkıbesi, Uygurca bir metinde,
Oğuz doğduğu zaman yüzü mavi, ağzı ateş gibi kırmızı gözü, saçı ve kaşları siyah bir dünya güzeliydi. Annesinin memesinden ilk sütü emdikten sonra, bir daha emmedi. Yiyecek istedi, lakırdı etmeğe başladı. Kırk günde büyüdü: dolaşıp oynuyordu. Oğuz’un ayakları öküze, vücudu kurda, göğsü ayıya benzerdi. Böğürleri kıllı idi. At sürü­sü güder, beygire
Cüneyt Arkın ; Kavga başladı, Nejdet abi şaşırdı.Şaşırınca üst üste bindi kavgacilar, Nejdet abinin üzerine örtüler adeta,yok oldu koca adam.Birden bir ses"pat!", Çinliler savruldu daha sola.Kalktı Nejdet abi, etrafına baktı:"Erkekseniz vanar vanar gelin ulan! dedi. Tüm set gülmekten karnımız ağrıdı.
— Soruna buradan girersek çözüm bulamayız. İş önce sen dedin ben karşılık verdime bindi mi kabahatin sahibi bulunmaz. Sorun şu: Dil bir kültür sorunudur. Din de öyle. Korunmalı, yaşatılmalıdır, çünkü gerçekte insanlığın ortak malıdır, insanın dünyaya katkısıdır... Devlet ise sonradan var olmuş bir kurumdur. Bir zorunluktan doğmuştur. Bir hukuk kuruluşu, bir anlaşmadır... Yaşadığımız günler doğrular bu dediklerimi...
Sayfa 114 - Cumhuriyet Kitapları, 13. Baskı: Nisan 2010Kitabı okuyor
Günümüz sözde müslümanlarına..!
Namuslu adam kalmamış bu dünyada iki gözüm. Müslümandır, namazında, orucundadır, hakkımızı yemez diyorduk ama biz onun hatırını saydıkça o, bizim tepemize bindi.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.