Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.25
Bir belge niteliği taşıyan ince detayları araştırıp yazılmış bir eser. Hayatın zorlukları ile mücadele ederken gözümüzden kaçırdığımız tüm gerçekleri vay be diyerek okutan bir yapıt. Emeği geçen herkese, bu zor günlerde teşekkür etmek lazım. Her şeyden önce demokrasiden uzaklaşıp, araştırmaktan, okumaktan, sorgulamaktan uzaklaşan ülkemde bunu yayınlamak bile marifet. Türkiye'nin siyaseti hakkında bilgi sahibi olmak istiyorsanız mutlaka okumalısınız
Çok hüzünlü ve buram buram aşk kokan bir romandır. Yazarın okuduğum ikinci kitabıdır aynı zamanda. Kalemi yine çok etkileyiciydi. Sayfalar nehir akıntısı gibi akıp geçti biranda. Yazarın son romanını okumak için sabırsızlanıyorum. Eğer yazarın bu romanını henüz okumadıysanız ve aşk romanlarını seviyorsanız mutlaka okumalısınız bunu. Yazarın emeğine ve yüreğine sağlık.
Kitabı 1000kitap sayesinde tanıdım ve hakkındaki olumlu yorumları okuyunca okumalıyım dediğim kitapların arasına yerleşti ama bunda birazda psikiyatriye duyduğum ilginin de payı olmuş olabilir :)
Kitap psikanalist Gary Small in meslek hayatı boyunca tedavi ettiği\edemediği hastaların psikolojik sorunlarını ve bu sorunları çözümlemede nasıl yollar izlediğini anlatıyor.
İnsanların psikiyatriden çekindiklerini hatta bir bakıma korktuklarınıda anlatan ve bunu eleştiren Dr. Gary aslında bu sorunun temelinde insanların deli hastası damgası yemek istemedikleri olduğunu söylüyor. Dr. Gary psikiyatriden korkulmaması gerektiğini açıkça belirtiyor..
Biraz psikiyatriye ve insan psikolojisine ilginiz varsa mutlaka okumalısınız..
Bir çocuk düşünün başına gelen çok kötü bir olay yüzünden
[ kitabın adındanda anlaşılacağı üzere :) ] travma geçiriyor ve konuşamıyor\konuşmak istemiyor..
Konuşamamasına rağmen çok iyi duyuyor..
Bu çocuk gidip bir anahtarcının yanında çalışmaya başlıyor ki bu onun geleceğini belirlemede tabiri caizse kilit rol oynuyor.
Kilitlere ilgi duyuyor hatta saatlerce bir kilit mekanizmasını inceliyor kurcalıyor ve bunu her gün yapıyor..
Artık öyle bir hale geliyor ki açamadığı kilit, kapı ve kasa kalmıyor..
Suç çevresine bulaşıyor hırsızlıklar ve soygunlar yapıyor ve bu çevrenin jargonunda 'kutu adam' olarak anılıyor tabi bunda konuşmamasının payı büyük..
Neyse daha fazla spoiler vermeyeyim ama bu kitapta ne ararsanız var; macera, dram, aşk, ihanet..
Ben bu kitabı okuduğumda çok etkilenmiştim ve günlerce kilitlerle uğraşmıştım :)
Yani uzun sözün kısası okunması gereken kitaplar arasında ve mutlaka okumalısınız.. Keyifli okumalar dilerim.
Kitap hakkında gerçekten tartışılacak ve yazılacak çok şey var. Öncelikle yazarın diline değinmek istiyorum, oldukça açık ve sade bir dili vardı bu nedenle uzun bir aradan sonra ilk defa, bu kelime ne anlama geliyor diye, sözlük kullanma gerekliliği duymadım. Puşkin, Dostoyevski tarafından eserlerinde (Puşkin tavsiyesini, en son Ev Sahibesi’nde gördüm) bilhassa okumamızı istediği bir yazardır ve Dostoyevski bir tavsiyede bulunuyorsa mutlaka o yazar, o deneme, o biyografi, o makale, o roman okunmalıdır diye düşünüyorum.
Kitap, tarihteki Pugaçov isyanını, on yedi yaşındaki genç bir subayın gözünden ele almaktadır ve bunu yaparken de o döneme ait tarihi bilgilendirmelerde bulunur.
Puşkin, atmosfer oluşturma anlamında da gayet başarılı bir iş çıkarmış. Yarattığı psikolojik ortam, yer betimlemeleri ve karakterler, sizi hikâyenin ortasına bırakıyor ve her bir karaktere karşı tutumunuz değişiyor ve sürekli olarak karakterler ile alakalı hislerinizle, yargıda bulunma gereksinimi hissediyorsunuz. Ayrıca Puşkin, kitabı otuzlu yaşlarında yazmasına rağmen ana karakterin on yedi yaşında olduğuna dair şüpheye düşmüyorsunuz. Öyle ki, karakterin fevri hareketleri, düşünmeden giriştiği davranışları ve Marya’ya olan aşkı tamda o yaşa ait psikoloji ile yansıtılmış. İşin ilginç tarafı ise olaylar rastlantısal olarak ilerliyor, birde bu rastlantısal olaylara karakterlerin olumlu-olumsuz davranışları müdahil olunca hikâye garip bir hal alıyor. Daha fazla detay vermeden, Dostoyevski’nun tavsiyesine uyup bu hoş kitabı okumalısınız diye düşünüyorum.
Yaşar Kemal'in romancılığını ve yaşamını kesit kesit anlatan harika bir çalışma olmuş . Özellikle Livaneli kaleminden bunu okumak da ayrıca keyifli . Kitabı okuduktan sonra yine aynı serzeniş " neden insanlar hayattayken değer bilmeyiz ? " Bazı kitaplar VAZİFELİDİR mutlaka kitaplığınızda olmalı mutlaka okumalısınız ben bir Livaneli hayranı olarak okudum ve Yaşar Kemal 'i sevdim .....
Ne kadar iyimser bir kitaptı. Özellikle son 20 sayfasını zevkle okudum. Yine konu ırkçılık, Bülbülü Öldürmek'in devamı olması insanın içinde ister istemez bir heyecan uyandırıyor. Ama bazı yerler bana çok yavan geldi. Scott Newyork'dan Maycomb'a dönüyor ve yaşadıkları bence örnek alınması gereken bir hayat. Kitapta çıkarılacak çok ders var diyebilirim. Aslında bir ırkçılık kitabı gibi gözükse de ana tema bence bu değil. Ana tema, insanın aile ilişkilerinde olaylar karşısında ne yapmalı nasıl davranmalı. Kitapta bu yoğun olarak işlenmiş. Ortalarında çok keyif almasam da, Jack Amcasıyla yaptığı konuşmalar oldukça etkileyici. Ve tabi ki Atticusla olan konuşmaları, bunu şimdi söylemiyorum spoiler olmasın :) Bülbülü Öldürmek'i okuduysanız bunu da mutlaka okumalısınız. Ama önce ilk kitabı okuyun yoksa bazı yerler havada kalabilir. İyi Bayramlar :)
Kişilere olan hayranlığı/düşkünlüğü saçma bulurum hep, fakat söz konusu, yaşamıma yön veren üç adamdan biri olunca, hayranı olduğum bir diğer adamı, yani Atatürk'ü gördüğüm an, heyecanımı, coşkunluğumu, hayranlığımı güçlükle bastırabiliyorum.
Bugüne kadar Atatürk hakkında yarım yamalak birçok şey okudum, onu anlamaya çalıştım; hiçbir zaman abartılı bir biçimde sevmek istemedim kendisini ve bunu bir şekilde bastırdım da. Ama şimdi, Tek Adam'ın yalnızca bu birinci cildini okuduğumda bile, onun zaaflarını, güçlü duruşuyla insanı coşkun duygulara kaptıran bu adamın iç dünyasını keşfettiğimde, şu zamana kadar engel olmaya çalıştığım şey daha da bir anlam kazandı; artık onun kendi arzusu olana da uymayarak daha bir düşkünleştim ona.
Kitabı okurken, lisede gördüğümüz İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük'ün ders kitabı, keşke Tek Adam ve Nutuk'un belli bir düzen halinde dönüştürülmüş hali olsaydı, diye düşünmedim değil. Yazarın amacı, olabilecek en hafif şekilde Atatürk'ün hayatını anlatmak ve bunun yanında dönemin şartlarından da söz etmek, bunu kendisi yazıyor ön sözünde. Ve bence bu amacına da ulaşmış, her Türk vatandaşının bilmesi gerektiği ölçüde veriyor bilgileri Şevket Süreyya Aydemir. Mutlaka okumalısınız.
Moby Dick nihayet bitti:) Balina avcılığına, balina türlerine, balina avcılığının hangi uluslarca daha çok yapıldığına, balina avcı gemilerinin özelliklerine, balina yağının kullanım alanlarına, avcı gemilerindeki personelin görev yapısına ve hatta balina avcılığının bir çok av türüne oranla ne kadar masum ve yararlı bir av türü olduğu gibi daha bir çok konuda BİLGİ edinmek istiyorsanız bu kitabı okumalısınız. Bu inceleme yazımda dikkat ederseniz "BİLGİ" kelimesini özellikle büyük yazdım. Bunu kitaba bu kelime üzerinden bir eleştiri yapmak için yaptım:) Eğer, roman formatında kaleme alınan bir kitapta, yazar, bilgi verme kaygısını bu kadar fazla duyuyorsa o kitap o kadar edebi olmaktan uzağa düşüyor demektir. Zira, uzun süredir bir kitabı okumakta bu kadar güçlük çektiğimi hatırlıyorum. oysa inceleme içerikli kitapları severim. Ancak, bir kitaba roman denmişse o kitapta mutlaka edebi bir derinlik ararım. Kitap , bahsettiğim derinliği yeterince taşımıyor. Öte yandan; yer yer felsefeye yer verilmiş. Ancak, o da 570 sayfalık bir kitapta toplasan 10 sayfayı geçmiyor. Kısacası bu kitaba; "Belgesel Roman" dersek sanki tanımlama açısından doğru yapmış oluruz:) Kitap, yaşlı ve çılgın kaptan Ahap'la tanışmak için bir fırsat da sunuyor okurlara. Tercih sizin:)
(Spoiler içerir ama İnce Memed 1 için; İnce Memed 2 için değil. )
İnce Memed 1'i okuduktan sonra devamı olan İnce Memed 2'yi okumadan duramayacağınızı düşünerekten incelemeye başlayayım. 1. kitabın sonunda Abdi Ağa'yı öldürüp Memed dağa çekilmişti. Bu kitap yine mükemmel bir betimlemeyle giriş yaptı. Ardından bizi tekrar Adana'ya, Çukurova'nın verimli topraklarına götürdü. Öylesine güzel betimlemeler var ki.... İlk kitabın resmen eksik kalan yerleri gözünüzde buram buram canlanıyor. Ölen ağa'nın yerini başka birinin alması ve savaştan dönen başka bir toprak yaratığı Arif Saim denilen canavar karakter daha da belirginleşiyor. Kitabın bütün olay örgüsü Arif Saim denilen adam ve köylüye çektirdiği binbir türlü eziyetten kurgulanmış. Tabi tek kalemde bunu anlatmıyor.
İçerdiği konular çok muazzam zaten. Adaletsiz bir devlet var ortada. Ağaların sözü geçiyor. Malum zenginler ve istediklerini yapıyor ve yaptırıyorlar. Savcı'nın adaletsizliği, Hörü Ana'nın doğru için canını ortaya koyması, Koca Osman'ın Şahini, Adem'in Yağız atı, Arif Saim'in karaktersizliği, Kel Hamza'nın korkaklığı, Çukurova'nın verimli toprakları, Kulaksız İsmail'in değirmeni, Topal Ali'nin istihbaratları, Seyran kızın aşkı, Vayvay köyünün kendine gelmesi ve elbetteki Memed'in sabrı ve yürekliliği ile bir son.
3. kitabını sabırsızlıkla okumayı bekliyorum. Beğendim; bu seriyi mutlaka okumalısınız. İnşallah 3. kitapta zulme karşı bir şeyler olacak inanıyorum.
"Orwell'ın romanı, "geniş zaman"lı ve evrensel olmasının yanı sıra, "şimdiki zaman"lı ve günceldir de." Celal Üster
Bir ülke düşünün. Her hareketinizin izlendiği tele-ekranlar olsun. Her davranışınız gözetim altında olduğu ve Büyük Biraderin kurallarına uymazsanız sizin Düşünce Polisi tarafından tutuklanacağınız bir
Sarah Jio'nun okuduğum ilk kitabı. Bir arkadaşım okumuştu ve okduktan sonra kendi kitabını bana vererek sen de oku dedi. İki gün sonra okumam bitince kendimi online kitap sitelerinin birinde Kelebek Adası siparişi verirken buldum. Çünkü beğendiğim ve okuduğum kitapları mutlaka kütüphanemde bulundururum.
Kitapta ilk dikkatimi çeken kitabın adıydı. Orjinal ismine bakınca Backt to You (sana geliyorum) olarak gördüm ama Kelebek Adası ismi verilmiş. Bir pazarlama taktiği ile karşı karşıyayız. Kitap aslında Bermuda Şeytan Üçgeninin günümüze uyarlanan farklı bir aşk versiyonu. Issız ada, bermuda, kelebekler ve aşk...
Kitabı çok rahat okudum ve olaylar beni inanılmaz etkiledi. Karakterlere ise bayıldım. Ayrıca yazarın anlattığı ada gerçekten de hoşuma gitti. Aşk kitapları ile aranız varsa bunu da okumalısınız. Başlamak istiyorsanız da başlamak için bu kitap bana göre oldukça uygun.
Tanrının Formülü kadar sürükleyici değil ancak fizikle açıklanmaya çalışılan bir kurgu için oldukça başarılı. Bazı noktalarda kurgu ve fizik teorileri arasında çelişkiler okumayı zorlaştırsa da ilk kitabı okuduysanız bunu da mutlaka okumalısınız.
