Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
NANELİ VE KAHVELİ ÇİKOLATA E- birbirimize tatlım diyecek kadar olgun degiliz henüz K-sanırım an meselesi birbirimize tatlım dememiz E-sana cıkma teklifi etmeye hazırım ama güzel sözler bakıslar ve dokunuslar asıl eglence bu K-mesela 100. günümüze kadar günleri saymak cok cocukca su günler moda degil E-sadece gülümse hazırmısın agızda yavasca
"Ölümün hak ve gerçek olduğunu aramızdaki çocuklarla kediler bile bilirken, biz onu yine de, kolay kolay yaklaştırmayız kapılarımıza, kondurmayız sevdiklerimize... Oysa her bükülmesi zamanın, ölümden haber veren birer ayet gibi inmektedir günlerin ve gecelerin üstüne... Bükülür, bükülür, bükülür de zaman yine toz kondurmayız yeryüzü günlerimize... Vedanın içli dokunuşu, hep uzaktır kullara..."
Sayfa 293Kitabı okudu
Reklam
Tanrı bir anlığına yeryüzüne eğilip usulca üfleyerek hafızamızı silseydi ve biz yaşanmış her şeyi unutarak, iki yabancı gibi yeniden karşılaşsaydık ne olurdu? Birbirimize aldırmadan geçer miydik? Yaşadıklarımızı bir daha yaşamak için birbirimize doğru bir daha yürür müydük?
Abdi Ağa da insan, biz de...
Memede olan olan olmuştu. Gözüne uyku girmiyordu. Düşüncelere kaptırmıştı kendini. Düşünceler kafasına akın ediyordu. Düşünüyordu artık. Dünya kafasında büyümüştü. Dünyanın genişliğini düşünüyordu. Değirmenoluk köyü bir nokta gibi kalmıştı gözünde. O kocaman Abdi Ağa, karınca gibi kalmıştı gözünde. Belki de ilk olarak doğru dürüst düşünüyordu. Kin duyuyordu artık. Kendi gözünde kendisi büyümüştü. Kendini insan saymaya başladı. Yatakta bir taraftan bir tarafa dönerken söylendi. "Abdi Ağa da insan, biz de..."
Sayfa 80
Biz... Biz size komik ve anlamsız gelse de dünyaya aşıktık, biz insanın bir varlıktan öte, soyut kavramlara karşı özel sorumluluğu olan bir varlık olduğuna inanıyorduk. Boğazıma yükselen içki tadını bastırıyorum. Eğer insansanız bazı şeylere aşık olmak zorundasınız. Mesela gülmeye, mesela güneşe, mesela amcamın nedensiz özverisine, mesela marul gibi ekili şeylere... Anlayacağınız aşık olmak için çok neden vardı ve bizlerde iyi birer aşıktık.
"Her şeyin illa da bir amacı olacak diye bir şey yok, sanki evren bir makineymiş de her parçasının faydalı bir işlevi varmış gibi konuşuyorsunuz siz de. Madem öyle, bir galaksinin işlevi nedir? Hayatımızın bir amacı olup olmadığını bilmiyorum, bunun bir önemi olduğunu da sanmıyorum açıkçası. Asıl önemli olan bütünün içinde bir parça olmamız. Bir kumaşın içindeki iplik ya da kırdaki bir ot sapı gibi. O nasıl öylece varsa, biz de öylece varız. Bizim yaptıklarımız, çimenleri yalayıp geçen rüzgara benziyor."
Reklam
Biz gözlere değil, gözleri güzel gösterene vurulduk. Sözle cezbedene değil, sukutumuzu anlayanla olduk. Süsle olmaz bu işler, alnında secde izi yoksa eğer, senin için her şeyi yaparım diyene, biz sade ezanı sorduk.
Politik anlamda kadınlar hakkında edilecek kelamları, binbir farklı tartışmanın içinde derinleştirmek mümkün fakat ben yalnızca bizden bahsetmek istiyorum. Ekseriyetle arkadaşlığımızdan. Kadınlık üzerine düşünmeye başlamam hangi yaşlara denk geldi, çok da emin değilim. Çalışan bir annenin kızı için tek dileğinin parasal anlamda özgür olduğu bir
“...Olduğumuz gibi görünüp Göründüğümüz gibi sarhoş olacağız; Uzaklaştıkça yollar, biz yaklaşacağız. Denize baktığımızda masmavi Yaşadıklarımızda boğulacağız. Ya da ne bileyim işte; Sıradanlığına bırakıp her şeyi 'Yarısına gelmeden döneceğiz yolumuzdan Ama hiç eksik olmayacak bir özlem solumuzdan...' ”
Sayfa 66 - Sözüm O'na
Taaa şafakları Nice bir Yangınları düşer alın çatıma Gencecik ölüme gitmenin. Yığılır boşkovanlar, dumanlı Ve susar mitralyözler kuytularda. Suskundur, Karanlıktır,
Reklam
Bugün, hepimizin bildiği bütün hayatlar ''paramparça'' iken piyasada bunca çeşitli aşk şarkısı olması, aşkın kendisinin var olmamasından mı acaba? Belki de birileri Gorki'nin üniversitelisi gibi bizim adımıza, olmayan bir sevgiliye yazıyor bu satırları... Ve biz stadyumlarda toplanıp o mısraları dinlerken, aşk varmış gibi yaparak ağlaşıyoruz.... .... yaralı kalbimizin sökükleri dikilirken bir yandan...
Sayfa 125
Şimdi biz neyiz biliyor musun? Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz. Birbirine uzanamayan Boşlukta iki yalnız yıldız gibi Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız Ne kalacak bizden? bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden Bizden diyorum, ikimizden Ne kalacak? Yalnız Bir Opera - Murathan Mungan.
….George’un sesi pekleşti, tok bir tona büründü, kelimeler çok söylenmiş, çok tekrarlanmış olduklarını belli edercesine, düzenli bir biçimde dökülmeye başladı ağzından. “Bizim gibi çiftlik ırgatlığı yapanlar, dünyanın en yalnız insanlarıdır hep,” dedi. “Ne aileleri vardır, ne de yerleri yurtları. Bir çiftliğe gelir, çalışır didinir, biraz para kazanır, sonra kente inip o parayı deve yaparlar. Bir de bakarsın, kuyruğunu kıstırmış, başka çiftliğe gidiyor. Yaşamdan bekledikleri hiçbir şey yoktur.” Lennie keyfinden bayılmıştı. “Tamam. Tamam! Şimdi de biz nasılız, onu anlat.” George devam etti: “Biz onlar gibi değiliz. Bizim bir geleceğimiz var. Derdimizi paylaşacak, bizi seven biri var. Başımızı sokacak yer bulamadık diye barlara dalıp paramızı son kuruşuna kadar harcayanlardan değiliz biz. Öyleleri hapse girse, kimsenin umurunda olmaz. Ama biz öyle değiliz.” Lennie atılıp onun sözünü kesti: “Biz öyle değiliz! Neden değiliz? Çünkü sen bana bakarsın, ben bana bakarım da ondan.” Sevinçle güldü.
"Hanımlar, beyler, eğer biz homo economicus olmayı becerebilsek, hiçbir hükümet, hiçbir rejim, iç ya da dış baskı bizi kişi başına geliri on bin dolarlık ülke olmaktan alıkoyamaz. Zamanındagöç edip dünyanın en gözde toprak parçasına kurulmuşuz. Bir elimiz dağda, bir elimiz denizde, yediğimiz önümüzde, yemediğimiz ardımızda. Bir müşkülümüz
Sayfa 327Kitabı okudu
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.