Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Rainer Maria Rilke - Beyaz Mutluluk Çevirmen: Kamuran Şipal, Cem Yayınları, s.89-91 Küçük bir kente bahar geldi mi, şenlik düzenlenir. Dar hücrelerinden fışkıran tomurcuklar gibi altın sarısı başçıklarıyla çocuklar kışı geçirdikleri bunaltıcı odalardan dışarı fırlar, dalga dalga kırların, bayırların yolunu tutarlar, sanki saçlarını ve
Üretim Yapan İşletmelerin Takibini Yaparlar
Her bir dokumacı dükkânının önünde, düz, geniş ve ortası delik bir kaya bulundurulmalıdır. Bu kaya, üzerinde bezleri ağartmak, temizlemek içindir ve muhtesip tarafından denetlemelerde ayrıca kontrol edilir. Kullanılmadığı zamanlarda temizlenmiş, yıkanmış biçimde, üzeri örtülü olmalıdır. Muhtesip, dükkân sahibini, yol üstünü işgal edecek biçimde kumaşları sergilemekten de men eder. Hisbe kanunları, kaliteli ketenlerin kalitesizlerle karıştırılıp satılması, bahrî ve sa'îdî çeşitlerinin veya sa'îdî ile kûrî çeşitlerinin birbirleriyle karıştırılıp kumaş üretilmesini de yasaklar. Yalnızca güvenilirliği, dürüstlüğü ve iffeti onaylanmış kişilerin halka keten satmalarını salık verir.
Reklam
Şifacılar ciddi organik hastalıkları tedaviye kalkıştıklarında, çok büyük acı ve mutsuzluklara yol açıyorlar... Şifacı, celladınız oluveriyor. Duanın hastalık tedavisindeki yararlarını savunan bir kitap bile [Larry Dosscy, Heuling Words (Şifalı Sözcükler)] kimi hastalıkların diğerlerine göre daha kolay iyileşmesi ya da hafiflemesi gerçeğinden
Sayfa 198
Bilmek Ve Olmak Adlı Kitabımdan Alıntıdır 1984 yılında Konya'nın Çeltik ilçesine bağlı Torunlar köyünde dünyaya geldim. Köyümüz, hemen yanı başında velut bir derenin aktığı, ahalisinin neredeyse tamamının hayvancılık ve tarımla uğraştığı tipik bir Anadolu köyüdür. Çocukluğum annem olmadığından daha çok ninemin yanında geçmiştir. Bazı
Feth Ali'yi artık mücadeleden vazgeçmiş, Tavuskuşu Tahtı'nda kendini kaderin akışına bırakmış olarak görüyoruz. Ancak bu zoraki ara, en azından Fars geleneklerine ve tahayyülüne uygun olmalıydı. Saray hareminde (enderûn), yaklaşık sekiz yüz huri vardı. Hokand Hanı'nın üç bin kişilik haremiyle kıyaslandı­ğında, bu pek de büyük bir
1934'te Atatürk Aya Sofya'yı müze yaptırdı. İşte Deesis Mozaiği bu temizlemeler sonunda ortaya çıktı. Yüzler hariç bazı bölümleri ne yazık ki kırılmalar ve bo­zulmalar nedeniyle izlenememektedir. Deesis'te sağda Meryem, solda Vaftizci Yahya vardır. Ortada ise İsa Mesih görünmektedir. Nedir ki, konunun uzmanı olmayan kişilerin anlayabil­mesi mümkün olmayan bir tür "Gizli" şifre işlenmiştir portreye. Bu şifre/ işaret İsa'nın sol kaşının üstüne çok us­talıkla, dikkat çekmeyecek şekilde işlenmiş bir "ll=on bir sayısı" dır. Sanki Mesih'in sol kaşının üstünde belli belir­siz bir yara var gibidir... Ve bu şifre (yara) dikkatlice ince­lendiğinde "11 sayısı" olarak algılanmaktadır. Bu sayı ve yara garip ama gerçektir ki, ünlü Tyanalı Apollonius'un en belirgin simgesi/özelliğidir. Onun hakkında yazılmış olan kitaplarda ve yapılmış olan çalışmalarda, Apolloni­us'un gizli bir tarikata "inisye" edilirken sol kaşının üzeri­ ne bu "11 sayısına benzeyen yara" nın işlendiği yazılıdır. Do­layısıyla Apollonius'un tüm büst ve resimlerine yara işa­reti konulmuştur.
Sayfa 30 - AlfaKitabı okudu
Reklam
Oda şeklinde hazırlanan mezarın üzeri kubbemsi bir şekilde kapatılırdı. Mezarın başına veya kenarlarına ölünün sağken öldürdüğü düşmanları temsilen heykelcikler dikilirdi. Ölünün öbür dünyada hizmetini görecek olan kişileri sembolize eden bu heykellerin hiçbir sanat veya estetik değeri yoktu.
Sayfa 86 - Yeditepe Yayınevi 1. Baskı Ekim 2022Kitabı okudu
_Kadın üzerine yazı yazarken kalemi gökkuşağına batırıp, mürekkebi kelebek kanatlarının tozu ile kurulayacaksınız. _Herkesin vardır bir köpeği. Bakan, kralın köpeği; memur, bakanın köpeği; kadın, kocasının köpeği, ya da adam karısının köpeği. _Hakikati dinleyecek kadar güçlü olmadığınız için sıradan birisiniz. _Yetenek ve erdemin insanlara bir
Diğer tarafta birkaç yaşlı selvi pek ayak basılmayan bir bölgede mezarlığın sınırını çizerek gökyüzüne uzanıyordu. Çoğu mezar taşı parçalanmış, yan yatmış ya da ters dönmüştü. Kimisinin yazıları silinmiş, kimileri de zaten yazısızdı. Bazı yerlerde üzeri eski yazıyla yazılı mezar taşları ya da onların parçaları göze çarpıyordu. Bazen de özenle yapılmış, üstü küçük bir beton duvarla çerçevelenmiş ancak daha sonra kaderine terk edilmiş mezarlar görünüyordu. Bazılarının ise baş ucunda koca bir taş vardı, bu taşlar ya rastlantı sonucu oradaydı ya da mezar taşsız olmasın diye düşünülerek konmuşlardı. Her koşulda mezarlık kimsesizler mezarlığı gibiydi, sanki yüzyıllardır sağda solda ölen bütün kimsesizler öldükleri yerlerden toplanıp aceleyle buraya gömülmüştü - yer bitince de eski ölülerin üzerine. Mezarlık büyük bir makinenin, büyük gümüş makinenin, ezelden beri durmaksızın işleyen, ezen, parçalayan, biçen makinenin bir parçasıydı sanki. Boşalmış bedenlerin atıldığı bir öğütme aygıtıydı. Her bir ölü bir öncekilerin üstüne atılıp buna benzer toplu mezarlıklarda toprağın gücüyle öğütülüyordu.
_İsa havarilerine, öleceğini ve 3 gün sonra dirileceğini söyledi. Onlar inanmadı. Bir bulut yaklaştı ve Tanrı: Oğlumu dinleyin dedi. _İsa, 2 körü iyileştirdi. Sonra isa'ya içine cin girmiş birisini getirdiler. İsa cini kovunca adam sevinçten göbek attı. _İnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın. _Kim
47 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.