Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
... Benlik bilinci insanın en muhteşem özelliğidir. "Ben" ve dünya arasında bağlantı kurabilme yeteneğidir. Ancak bu şekilde zamanı doğru biçimde algılayabilir, geçmişe dönebilir ve geleceği tasavvur edebiliriz. Böylece geçmişimizden bir şeyler öğrenir ve gelecek için planlar kurarız. Bu açıdan insana "tarihin içindeki memeli" de denebilir.
Sayfa 83 - Kuraldışı Yayıncılık, İstanbul 1997Kitabı okudu
Düş
“Daha önce de benlik ve ego sorunsallarıyla ilgili bir düş görmüştüm. Düşte tepelik bir yerde, dar bir yolda yürüyüşe çıkmıştım. Işıl ışıl bir güneş vardı ve olduğum yerden tüm çevreyi görebiliyordum. Yolumun üzerine küçük bir kilise çıktı. Kapı aralıktı. İçeriye girdim. Kilisenin içinde, Meryem Ana'nın resminin ve haçın yerine, çok güzel düzenlenmiş bir Çiçek demetinin olması beni çok şaşırttı. Mihrabın önünde, yerde, yüzü bana dönük meditasyon yapan bir yoginin lotus pozisyonunda oturduğunu fark ettim. Ona daha yakından baktığımda, yüzünün benim yüzüm olduğunu anladım. Dehşet içinde uyanırken, "Demek ki beni düşünen o! Bir düşü var. Düş de benim," diye düşündüm. Uyandığında ben yok olacaktım.”
Sayfa 374Kitabı okudu
Reklam
ENANİYET
Benlik, bencillik, egoizm demektir. Enaniyet sahibi insan her zaman "ben" der ve her şeyi kendine çekmek ister. Arapça ene "ben" kökünden gelen sözcük enayi ile akraba. Birbirine bu kadar uzak görünen iki sözcüğün bu kadar yakın olması... Herhalde hep "ben" demek de bir tür enayilik.
Sayfa 131 - Profil Kitap
Aşkın zirvesinde, benlik ile duygunun nesnesi arasındaki sınır neredeyse yok olmaktadır. Aşık insan, duyuları tam aksini söylese de "Ben" ile "sen"in bir olduğunu iddia eder ve hakikat buymuşçasına hareket etmeye de razıdır.
Sanıyorum,ilki hüzün (-o hep,gelir...) : “keşke”nin sınırına ulaşan; ağır bir üzüntü de taşıyan,ama yaşanmış doluluğa “çek git” diyemeyen hüzün...(En azından üç ayrı yüzde görmüştüm onu-farklı durumlarda; ama,hep,benden,benim bir eylemimden kaynaklanan durumlarda-üstüme yoktur hüzün vermede...!) Sonra,kırıklık,burukluk,yitiklik-evet,acı (-onda da bir hayli becerikliyimdir!...) : Artık geri çevrilemeyecek bir sürecin sonuyla; birşeyin sonsuza dek yitirilmiş olduğu bilinciyle gelen,yılgı,yenilgi,yıkım Hep buna benzer şeyler oldu ‘öteki’lere bıraktıklarım galiba-hep değer yitimleri... Şimdi,ummak istediğim tek bir şey var: bütün bu yitim içinde,o sevdiklerimde,geriye benimle ilgili,saygıya benzer bir şeylerin kalmış olması (o “üçüncü temel değer”i buluşumu anımsıyorum: ben de,iki yandan da yitim içindeyken farkına varmıştım onun-‘ne hakt edeceğini bilememe’durumu içindeyken gelmişti,kendiliğinden geride birazcık da olsa saygı bırakabilmişsem,ne ala;yoksa da yoktur işte...
Sayfa 109Kitabı okudu
Günümüz insanını ne bilgisizlik ne doğa ne de hastalık öldürecektir. Şimdiki muazzam ve silahlı uygarlığı yok etmekle tehdit eden tehlike yine insanın kendisidir. "O her zamankinden iyi yaşayabilir, ama nasıl yaşaması gerektiğini her zamankinden daha mı az bilmektedir?" İnsan kim olduğunu bilmeden başka bir şeyden nasıl söz edebilir?17
Sayfa 28 - Fecr Yayınları: 811 / 1. Baskı: Mart 2024
Reklam
Anlaşılan, insanlar artık hologramlardan sevgi umuyor. Robotlara gönlünü kaptırıyor. Söz, duygu, düşünce hatta deneyim emojiye indirgendi. Benlik imgesi ise avatar. Hipergerçekliğin Everest zirvesi! Androidlerle nikahlanacağız. Etlerimiz kemiklerimizden sıyırılsın. Metal iskelet, elektronik devreler ve harddiskle yola devam ederiz. Markalı, yayımlanan, download edilen sanrılar, yaşantıdan daha güzel. Yapaylık, doğallıktan daha temiz. Ebedi mahkumiyet eşittir özgürlük. Kendini imha ise kemale ermenin güvenli yolu. Belki ben de bir çizgi film karakterinin dijital kopyasıyla istikrarlı bir ilişki kurar, ilelebet mutlu mesut yaşarım?.. Ne işim var fotojenik bir hayaletle?!
Eskiler,bir de,yüreği,duyguların,duygulanımların asıl ‘yer’i —yani, ‘varoldukları’ yer— saymışlardır—şimdiki ‘bilim’imize göreyse,yürek,bazı sinir düğümlerinin denetlediği özel türden bir kas yapısından başka bir şey değil: kan ‘pompa’lamağa yarayan bir tür emme-basma tulumba—içinde,kandan başka bir şey de yok;ne duygu ne duygulanım... Şimdi,bugün, bu çağda,ben ki ‘içimdeki bir kovukta yaşayan’ bir “yengeç” olduğunu söylüyorum;bir de,üstüne üstlük,desem ki,o,yüreğimde bulunan kovuğunda barınıyor-ne derlerdi acaba: Nerede; kulakçıklardan birinde mi,yoksa karıncıklardan-hangisinde: sağdakinde mi,yoksa soldakinde...
İstem-böyle bir şey varsa; yani,kişi yapacaklarını isteyebiliyorsa; eylemleri,yapmak isteyebildikleri ve isteyerek yapabildikleriyse,benim kendi istemimin olmadığı söylenebilir—ben yalnızca,o’yum: istediğim; ama yapamadığım-yaptığım;ama,istememiş olduğum——çünkü,onu ben istemedim;ben istemeden oldu o. O bensiz oluştu-ve beni de oldurdu,demek.
SAİD NURSİ'NİN MEHDİLİK İDDİASI
Nur Risaleleri'nde Hristiyan ve Müslümanların ittifakına (!) Said Nursî tarafından Mehdî (a.s.) de iştirak ettirilmiş ve bu ittifakın programı olan Risale-i Nur'u Mehdî'nin neşir ve tatbik edeceği de iddia edilmiştir: "...sonra gelecek o mübarek zat (Mehdi), Risale-i Nur'u bir programı olarak neşr ve tatbik
Sayfa 442Kitabı okudu
Reklam
Kimseye eş olmıyacak bir günahkârlık çapında buluyordum. Bu şikâyetten de bir teferrüd, giz- li bir benlik ve gurur kokusu almış olacaklar ki, şu müthiş cevabı verdiler: <<-Daha ne günahkârlar gelip geçti bu yoldan... Seninki de ne?..» Çarpılıp kaldım. Yani; - Sen onda da bir şey değilsin, merak etme!.. Demek istiyorlardı. Nefs hilesine ne harikulâde karşılık.
Sayfa 178Kitabı okudu
Kötü toprağın kötü ürünüydüm. Benlik ölümsüz olmasaydı hakkında yazdığım “Ben” çoktan dağılıp gitmiş olurdu. Kimileri anlatacaklarımın hayal mahsulü olduğunu söyleyebilir, fakat olduğunu tahayyül ettiğim her şey hakikaten oldu, en azından bana oldu. Halkımın tarihinde bir rolüm olmadığına göre tarih bunu inkâr edebilir, fakat söylediğim her şey yanlış, önyargılı, kinci, art niyetli bile olsa; ben yalancının, zehirleyicinin teki bile olsam sözlerim yine de gerçeğin ta kendisidir ve yutulması gerekecektir.
Benlik Sınırları
"Ben" dediğimiz şey büyük oranda yapay bir algıdır. Hayat, insan için "ben" senin o başlangıç fikrini genişletme işlevine sahip olabilecek benzersiz bir maceradır. Kendimizi ve benliğimizi genişletmezsek dünyaya hep o dar başlangıç penceresinden bakmak zorunda kalırız. Bu daracık sınırlar içinde ise ne yaparsak yapalım, gerçekliği ve gerçek kendimizi hakkıyla anlamamız belki de hiç mümkün olmaz.
Sayfa 112Kitabı okudu
Yoksa,korkutmuyor mu ölüm onu? (Bir seferinde,iki arkadaşımla birlikte,rastlantıyla,bir vapurdaydık,üst-arka sahanlıkta oturuyorduk.İskeleye yanaşırken,bir başka vapur hızla üstümüze gelmeğe başladı-herkes ayağa fırlayıp oraya-buraya kaçıştı: arkadaşlarımdan biri kapağı içeriye atarken,öteki de ayağa fırladı,ama,dönüp,bana bakıp;hiç kıpırdamadan,sakin bir ifadeyle,yaklaşmakta olan vapuru seyrettiğimi görünce,hafifçe kızardı, ve ani bir kararlılıkla,geri,yanıma,oturdu. Ben, bir şeyler söyleme gerekliliği duyup, “Bu gibi durumlarda kaçmak hiçbir işe yaramaz” gibilerinden bir şey söyledim. O sustu. Biraz sonra-tehlike atlatılmıştı-öteki de,içeriden,utanç içine döndü. -Sonradan düşündüm: o kadar sakin olmamı sağlayan neydi? Ölüm korkusu mu yoktu bende-yoksa,tersi: hoşuma mı giderdi,ölüme seyrede seyrede gitmek?... Bilmiyorum.
Pueblo Yerlileri gerçekçi bir havayla benim Ayı Totemine ait olduğumu -bir başka deyişle, ayı olduğumu- söylemişlerdi, çünkü ben merdivenden inerken bir insan gibi vücudum öne dönük inmiyordum, bir ayı gibi merdiveni ellerimle tutarak iniyordum. Eğer bir Avrupalı benim bir ayının mizacına sahip olduğumu söylese aynı kapıya çıkar, ama anlamı biraz değişiktir. İlkel topluluklarda karşılaştığımızda çok yadırgadığımız yaban ruhu kavramı, bizde, diğer bir çok şeyde de olduğu gibi, mecaza dönüşmüştür. Eğer benzetmelerimizi somut biçimleriyle ele alırsak ilkel bakış açısına geri döneriz.
1.369 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.