Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"O, size Kitap'da şunu indirdi: Allah'ın ayetlerinin inkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz vakit onlar başka bir söze dalıncaya kadar yanlarında oturmayın. Çünkü o zaman siz de onlar gibi olursunuz." (4 Nisa/140) Şeyh Süleyman bin Abdullah, bu ayet ile ilgili olarak şöyle der: "Ayet, zahiri anlamına göre değerlendirilir. Buna göre, Allah (Subhanehu ve Tealâ)’nın ayetlerinin inkar edildiği ve alay edildiğini işittiği halde, ikrah altında olmaksızın, onların söylediklerini reddetmeksizin veya onların meclislerinden ayrılmaksızın kafirlerle birlikte oturmaya devam eden kişi, onların işlediği fiili işlemese dahi aynen onlar gibi kafir olur. Zira bu, küfre rızayı içerir; küfre rıza ise küfürdür. Alimler, herhangi bir günahtan razı olan kişinin, aynen o günahı işleyen gibi olduğu konusunda bu ayetler ile delil getirmişlerdir. Kişi, kalben bundan hoşlanmadığını iddia etse dahi bu kabul edilmez; çünkü hüküm zahire göre verilir. Küfrü izhar eden kişi , kafir olur." (Ed-Dureru’s Seniyye, Cihad, 79)
geceleri ağlayarak yattığımı söyleyemediğim sen, özü beni bir beşik kadar yoran. benim yüzümden uyumadığını bana söylemeyen sen: bu hasreti gidermezsek nice olur halimiz? sevenlere bir baksana, itiraf etmeye başlar başlamaz nasıl da yalan söylerler. sensin yalnızlığımın tek sebebi. tek seni karıştırabilirim. bir süre sensin o, sonra yine uğultu ya da iz bırakmayan bir koku. ah, kaybettim hepsini kollarımda, bir tek sensin, sen, tekrar tekrar doğan: sana hiç bir zaman sarılamadığımdan, vazgeçemiyorum bir tek sensin sen
Reklam
Lesko
Gelgelelim herkesin yükseği kendine en yüksektir. Ve bu zehir, bu yükseklik sarhoşluğu, insanın kafasını bir kez bulandırınca, orantı duygusu ve farklılıklar ortadan kalkar. Daha yüksek ya da daha alçak kule diye bir şey kalmaz. Her baş dönmesi bir diğeri kadar iyi olur.
Sayfa 113 - İletişim Yayınları 1. Baskı 2020 İstanbulKitabı okudu
"Harese nedir, bilir misin oğlum? Arapça eski bir kelimedir. Bildiğin o hırs, haris, ihtiras, muhteris sözleri buradan türemiştir. Harese şudur evladım: Develere çölleri gemileri derler bilirsin, bu mübarek hayvan üç hafta yemeden içmeden, aç susuz çölde yürür de yürür; o kadar dayanıklı yani. Ama bunların çölde çok sevdikleri bir diken vardır. Gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye başlarlar. Keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar. Tuzlu kanın tadı dikeni ile karışınca bu, devenin daha çok hoşuna gider. Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir tür kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve. Bunun adı haresedir. Demin de söyledim, rekabet, ihtiras, haris gibi kelimeler buradan gelir. Bütün Ortadoğu'nun âdeti budur oğlum, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur."
Sorarım sizlere: halkın sıkıntılı halleri ve devlet parasının bir tarafa akması, ortalığın sıkıntı ve ıstırabı ve her yolun nizamının bozulması, şatafat ve israfın saraylardan taşması, satılık şairlerin bu hallere destanlar düzmesi... Âlemin mizacında bu kadar sebepler varken başka kışkırtıcı lazım mıdır? Ve öğretmeye ihtiyaç var mıdır? Adalet, emniyet ve muhabbet, yöneticiye itaatin en büyük sermayesidir. Bunlar halkın kalbinden tamamen kaybolunca, iş çok güç olur!
Sayfa 463 - Martı YayınlarıKitabı okuyor
Hoş beşten sonra, hoca bana ne yapacağımı sordu. Ben de kendisine kararsızlığımı anlattım. Bana şunları söyledi: “Tereddütü bırak ve tahsile devam et. İnsan, İhtiyarlılığa kadar ömrünün her çağında iş hayatına atılabilir ve az çok muvaffak olur. Fakat okuyup öğrenmenin muayyen bir çağı vardır. Sen bugün bu çağdasın. Bu çağı geçirirsen ona bir daha dönemezsin ve istidadina heder etmiş olursun. Okuyup öğren de sonra istersen tüccar ol. Bunda bir zararın olmaz.”
Sayfa 117 - Şevketi edendi nasihat eden
Reklam
Ömür ne kadar uzun olursa fazilet o kadar ekmel o kadar âlâ olur. Bu hakikate binaen Efendimiz: Saadet nedir sualine, «Allah'a İtaat ede­rek uzun ömürlü olmaktır», cevabını vermiştir.
Kahraman Kumandanım; mesuliyetinize iştirak etmemem için hiçbir sebep yoktur. Ecdadımızın kanlarıyla suladığı bu topraklar düşman çizmesiyle çiğnendikten, milyonlarca kardeşimiz düşman pençesinde inledikten sonra Said mesul olsa ne olur, olmasa ne olur? Van'dan hareket ederken başımı bu yola adadım. Sizleri önümde bulunca da zafere mutlak inandım ve elimden geldiği kadar yanınızda bulunuyorum. Eğer bir gün mesuliyet terettüp ederse, ben de en az Selim Sami Bey ve Cihangiroğlu İbrahim Bey kadar sizinle beraber mesul sayılmazsam, ciddi şekilde rencide olurum. Ne yapmamız gerektiği sorunuza gelince, çok açık cevap veriyorum: Plânınızı yapınız, ilerlemeye devam edelim. Bugüne kadar düşmandan temizlediğimiz yerler halkın nezdinde fazla önemli değildir. Fakat Edirne çok önemlidir. İkinci başşehrimiz olmasından ve bilhassa ulu camimiz Selimiye'nin orada bulunmasından milletimizin gözünde fevkalâde değeri vardır. Edirne'yi kurtarabilirsek, mevkilerinden ve yarın ki mesuliyetlerden endişelenen siyasilerimiz, paşalarımız geri veremezler; milletin infialinden korkarlar. Ama şimdi, bunca kardeşimizin şehadetiyle kurtarılan toprakları geri verirler. İnsanoğlu en kolay kendini kandırır; sonra başkalarını kandırmaya başlar. "Bunları geri vermeseydik, İstanbul elimizden gidecekti" derler; buna kendileri inandıkları gibi inanacak çok ahmak da bulurlar. Bunun için vakit kaybetmeden ilerleyelim.
Sayfa 113 - ötükenKitabı okuyor
"Şu meşhur eski deyişi biliyor musun? 'Yoksulluk kapıdan girince aşk pencereden uçar.' Çoğu insan hep yanlış anlıyor. Bu, erkeğin parası bittiğinde kadının ondan ayrıldığı anlamına gelmez. Şu demek: Bir adamın parası bittiğinde... kalbini kaybeder, değersizdir. O kadar zayıflar ki gülemez bile, garip bir aşağılık kompleksine kapılır, çaresiz kalır ve kadını kendinden uzaklaştıran o adam olur..."
Sayfa 52 - İthaki / 2022Kitabı okudu
"İnsanın kıymeti himmetiyle mütenasiptir.", yani: Gayesi ne kadar yüksek, tasarladığı hayrı ne kadar geniş ve şümullü ise; makbul ve muteber bir hedefe müteveccih mesaisi, çalışma ve gayreti ne kadar çok ise değeri de o kadar fazla olur. Hz. Ali Efendimiz kerremallahu vecheh, "Himmetin yüksek olması imandandır." buyurmuş. Demek ki bütün gücümüzle hayra yönelmeli, tembellik ve lakaytlıktan şiddetle sakınmalıyız. Bu bizim imanımızın vazgeçilmez gereğidir.
Sayfa 53 - Server YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Tespitlere gel
"Şu meşhur eski deyişi biliyor musun? 'Yoksulluk kapıdan girince aşk pencereden uçar.' Çoğu insan hep yanlış anlıyor. Bu, erkeğin parası bittiğinde kadının ondan ayrıldığı anlamına gelmez. Şu demek: Bir adamın parası bittiğinde. . .kalbini kaybeder, değersizdir. O kadar zayıflar ki gülemez bile, garip bir aşağılık kompleksine kapılır, çaresiz kalır ve kadını kendinden uzaklaştıran o adam olur. Bu noktada yarı delirir ve uzaklaşana kadar itmeye, itmeye ve itmeye başlar. En azından okuduğum bir kitapta öyle yazıyor. Üzücü, değil mi? Ne yazık ki bu duyguyu çok iyi biliyorum."
Sayfa 52
*** Çocukluğunuz sırtınızda bir kamburdur. Çocukluğunuz ne kadar travmatik ve zor ise sırtınızdaki kambur o kadar büyük olur, bu da bu yükünüzle, insanların önünde eğilmenize ya da insanları ezmenize sebep olur. ***
Sayfa 124 - Destek Yayınları 281. BaskıKitabı okuyor
"eğer bütün ıstıraplarım bir ses bulsaydı hiç şüphe yok ki bu kadar vahşi, bu kadar merdümgiriz, bu kadar bedbaht olur, bu kadar meyus ve muzlim olurdu."
Biz olmasaydık, diyorum, tanrı nasıl sevecekti kendini. Biz olmasaydık, insan bu kadar güzel olur muydu. Sen olmasaydın, ben bütün bunları…..
Nasıl olur? İyi ama niçin bu kadar kızgınlar? Kim bu insanları böyle kızdıran?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.