Anılar dayanıksızdı. Zamanla unutulabiliyor, yeniler eskileri unutturuyordu. Bu kötü bir şey değildi ama arada bir özlemle hatırladığı ve niye özlem duyduğunu pek de düşünmediği bu eski aşk, kahramanının yeni rolü yüzünden acı bir hikayeye dönüşmüştü artık.
İnsan bir kez kendini buldu mu bu dünyada kaybedecek hiçbir şeyi yok demektir. Ve insan bir kez olsun içindeki insana dokundu mu tüm insanlara dokunabileceğini tüm kalbiyle biliyor demektir.
İyi niyetiyle, çabuk inanan fıtratında, ürkek ve yumuşak başlı biri olmuştu ömrü boyunca. Oysa insan böyle değil, başkalarının hayatlarından beslenen, acımasız ve yırtıcı bir hayvan gibi hırslı ve sinsi olmalıydı.
Bu dünya soğuyacak günün birinde
Hatta bir buz yığını
Yahut ölü bir bulut gibi de değil
Boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
Zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız
Şimdiden çekilecek acısı bunun
Duyulacak mahzunluğu şimdiden
Böylesine sevilecek bu dünya
'Yaşadım' diyebilmen için...
Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır.(...)Herkes kendi tutamağının en iyi, en yüksek olduğuna inanır.Gülünçlüğünü fark etmez.
Fert kendisini muhafaza etmeliydi. Kâinat içinde erimeye kimsenin hakkı yoktu. Fert,fert olarak kalmalı fakat bütün hayatla kendisini doldurmasıını bilmeliydi.