"Anne, müsaade eder misin dizinde yatayım?.. hani ya bir vakitler beni dizine yatırır da saçlarımı okşardın? İşte yine öyle yatayım, beni yine öyle, sanki sekiz on yaşında bir çocuk gibi okşa... Ah bilsen, anneciğim, bugün okşanmak, sevilmek için ne kadar ihtiyacım var! Özellikle çocuk olmaya, o mutlu zamana biraz olsun dönmeye nasıl muhtacım!.. Bugün dizinin, senin zavallı zayıf dizinin üstüne ağır gelen bu başın, bilsen, o çocuk başından ne kadar farkı var! Bu çocukla o çocuk arasında kırılmış, parçalanmış bir hayat duruyor. Ah! Ben hayatın, o vücudu harap eden mengenenin arasında nasıl da ezildim! İşte,bugün sana hasta, yaralı, tedaviye muhtaç olarak dönüyorum...
Ağlıyor musun anne?.. oh! Ağla ağla, biraz o yaşlar yüzüme saçlarıma dökülsün, onların temiz ve mukaddes damlalari altında şifa bulmak isterim. Yalnız bu değil, daima, ölünceye kadar... Değil mi anneciğim? Sen, beni bunlarla iyi edeceksin, bunlarla bana kuvvet vereceksin değil mi?...