Bu nasıl bir kalem. Bu nasıl bir hikaye. Bu nasıl bir kurgu. Bu nasıl içi ihmallerle dolu kaza ve afet kolilerine kılıçlar saplamak böyle.
Öncelikle belirtmek isterim ki hikaye ve kurgu çok güzel. Özellikle ileri geri gidip gelen bölümler, geçmişte ve bugünde yazılan bir roman olması gerçekten çok hoş. Ama bence daha güzel olan tarafı yazım dili. O kadar doğal, o kadar sade ki günlük yaşamda kullandığımız bir dil kullanmış yazar ve bu da kitabın gerçekçiliğini bir kat daha artırmış. Çok uzun bir roman değil ama okurken bitirmeniz epey uzun sürecek çünkü kitapta seçilen her şarkıyı dinlemek isteyecek ve kitabı bir kenara bırakıp o şarkıları çay ve sigara eşliğinde en az bir kere dinledikten sonra kitaba devam edeceksiniz.
Hikayeye gelirsek yazar güzel bir hikaye belirlemiş. Karakterler oldukça gerçekçi. Umut, Yıldız, Levent, Handan sanırım hepimizin gerçek hayatta yanı başımızda karakterler. Ama bence yazarın en büyük başarısı okuru ikilemde bırakmak. Ben şahsen okurken karakterlere "ya sen nasıl böyle bir şey yaparsın ya" derken bir an sonra kendimi "gerçi haksız da sayılmaz ya. Düşününce ben olsam ben de ayni şeyi yapardım" derken buldum. O kadar kararsız kaldım ki bir yandan yaptıkları seçimlere deliler gibi kızarken bir yandan da utanarak bile olsa bazı seçimleri benim de öyle yapacağımı düşünmeden edemedim. Bana göre kitap en çok da burdan yakalıyor okuru. Ama yazar en büyük ikilemi sonunda yapmış ve kitabın devamının geleceğine bir küçük göz kırpmış.
Kitaba puanım tabii ki 10.