Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
UZAK DURMANIZ GEREKEN 20 İNSAN MODELİ
1. Sürekli kişisel geçmişiyle ilgili hikayeler anlatanlar 2. Sevgilisiyle/eşiyle övünenler 3. 2 duble içip ne dediğini bilmeyenler 4. Durduk yere dedikodu yapanlar 5. Üzerinizde baskı kurmaya çalışanlar, fazla sahiplenenler 6. Hayatınızla ilgili ileri doğru bir adım attığınızda dur diyenler 7. Özel hayatınıza bulaşanlar 8. Size yalan söyleyenler 9. Boş vaatte bulunanlar 10. Gereksiz Duygu gösterisinde bulunanlar 11. Sürekli negatifler 12. En iyi fikir benim diyenler 13. Monolog severler 14. Paragözler 15. İşi düşünce arayanlar 16. Boş zaman kankaları 17. Faydacılar 18. Halk adamı görünen ırkçılar 19. Goygoycular 20. Herkes de çok iyi anlaşan,herkesi çok sevenler
Sayfa 244Kitabı okudu
Bir gün sonra Gençlik ve Spor Bayramı'dır. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, bayram konuşmasının bir bölümünü ırkçılık-Turancılık konusuna ayırır: "Turancılar, Türk Milletini bütün komşularıyla onulmaz bir surette derhal düşman yapmak için birebir tılsımı bulmuşlardır. Bu kadar şuursuz ve vicdansız fesatçıların tezvirlerine Türk Milletinin
Reklam
Demek ki birinin kendinde neye sahip olduğu, yaşamının mutluluğu açısından en önemli olandır. Ama bu esasen çok az olduğu için, açıkla savaşımın ötesine geçmiş bulunanlar da, henüz bu savaşımı verenler kadar kendilerini mutsuz hissederler. İç dünyalarının boş oluşu, bilinçlerinin yavanlığı, zihinlerinin yoksulluğu onları dostluklar kurmaya yöneltir, ama yine kendileri gibi olanlarla; çünkü similis simili gaudet.* o zaman hep birlikte oyalanıp eğlenmeye çalışılır ve bunu da öncelikle duygusal hazlar da, her türden zevkte ve sonunda sefahatte ararlar. * (Latince) Davul bile dengi dengine. ç.n.
"Rahmân'ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) 'Selam!' derler (geçerler). Gecelerini Rablerine secde ederek ve kıyamda durarak geçirirler. Ve şöyle derler: 'Rabbimiz ! Cehennem azabını üzerimizden sav. Doğrusu onun azabı gelip geçici
Peygamber Efendimiz (s.a.v), yaratılmışların en şereflisidir. O kadar yüksek mertebesiyle beraber pek fazla mütevazi idi. Fakirleri, zayıfları daima okşar, misafirlerinin altlarına kendi mübarek elbiselerini döşeyecek kadar lütufta bulunurdu. Bir meclise girince nerede boş yer bulursa orada oturmak ister, bulunduğu meclislerde elbisesini toplu tutup etrafa yaymazdı. Bununla beraber bulunduğu meclislerde herkesten fazla vakarını korurdu. Konuşmaya lüzum görmedikçe sükût ederdi. Gülmek icap edince tebessüm ile yetinirdi. Huzur-u saadetinde bulunanlar da son derece edebe riayet eder, başlarını aşağıya eğerlerdi. Konuşurken seslerini fazla yükseltmezlerdi, gülmeleri de tebessüm derecesini geçmezdi. Risaletmeap (s.av) Efendimiz, âcizlere, yoksullara o kadar iltifat ve tevazu gösterdiği halde, kendileriyle mektuplaştığı hükümdarlara karşı asla küçülme göstermez, risalet makamının yüceliğini muhafazadan asla geri durmazdı. Kayserler'e, Kisralar'a gönderdiği mektuplarında daima mübarek ismini öne alır, meselâ “Allah'ın kulu ve Resulü Muhammed (s.a.v) tarafından Rum büyüğü Hirakl'e” diye yazdırırdı. Ve kendilerini hiç çekinmeksizin İslâm dinine davet ederdi, kabul etmedikleri takdirde azaba uğrayacaklarını, saltanatlarının ellerinden çıkacağını kendilerine açıktan açığa ihtar buyururdu...
Şamil, bölgeye ilk temsilcisini 1843 yılında göndermişti. 1850 yılında daha güçlü bir ismi, Naip Muhammed Emin'i görevlen­dirdi. Bu kurnaz adam, aşiretleri birbirine düşürdü. Korkunç bir şiddetle hükmeden Muhammed Emin, bir yandan düzeni sağla­ma kisvesi altında katliamlara girişiyor, diğer yandan aldığı rüş­vetlerle cebini dolduruyordu. En
Reklam
Alemdar Mustafa Paşa'nın ölümü Cevdet Paşa anlatımıyla:
'' Alemdar Paşa delik açıldığı takdirde kendisini kurşunla ora­ da öldüreceklerini anladı. Boş yere ölmek yiğitliğe sığmazdı. Bu ana kadar gayretle sebat edip bir yerden yardım erişmesini bekle­ mişti. Artık tamamiyle ümidini kesmişti. Tasavvur et t iği son ted­ birin icrası zamanı gelmişti. "Ateşe evet, utanmaya hayır" kaide­since '' Allahü Ekber Kebira!" diyerek tabanca ile cephaneye ateş etti. Dehşet veren bir gürültü ile mahzenin kubbesi gök kubbe­ sine doğru fırladı. Üzerinde bulunan birkaç yüz Yeniçeri kuş gibi havaya uçtu, yakında bulunanlar taşların çarpmasıyla telef olarak cehennemin yolunu tuttu."
63 — O cok merhametli Allah'in (has) kullari onlardir ki, yeryüzünde tevâzu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler kendilerine lâf attığında (incitmeksizin) «Selâm !» derler (geçerler), 64 - Onlar ki, gecelerini Rablerine secde ederek ve kıyam durarak geçirirler; 65 - Onlar ki, söyle derler: Rabbimiz! Cehennem azabini üzerimizden sav.
Furkan Suresi 63-64-65-66-67-68-69-70-71-72-73-74-75-76-77. Ayetler
TERKÎB-İ BEND'DEN
Bir katre içen çesme-i pürhûn-ı fenâdan Başın alamaz bir dahi bârân-ı belâdan Asûde olam dersen eğer gelme cihâna Meydâna düşen kurtulamaz seng-i kazâdan Sabit-kadem ol merkez-i me'mûn-ı rızâda Vâreste olup dâire-i havf u recādan
"Şimdiye kadar ulusun beynini paslandıran, uyuşturan ve bu istekte bulunanlar olmuştur. Herhalde zihinlerde bulunan bütün boş inanlar tümüyle atılacaktır. Onlar çıkarılmadıkça, beyne gerçek aydınlıkları aşılamak olanaksızdır"
Reklam
İnsanın iğrenç ve boş yaşamının bir anlamı vardır ve Tanrı sonunda bütün yanlışları doğrular. İnsanın kendisi cahil, kibirli, kötüdür, her eylemi bencillikle belirlenir; beğenilmekten hoşlanır, gerçekleri hor görür, hemcinslerinden nefret eder. Tüm bunlara karşın, bu sefil yaratıkta yüce olan bir şey vardır: İnsan düşünür, bu da onun değer ve onurunun özüdür. İnsan kendisinin bir sefil olduğunu bilir ve bu bilgi onun büyüklüğünü ortaya çıkarır: "İnsan yalnızca bir kamıştır, doğada bulunanlar içinde en dayanıksızı; ama düşünen bir kamış."
Sayfa 186Kitabı okudu
_Aklı başındalık, düşünüp-taşınıp, tartıp, tercih etmeye yönelik bir erdemdir ve bir anlamda pek çok erdemin ustasıdır. Bu bağlamda basiret ve zeka gibi yine ruhun bu kısmına ait erdemler, aklı başındalığın kalfası, ruhun diğer kısmındaki karakter erdemleri ise çırağı konumundadır. Öte yandan erdemlere yönelik doğal eğilimin söz konusu olduğu
Bir kısmı da ya birtakım ham hayaller peşinde koşan idraki kıt veya nasıl ve hangi yoldan olursa olsun, tekrar iş başına geçmek hırsı ile yanıp tutuşan, gözleri dönmüş politikacılardı. Her iki kategori içinde bulunanlar, koca Osmanlı imparatorluğunun sekiz, on yıl içinde dağılmasına mal olan çok ağır hatalarının, elemli sonuçları ortada dururken, birtakım boş ve mantıksız sözlerle hâlâ memleketi kendilerinden başkalarının idare edemeyeceği iddiasındaydılar.
_Anlamak, sevmenin başlangıcıdır. _Üzülme, kızma, sadece anla. İnsanlara kahkahalarla gülmek ya da nefret duymak yerine onları anlamak için çaba sarf ettim. _Tutkulardan kurtulup özgürleşmek için, eylemlerimizin gerçek nedenlerini anlamalıyız. Anlamak, onları dönüştürür. _Aklın kılavuzluğunda yaşayan insan başkasının kendisine olan nefretine,
107 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.