Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sanki bu narin ve tükenmiş insan bedeni İlkel bir tanrıymış gibi.
Bu ölüm herkesin nazarında ani olmuş. Zaten hep böyle olmaz mı? Her ölüm ani, her ölüm erken, her ölüm vakitsiz görülmez mi? Esasında her ölümün bir vakti, zamanı vardır. O vakit geldiğinde ne bir adım ileri gider ne de bir adım geri gider insan. O vakit gelip çattığında insanın alacağı soluğu tükenmiş, içeceği suyu kurumuş olur.
Sayfa 118Kitabı okudu
Reklam
"...Doğrusu, her an inanmaya hazırdır, bütün bu yaşamın duyguların uyaranı olmadığına, serap olmadığına, hayal gücünün yalanı değil de aslında gerçek, sahici, var olan bir şey olduğuna! Neden o zaman, söylesenize Nastenka, neden o zaman böyle zamanlarda sıkışıyor ruh? Neden o zaman büyülü bir şekilde, beklenmedik bir hırsla nabız hızlanıyor, hayalperestin gözünden yaşlar boşanıyor, solgun, ıslak yanakları yanıyor ve dile gelmez bir sevinçle doluyor bütün varlığı? Neden o zaman uykusuz geceler bir an gibi, sebepsiz bir neşe ve mutlulukla geçiyor ve şafağın pembe ışığı pencereye vurduğunda ve loş odayı bizde, Petersburg'da olan türden, kararsız fantastik bir ışıkla aydınlattığından tan vakti, hayalperestimiz neden yorulmuş, tükenmiş bir halde kendini yatağa atıyor ve kendi hastalıklı, mahvolmuş ruhunun coşkularından yorulmuş ve kalbinde acı verici, tatlı bir sızıyla uykuya dalıyor? Evet, Nastenka, insan yanılır ve gerçek, hakiki bir tutkunun onun ruhunu heyecanlandırdığına inanır bilinçsizce, işe yaramaz hayallerinde canlı, ele gelir bir şeyler olduğuna inanır istemeden!.."
Allah ölüm acısını dağlara vermiş, taşıyamayıp yıkılmış. Nehirlere vermiş ağlamaktan kurmuş. Rüzgara vermiş esmiş esmiş tükenmiş. En sonunda da hepsi dile gelerek, 'Al bu acıyı dayanamıyoruz,' diye Allah'a yalvarmışlar. Allah ölüme acısını onlardan almış biz insanlara vermiş. İnsanoğlu arsızmış. Çabuk unuturmuş, çabuk alışırmış. Dağları yıkan, nehirleri kurutan, rüzgarı tüketen ölüm acısı insanı tüketmemiş. İnsan acının ilk haliyle kavrulmuş kavrulmuş, ama zamanla alışmış
Sayfa 400Kitabı okudu
Çoğunlukla hayatın ikinci yarısının, ilkini dengelemesi gerekiyor. Sanki bir şekilde var olmak için doğmuşuz ve öbürü olmaya çalışırken, tükenmiş ya da çok sıkılmış gibiyiz. Utangaç insan, stand-up gösterisi yapıyor. Diğerlerinin hizmetine adanmış kişi tükeniyor ve ne zaman bu kadar "bağımlı" olduğunu merak ediyor.
İnsan ayakları üstünde sağlam durmalı ve burada etrafına bakmalı; Çalışkan olan biri için bu dünya tükenmiş değildir
Sayfa 479 - İthaki Yayınları 9. BaskıKitabı okudu
Reklam
82 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 saatte okudu
Merhaba arkadaşlar. Hepimize günaydın. Muslutlu bir gün olsun. Kapanışı çok ilginç bir eserle yapacak ve Oscar Wilde’ye veda edeceğiz şimdilik. Bunun için de iyi bir araştırma yapmak gerekiyordu. Neden? Yahya Peygamber, kutsal kitaplarda kendine yer bulan bir peygamber olduğu için (Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncillerinde adı geçer ki
Salome
SalomeOscar Wilde · İmge Kitabevi · 2018373 okunma
“Allah ölüm acısını dağlara vermiş, taşıyamayıp yıkılmış. Nehirlere vermiş, ağlamaktan kurumuş. Rüzgârlara vermiş, esmiş esmiş tükenmiş. En sonunda hepsi dile gelerek, ‘Al bu acıyı, dayanamıyoruz,’ diye Allah’a yalvarmışlar. Allah ölüm acısını onlardan almış, biz insanlara vermiş. İnsanoğlu arsızmış. Çabuk unuturmuş, çabuk alışırmış. Dağları yıkan, nehirleri kurutan, rüzgârları tüketen ölüm acısı insanı tüketmemiş. İnsan acının ilk haliyle kavrulmuş, kavrulmuş ama zamanla alışmış.”…
Sayfa 393 - AlfaKitabı okudu
HİÇİZM ve HAYAT...
- "Bugün seni aykırı düşünceler içinde görüyorum!" - "Öyle... Ben zıddından bile muhatap öksüzü, nesli tükenmiş bir soy gibi, belirli bir seviyede tersinden söylenebilecek olanları da ifâde ediyorum. Bu HİÇİZM düşüncesiyle çevreme bakınca görüyorum ki, insan başarısızlığa uğramış bir tür ve hayat yitirilmiş bir dâva..." - "Dünyayı incelemek ve açıklamaktan da kaçıyorsun!.. Yâni tersine düşünceyle!.." - "Tezadın biri burada: Her şey hiç, dedikten sonra, hiç de hiç olduğuna göre, hiç'i ifâde cehdi niçin?
Sayfa 170 - 171 10.Levha, (Hepçilik ve Hiççilik), -Aykırı Düşünceler- İBDA Yayınları.Kitabı okudu
Reklam
168 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Ev Sahibesi
Ev Sahibesi
, Dünyaca ünlü Rus roman yazarı
Fyodor Dostoyevski
Fyodor Dostoyevski
'nin 1847'de yazdığı romandır. Ev Sahibesi; Dostoyevski bu kısa romanında başyapıtlarına özgü bir üslup güzelliğiyle bize, hasta ruhlu kişilerin yaşamından, gerçekle düş arası unutulmaz sahneler anlatır. Hummalı ruh halleri içinde mutluluğa susamış, ama onu bir türlü elde edemeyen bu insanların olağanüstü bir gerçeklikle yaşamakta olduklarını anlatan akıcı bir romandır. Ev Sahibesi, diğer eserlerine göre Dostoyevski’nin hayatından nispeten daha az esinti içeriyor. Bununla birlikte, kimi edebiyat araştırmacılarına bakılırsa, sürgün öncesi siyasi görüşleriyle uyumlu sembolik ögeler hiç de az değil; İhtiyar Murin, adeta büyülü ama meşum iktidarıyla otokrasiyi temsil ediyor, kendini bu iktidara kaptırmış olan Katerina ise Rusya’yı. Ordınov hiç değilse bu hikâyede yenemiyor büyücüyü, ama umut tamamen tükenmiş değil. Ev Sahibesi, yayımlandığı dönemde hem olumlu hem olumsuz tepkiler alırken günümüzde Dostoyevski’nin külliyatında eşsiz olarak görülmektedir. Bir edebiyat eseri olarak muazzam. En önemlisi, romantizmle psikolojik gerçekliğin iç içe geçtiği bir eser bu; insan açıkçası, hangi tarzda sınıflandıracağını bilemiyor. Yarattığı izlenim okurun ruh haline göre değişen, romantik mi gerçekçi mi, kasvetli mi aydınlık mı olduğu belirsiz bu hikâye, kuşkusuz ki Dostoyevski’nin en büyük eserleri arasındadır. Rus folkloründen izler taşımakta ve otobiyografik göndermeler içermektedir.
Ev Sahibesi
Ev SahibesiFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202210,4bin okunma
Allah ölüm acısını dağlara vermiş, taşıyamayıp yıkılmış. Nehirlere vermiş, ağlamaktan kurumuş. Rüzgârlara vermiş, esmiş esmiş tükenmiş. En sonunda hepsi dile gelerek, 'Al bu acıyı, dayanamıyoruz,' diye Allah'a yalvarmışlar. Allah ölüm acısını onlardan almış, biz insanlara vermiş. İnsanoğlu arsızmış. Çabuk unuturmuş, çabuk alışırmış. Dağları yıkan, nehirleri kurutan, rüzgârları tüketen ölüm acısı insanı tüketmemiş. İnsan acının ilk haliyle kavrulmuş, kavrulmuş, ama zamanla alışmış."
Sayfa 349Kitabı okudu
Erzincan'a kadar yollar, dağlar ıssızdır. Hele yeni biten dünya savaşı, buralarını boşaltmış, insansız bırakmıştır. Yollarda tek tük, berbat, sefil, yorgun-argın bazı göçmen kalıntılarına rastlanır. Bunlar Birinci Dünya Savaşının Ağrı'dan, Erzurum taraflarından söküp, İç Anadolu'ya, Çukurova'ya attığı muhacirlerin artakalan döküntüleridir. Hepsi de aç, çıplak, vasıtasız ve ümitsizdirler. Mustafa Kemal bunları dikkatle süzer. Her rastladığı kafile, onu derin derin düşündürür. Dağlarına, ovalarına daldığı bu uçsuz bucaksız diyarlarda bir avuç tükenmiş insan! Halbuki tasarladığı savaşı, işte bunlarla yapmak zorundadır. Bir defasında, bir su başında bunlardan biriyle konuşur: - Nerelisin ağa? +Eleşkirt tarafından. Çukurova'dan gelirik... -Hepiniz bu kadar mı? +Çohtuk paşa can, çohtuk. Gidende dağlar, dereler göçü almazdı. Bal, lor, davar istediğin kimi. Ama şimdi at da bu, külfet de bu. İster al, ister sat paşa can... Evet, ister al, ister sat! En doğru söz buydu.
Günde Kaç Saat Sosyal Medya
Çocuğun karşısında muhatap olarak duran, insan değil; sosyal hayat, aile kurumu tükenmiş. Bizim geleneğimizde ne vardır; akşam yemeğini tüm aile oturur beraber yer, sohbet eder. Artık bunu bulmak mümkün değil. Bu yüzden ölçü, denge çok önemli. Dengeyi kaçırmadan güzel bir şekilde kullanılırsa sosyal medya iyi bir iletişim aracı. Aslında eşyada bir sorun yoktur, eşyanın kullanımında bir sorun vardır. Artık telefonu olmayan kimse kalmadı; telefonla açıp birine küfür de edebilirsin, "Kardeşim, sabah namazına kalk," da diyebilirsin. Aracı nasıl kullanmak önemlidir.
Sayfa 22 - Motto yayınları, Said ErcanKitabı okuyor
1.456 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.