Bununla birlikte, hakiki bir ev perisi olan annem, babamın edindiği yeni kitapların her birine, tıklım tıklım dolu kitaplığın dışında, daima bir yer bulabiliyordu.
Bağırıyordum ya da surat asıyordum ki, annem surat asmamdan, bir şeyden ne kadar nefret edilirse o kadar nefret ederdi. "Yine asmış yüzünü yabani" derdi. O zaman da ben susmaz cevap verir, iyice gözlerine batardım. Katlanılmaz bir hâl alırdı evin içi.
Kendimle dış dünya arasına sınır çekmeyi bilemedim; sınır çekemiyordum çünkü annem bana bunu hiç öğretmemişti. Bir kez olsun otoriteni koyup kızına hayır demeliydin. Ona sınırlar koymalıydın.
Önce hafifçe başını salladı sonra da gülümsedi.
Fetih kime bakıyordu bilmiyordum. Ben sadece anneme bakıyordum.
Annem Fetih'e gülümsedi. İçimi bir öfke doldurdu, o ince kıskançlık boğazıma
yapıştı.
Fetih'i tanımıyordu bile. Ben onun kızıydım... Bana gülümseseydi ya?
Onu en çok ben özlemiştim. En çok ben hak ediyordum.
Annem Fetih'e bakmayı sürdürdü ve ilk kez sesini böyle canlı duydum.
"Bırakma," dedi.
"Kimse unutulmaz.Kırlangıçları anımsa.Beşi bir çeyreğe satılıyor ve onlar bile unutulmuyor."
"Annem ömrü boyunca çalıştı.El âlemin yerini ovdu,yemeğini pişirdi,bulaşığını yıkadı.Kirli çamaşırlarını yıkayıp,onlar yıkandıktan sonra banyolarını ovdu.Dizleri üstüne çöküp helalarını temizledi,ama yaşlanıp hastalanınca onu unuttular.Göz önünden uzaklaştırdılar.Öldüğünde de ateşe attılar.Elime bir kutu kül tutuşturup, 'Al bu senin annen,al götür artık işimize yaramaz,'dediler."
Giyotin giderken bile aylımı unuttum diye ayarlamaya kalkabilirdi annem beni. Annem beni dünyanın selim bir yer olduğuna ve beni dünyaya getirmekte haklı olduğuna inandırmak için hiçbir fırsatı kaçırmazdı.
Vernon Benjamin Mountcastle, 1918’de doğmuş ve hayatını nörobilim dalının gelişimine adayarak 2O15’te doksan altı yaşında ölmüş, alanında tanınmış bir Amerikalı bilim insanıdır. Birçok bilimsel ödülünün arasında Amerika Birleşik Devletleri’nin en prestijli bilimsel ödülü olan NAS Aıvard in the Neurosciences ödülünü 1998’de kazanmıştır. John Hopkins Üniversitesi’nde bir öğrencisi Vernon’a, “Amerika’da üç binin üzerinde nörobilim profesörü var, neden onlardan biri değil de siz aldınız bu ödülü?” diye sorduğunda, “Araştırmalarımı öncü buldukları için bu ödülü verdiler,” cevabını veriyor. “Sizin araştırmalarınız niçin öncü?” sorusuna da gülerek, “Annem nedeniyle!” diyor ve anlatıyor; “Okuldan döndüğümde arkadaşlarımın anneleri, ‘Öğretmenin anlattıklarını öğrendin mi?’ diye sorarken benim annem, ‘Vernon, bugün öğretmene iyi bir soru sordun mu?’ derdi. Ben soru sormanın önemli olduğunu ve sürekli soru sormam gerektiğini annemden öğrendim.”
Hangi akla hizmet çizme görevi görmeyen bir çift şık çizme almıştım ki? Hayatta yaptığım bütün seçimlerden yavaş yavaş pişman olmaya başlıyordum. Annem hep, iki kilometreyi yürüyemeyeceğin ayakkabılarla evden çıkma, derdi.
Annem nerede olabilir? Nasıl kaybolur? Köyde kimse görmemiş. İhtiyarlayınca iyice küçüldü zaten.Aslında annemin bedeni birkaç şehir büyüklüğündedir. Bizim mazimizi taşıyor. Onun bedeninin içinde 20 yaşındaki annemi elindeki hortumla bahçeyi sularken, 30 yaşındaki annemi bizi terk eden babamın gömleklerini ağlayarak makasla keserken, 40 yaşındaki annemi abime
"Gidemezsin İsviçre'ye" diye bağırırken görüyorum. Vücudu, tıka basa anılarla dolu. Fakat anneme dışarıdan bakan kişi onu minnacık bir ihtiyar olarak görür.