Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsan gerçekten hayret ediyor. Daha düne kadar her şey olağan bir şekilde devam ederken birden karşıma birileri çıkıyor ve sana aslında sandığın kişi olmadığını söylüyorlar ve bundan da tuhafı, bir halkın kötü bir adamdan kurtuluşu için tek çare sizin yardımınız olduğu söyleniyor. Aynı zaman da size, öldürülme tehlikeniz olduğu söyleniyor. Bu düşünceler zihnimi meşgul ediyordu. Ama yine de etrafımdaki detayları kaçırmamaya çalışıyordum.
Mabo ile ilgili rüyayı kötü olduğu için hemen unutmak istiyorum fakat Take'nin rüyası, eğer gerçekten rüyaysa bu, sonsuza dek uyusam da olur.
Reklam
Kurgu kötü değil, hayati bir olgudur. Para, devlet ya da şirket gibi ortaklaşa kabul ettiğimiz hikayeler olmadan hiçbir karmaşık insan toplumu işleyemez. Uydurduğumuz kurallara inanmadan futbol oynayamayız. Piyasalardan ya da mahkemelerden, benzer uydurma hikayelere inanmadan yararlanamayız. Ancak bu hikayeler sadece araçlardır. Hedeflerimiz ya da değerlerimiz hâline gelmemelidir. Sadece kurgu olduklarını unuttuğumuz anda gerçeklikle bağımızı kaybederiz. "Şirket için çok para kazanmak" ya da "ulusal değerlerimizi korumak" gibi çatışmaların içine düşeriz. Şirket, para ve ulus sadece hayalimizde var olabilir. Hepsini kendimize hizmet etmek için yaratmışken, neden onlar uğruna kendi hayatlarımızı feda edelim? 21. yüzyılda geçmişte görülmediği kadar güçlü kurgular ve totaliter dinler yaratacağız. Biyoteknoloji ve bilgisayar algoritmalarının yardımıyla bu dinler dakika dakika varlığımızı kontrol etmekle kalmayacak; bedenlerimizi, beyinlerimizi ve zihinlerimizi de şekillendirecek, cennetler ve cehennemlerden oluşan bütünlüklü sanal dünyalar yaratacaklar. Kurguyu gerçekten, dini de bilimden ayırmayı başarmak hiç olmadığı kadar zor ve hayati olacak.
"İnsanlar kötü kalpli." ... "Kötü kalpli değiller" diye itiraz etti Fermin. "Geri zekâlılar, bu aynı şey değil. Kötülük ahlaki bir kararlılık, niyet ve belirli bir düşünce gerektirir. Geri zekâlı ya da yabani olan ne düşünür ne de akıl yürütür. Tıpkı çiftlik hayvanı gibi içgüdüsüne göre hareket eder, iyi olanı yapmaktan, her zaman haklı olmaktan ve rengi, inancı, dili, milliyeti ya da Bay Federico örneğinde olduğu gibi, boş vakitlerini geçirme alışkanlığı nedeniyle kendisinden farklı olanların canına okumaktan gurur duyar. Dünyanın gerçekten kötü olan insana daha fazla, kalın kafalıya daha az ihtiyacı var.
Sayfa 188 - Kırmızı Kedi Yayınevi / Dördüncü Basım: Haziran 2022 / Özgün Adı: La sombra del viento / İspanyolca Aslından Çeviren: İdil DündarKitabı okuyor
Bir insana tavsiyeler
1. Utanç bir prangadır. Kendini azat et. 2. Yeteneklerin hakkında endişelenme. Sevme yeteneğin var. Bu yeter. 3. Diğer insanlara karşı nazik ol. Evrensel boyutta onlar sensin. 4. İnsanlığı teknoloji kurtarmayacak. İnsanlar kurtaracak. 5. Gül. Sana yakışıyor. 6. Meraklı ol. Her şeyi sorgula. Şimdinin gerçeği gelecekte bir hikaye olacak sadece. 7.
Sayfa 261Kitabı okudu
Hayat dediğin ne ki?
Shakespeare, gölgeyle buluşmanın gerekliliğini anlamış ve oyunlarında bu çalışmayla ilgili çağrıyı göz ardı etmenin trajik sonuçlarını sık sık anlatmıştır. Kötü karakter Macbeth'e, kurtarılmamış karanlığın doğurduğu boşluk ve sefaleti anlatan şu dokunaklı sözleri söyletir: Hayat dediğin ne ki Yürüyen bir gölge Budalanın birinin anlattığı bir masal Kuru gürültüler ve büyük öfkelerle dolu Hiçbir şey ifade etmeyen Gerçekten trajik bir figür olan Macbeth'in hayatı anlamını tamamen yitirmiştir. Karanlık tarafıyla ilgili bir şey yapmak için çok geçtir çünkü cinayet işleyerek gölgesini hayata geçirmiş ve böylece kaderi geri dönülmez bir şekilde mühürlenmiştir. Şiirsel olmayan bir dille ifade edecek olursak trajedi, içinde bulunduğumuz durumla ilgili bir şey yapmak için çok geç kaldığımızda gölgenin farkına varmak olarak tanımlanabilir. Fakat çoğumuz için gölgenin farkına varmak, Jung'un söylediği gibi "fevkalade pratik bir sorundur". Bu derlemede, görmezden gelmeyi veya bastırmayı seçtiğimiz şeyleri bilinçli ve kasıtlı olarak kabul etme sürecini gölge çalışması olarak adlandırıyoruz. Terapi, daha önce ego idealimiz uğruna reddettiğimiz unsurları üstlenmemizi ve yıkıcı tarafımıza sahip çıkan yeni bir kişisel düzen oluşturmamızı zorunlu kılar.
Reklam
Dergiler burada çok popüler, oysa dergi okuyup da kendini daha iyi hisseden bir insana hiç rastlamadım. Hatta dergilerin başlıca amacının okurlarına aşağılık hissi yaratıp onları bir şey satın almaya yönlendirmek olduğunu söyleyebilirim. Bunu başarıyorlar da. İnsanlar bir şey satın alıyor, sonra kendilerini daha kötü hissediyor ve bu yüzden başka ne satın alabileceklerini görmek için başka bir dergi satın alıyorlar. Kapitalizm dedikleri daimi ve mutsuz bir sarmal bu ve gerçekten çok popüler,
" Koskoca dünyada, yalnızca bir milyon tane gerçekten kötü adam var. Büyük güç sahibi olanlar ile zengin olanlar, yani kararları uygulanan bir milyon kişi. Sayıları on milyon olan a**** adamlar ise kötü adamların aldıkları kararları uygulamaya çalışan asker ve polislerden ibaret. Onlar, on iki anahtar ülke ile diğer yirmi ülkenin ordusu ve polis güçleri. Toplamda gerçek bir güce ya da yaptırıma sahip olmayan on milyon kişi var. Genellikle cesur insanlar olduklarına şüphe yok fakat aynı zamanda aptallar, çünkü hayatlarını onları satrançta birer piyonmuş gibi kullanan hükümet uğruna vermeye hazırlar. Oysa uzun vadede o hükümetler, onları her zaman hayal kırıklığına uğratıp bir başına bırakıyor. Ülkeler, savaş kahramanlarını görmezden geldiği kadar kimseye görmezden gelmemiştir. " " Yüz milyon korkağa gelince, onlar da kötü adamların bildiğini okumasına izin vererek başlarını diğer yana çeviren bürokratlar ve memurlar. Onlar bu bölümün başı,şu komitenin sekreteri ya da diğer kuruluşun başkanı. Müdürler, yetkililer, belediye başkanları, mahkeme görevlileri. Kanunları uyguladıklarını ya da sadece işlerini yaptıklarını ve bunu yapmazlarsa bir başkasının nasılsa yapacağını söyleyerek kendilerini savunurlar. Onlar neler olup bittiğini bilen ama bundan asla bahsetmeyen, bir adamı idam mangasının önüne götüren kağıdı imzalayan ya da bir milyon insanı aç bırakarak yavaş bir ölüme mahkum eden yüz milyon korkaktır. "
– Ama senin için geçerli değil bu. Senin korkacak bir şeyin yok. Sen gece vakti bile köşe bucak gözü kapalı gezebilirsin, bu kuyuya asla düşmezsin. Senin yanındayken benim de korkacak bir şeyim yok. – Gerçekten mi? – Gerçekten. – Nasıl bilebilirsin ki bunu? – Biliyorum işte, o kadar. (Elimi sıkı sıkı tutuyordu. Bir süre öyle, sessizce yürümeyi sürdürdük.) Ben ellerin birbirine temasıyla her şeyi anlarım. Bunun mantıkla filan ilgisi yok, hissederim, hepsi bu. Örneğin, senin yanındayken, şimdi olduğu gibi, hiçbir şeyden korkmam. Başıma kötü ya da can sıkıcı şey gelemez. – O halde çok basit. Hep böyle kalırız olur biter. – Gerçekten böyle mi düşünüyorsun? – Elbette.
Pdf
Renklerden Moru alıntılar
(1) Bay_' ın kafasını kırman lazım önce, dedi. Cenneti sonra düşünürsün. (2) Harpo' dan bıktım, dedi. Evlendiğimizden beri tek düşündüğü bana lafını geçirmek. Karı değil, köpek arıyor kendine. (3) Dünyanın düzeni böyle. Biliyorum. Ama eğer böyleyse neden kalbim sızlıyor bu kadar? (4) Ne diye dövüyor seni, diye sordu. Ben olduğum ve sen olmadığım için, dedim. (5) Yüzünü Harpo' ya çevirdi. Harpo, dedi, beni gerçekten seviyor musun, yoksa sadece rengimi mi seviyorsun? (6) Tuhaf geliyor dedi Bay__' la bana. Öyle birden bire. Gramofona benzetiyorum. Evin köşesinde ses çıkarmadan bir yıl ölü gibi dur, sonra biri bir plak koysun, birden hayata dön. (7) Dedi ki, "köle" gibi deme anne. - Ne demeliyim (...) - Tutsak, dedi oğlu. (8) Ne kadar cahil olduğumu fark etmemiştim, Celie. Kendi hakkımda bildiğim bir gıdım şey fındık kabuğunu bile doldurmazmış! Bayan Beasley öğretmenlik hayatı boyunca gördüğü en akıllı kız olduğumu söylerdi bir de! Ama ona bir şey için teşekkür borçluyum, bana kendi kendime öğrenmeyi öğrettiği için, okuyarak, çalışarak ve yazımı güzelleştirerek. Ve bir de içimdeki öğrenme isteğini canlı tutarak. (9) Celie, bu dünyada bizim de bilgilenmemizi isteyen siyahlar var! Gelip ışığı görmemizi isteyen! Hepsi babam ya da Albert gibi kötü ya da anam gibi ezilmiş değiller. (10) Celie, süslü desenleri olan parlak mavi kumaşlara sarınmış ışıl ışıl kuzguni siyah insanlarla dolu bir kenti gözünün önüne getirmeye çalış. İnce uzun boylular boyunları da uzun, sırtları dümdüz. Gözünde canlandırabiliyor musun, Celie? Çünkü bana ilk kez siyah görüyormuşum gibi geldi.
Sayfa 1 - Doğan Kitap - Renklerden Moru
Reklam
"Ona söylediklerim yalan değildi.Bir süre sonra buraya alışılıyordu gerçekten de.Ama önce bu kalabalığa,gürültüye, susuzluğa,etrafta cirit atan sıçanlara,açlığa ve tükenen umutlara bir dakika daha katlanamayacak bir noktaya gelmen gerekiyordu. Diva'ya iyi günlerin ancak en kötüsünden sonra başladığını söyleyememiştim.Hem Diva'nın en kötü günü ne zaman gelecekti o da belli değildi.Belki de dibe vurmasına yalnızca yirmi dört saat vardı."
Sayfa 469Kitabı okudu
Bir öfke nöbetinin ortasında bir çocuğu görmezden gelmek yapabileceğimiz en kötü şeylerden biridir çünkü bir çocuk üzgünken gerçekten acı çekiyordur. Perişandır. Vücudunda stres hormon olan kortizol pompalanıyor ve beynini yıkıyordur, duygu ve dürtüleri tamamen kontrolden çıkmıştır, kendisini sakinleştiremez veya ihtiyacı olan ifade edemez. Bu acı vericidir.
Gerçekten bu kadar kötü mü?" "Kötü çünkü en büyük acıyı yine kendisi çekiyor olsa da gururunun kölesi olmuş durumda.
Ben hayatta sadece iki tane gerçekten kötü olan şey biliyorum: vicdan azabı ve hastalık. İyi olan tek şey de bu kötü şeylerin olmaması.
Sayfa 571Kitabı okudu
"Bir zamanlar Sokrates adında bir adamın yaşadığı, insanlığa ne kadar anımsatılsa azdır; zamanında kendisiyle yasal yetkililer ve kamuoyu arasında kayda değer bir çatışma olmuştu. Büyük insanların bol olduğu bir çağ ve ülkede doğmuş bu adam, hem onu hem de o çağı en iyi bilenler tarafından, dönemin en erdemli kişisi olarak aktarılmıştır bize; biz ise onu, kendisinden sonra gelen bütün erdem öğretmenlerinin başı ve ilk örneği, hem Platon'un yüksek ilhamının hem de Aristoteles'in dengeli yararcılığının kaynağı olarak tanıyoruz, “i maestri di color che sanno” (hocaların hocası) diyebileceğimiz, etik ve tüm diğer felsefe kollarının iki hayat pınarıdır bu düşünürler. Ondan bu yana yaşamış bütün önde gelen düşünürlerin bu saygı duyulan ustası -aradan iki bin yıldan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen ünü hala büyüyor, doğduğu şehre şan katan tüm diğer isimlerin toplamından daha ağır basıyor- kendi ülkesinin insanları tarafından, mahkeme önünde dine saygısızlık ve ahlaksızlık yapmaktan suçlu bulunarak öldürüldü. Dine saygısızlığı, devletin tanıdığı tanrıları reddetmekti; gerçekten de onu suçlayan kişi, hiçbir tanrıya inanmadığını öne sürdü (bkz. “Apologia”). Ahlaksızlığıysa, öğretileri ve yönlendirmeleriyle “gençliği kötü yola sevk etmek”teydi. Mahkeme onu bu eylemlerden suçlu buldu, bunu dürüstçe yaptığına inanmamız için de her türlü gerekçe var; herhalde o zamana kadar doğmuş olanlar arasında, insanlığın elinde en iyi muameleyi görmeyi hak etmiş bu insan, mahkeme tarafından, bir suçlu olarak öldürülmeye mahkum edildi."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.