Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Egemenlik kayıtsız şartsız milletin degil mi? Ben istersem egemenliğimi BİR ADAMA devrederim, istersem ÖZGÜRLÜGÜMDEN de vazgeçerim!" diye düşünenler olabilir. Ancak bu düsüncenin sonu gönüllü köleliktir. İlginçtir! Bu düsünceye sahip olanlari Atatürk, 1 Mart 1923 tarihli Meclis Açılış konuşmasında şöyle uyarmış: "Bir insan belki kendi istegi ile kişisel özgürlüğünü bir yana bırakabilir. Fakat bu girişim koca bir ulusun hayatina ve özgürlüğüne zarar verecekse, büyük ve onurlu bir milli yaşam bu yüzden sönecekse, o milletin evlatlar ve torunlar bu yüzden yok olacaklarsa bu girişim hiçbir zaman meşru ve kabul edilebilir bir konu olamaz. Ve hele böyle bir girişim hiçbir zaman özgürlük adına hoşgörü ile düşünülemez." Demem o ki, egemenliğini asla bir adama devretme ve higbir zaman özgürlügünden vazgeçme...
Bazı insanlar her başarısızlıkta dış faktörleri suçlar. En büyük rakiplerine yenilince, 'saha çamurluydu', 'hakem kötüydü', 'rüzgâr karşıdan esiyordu' edebiyatı yapan takımlar bu gruba örnektir. Böyle düşünenler kendi yetersizliklerini göremediklerinden kendilerini de geliştiremezler. İkinci bir grup ise her olumsuz
Reklam
"Melekler hastalanamaz, iyileşemez ve bundandır ki, onun Şafi ismini deneyimleyerek bilemezler. Ya da sıkıntı hissi yaşayamazlar. Geçen gün söylemiştin sanırım. Sıkıntı halinde el-Kabiz ismi tecelli ediyor diye. Dolayısıyla melekler Yaratıcı'nın el-Kabiz olduğunu deneyimleyerek bilemezler. Yani insanı meleklerden bile üstün kılan özellik, insanın Yaratıcı'nın tüm isimlerini deneyimleyerek bilmesi ve tanıması mı?" "Evet doktor, İşte acıların, kederlerin, hüzünlerin hikmeti de burada tecelli ediyor gibi geliyor bana. O isteseydi, tabii ki bu dünya hayatını acısız da yaratabilirdi ama o zaman insan büyük bir fırsatı kaçırmış olurdu. O'nun bize kendisini açmasının, kendisini tanıma fırsatı vermesinin de bir bedeli olmalı. Düşünsene, insan Mutlak bir Varlığı tanıyor. Önündeki fırsatın büyüklüğünü düşün. Başka hiçbir varlığa kısmet olmayan, O'nun sonsuz isimlerine mazhar olma fırsatını, Yaratıcı'yı tüm diğer varlıklar içinde en iyi tanıma ve bilebilme fırsatını düşünsene bir. Bırak da bunun bir bedeli olsun. İşte bu bedel, birçok zahmeti, meşakkati, sıkıntıyı, acıyı, kederi, hüznü, ayrılığı yaşamaktır. Hatta ölümü bile. Melekler ölmez biliyorsun. Ölmezler ve çok önemli bir fırsatı ya da işe yarama imkânını da kaçırmış olurlar." Sadece yaşamak bir fırsat diye düşünenler aldanmıştı. Hayat ve yaşanan her şey bir fırsattı fakat fırsatlar ölmekle bitmiyordu. Ölmekle devam ediyordu.
Sayfa 142
Gel de kızma!
Hatta kadın sadece erkeklerin yazdığı kurgu eserlerde var olsa, onun son derece önemli, oldukça değişken, hem kahraman ruhlu hem zalim, muhteşem ve alçak, sonsuz güzellikte ve aşırı tiksinç, erkek kadar büyük (daha büyük olduğunu düşünenler de çıkardı) bir şahsiyet olduğu düşünülürdü. Fakat bu, kurgu edebiyatından bir kadın. Gerçekteyse, Profesör Trevelyan'ın belirttiği gibi, kadın odaya kilitleniyor, dövülüyor ve odada sağa sola savruluyordu.
Bizim medeniyetimizi Avrupa medeniyetinden küçük görmek en büyük hatadır ve bu şekilde düşünenler insanlığa ve milletimize hizmet edemezler.
Sayfa 217Kitabı okudu
Ben savaşa gidiyorum, ama ölmek için gidiyorum. Aylığım yok, isteyenler yanıma gelmesin. Yağma düşünmem, düşünenler çevremden çekilsin. Rahat aramam, arayanlar arkama düşmesin. Kurşundan, gülleden korkmam, korkanlar karılarının yanında otursun. Mümkün olsa bütün vatan kardeşlerime şu zayıf vücudumu siper edeceğim. Mümkün olsa vatanımı gönlümün
Reklam
Yeniden bildiririm ki, bu halkı kurtaracak Gazi Mustafa Kemal Paşa'dır. Onunla birlikte kutsal vatanımızın öz evlatlandır. Hiç kimsenin sözünü din- lemeyiniz, sözümden dışa çıkmayımz. Sizin mutluluğunuzu düşünenler, sizi kölelikten kurtaracak Büyük Millet Meclisi Başkanı ve tümümüzün büyüğü M.Kemal Paşa hazretleridir.
İnsanların zihnine yaradılıştan itibaren gerçek iyiye ulaşma arzusu ekilmiştir. Ama zihinleri yoldan çıkaran yanılgı onları sahte iyiliklere yönlendirir. Bazı insanlar en yüce iyinin hiçbir şeye gereksinim duymamak olduğunu sanır ve servetlerine servet katmak için didinip durur. Bazıları iyinin en derin saygı olduğunu düşünür ve yüksek mevkiler elde edip vatandaşlarından saygı görmeye çalışır. En yüce iyinin en yüce yetkede olduğunu düşünenler de vardır. Bunlar ya bizzat yönetmek isterler ya da yönetenlerle yakın ilişkiler kurmaya çabalarlar. En yüce iyinin şöhret olduğunu sanan kişiler ise savaşla ya da barışla, hangi yolla olursa olsun, şanlı adlarını yaymak için koşuştururlar. Ama birçok kişi de iyinin sağladığı faydayı sevinç ve hazla ölçmeye kalkar. Bunlar en büyük mutluluğun zevkle dolup taşmak olduğunu sanır. Bir de bu sahte iyiliklerin sebeplerini ve amaçlarını birbirine karıştıranlar vardır; bunların kimisi yetke kazanmak ve zevk elde etmek için zengin olmak ister, kimisi de para kazanmak ya da adını duyurmak için yetke sahibi olmak ister. İşte insanlar bu ve benzeri iyilerde eylemlerinin ve arzularının sonucunu görmeye çalışır.
En büyük felaketlerin ortasında ve daha doğrusu, deyimlerin hissedilen tutarsızlığı içinde, sofuların "iyi Allah mutlak hüdavenddir, her istediğine kadirdir" diye bağırdıklarını görmüyor muyuz? Ey, böyle mantıksız düşünenler! Ey muhakemelerinde mantık bağlantısı bulunmayanlar! Demek ki, siz "iyi Allah"ın size veba gönderdiğine, "iyi Allah"ın size savaş verdiğine, "iyi Allah"ın kıtlık nedeni olduğuna, sözün kısası iyi Allah'ın iyi olmaktan "rahmanürrahirn" olmaktan geri durmaksızın uğrayacağınız kötülüklerin en büyüklerini yapmak istek ve gücüne sahip bulunduğuna gönülden inanıyorsunuz!
"Büyük insanların kaderi, küçük düşünenler tarafından yanlış anlaşılmaktır."
Sayfa 239 - Can Yayınları, 2.Baskı( Çevr. Sinem Yazıcıoğlu)Kitabı okudu
Reklam
Oruç Bahsi
Çünkü, nefis ve şehvet insanlar için en büyük düşmandır. Akılları erip tam olarak düşünenler Allahı bulur ve Ona iman eder. Akıl ile hareket etmeyip nefsine uyanlar, her zaman dalaletdedirler ve Cenab-ı Hakka varan yolu hiçbir zaman bulamazlar.
"Diğerlerinin efendisi olduğunu düşünenler, aslında onlardan daha büyük bir esaret içindedir."
Hatta kadın sadece erkeklerin yazdığı kurgu eserlerde var olsa, onun son derece önemli, oldukça değişken, hem kahraman ruhlu, hem zalim, muhteşem ve alçak, sonsuz güzellikte ve aşırı tiksinç, erkek kadar büyük (daha büyük olduğunu düşünenler de çıkardı) bir şahsiyet olduğu düşünülürdü. Fakat bu, kurgu edebiyatından bir kadın Profesör Trevelya'nın belirttiği gibi, kadın odaya kilitleniyor, dövülüyor, ve odada sağa sola savruluyordu.
Zaferi, çok fazla bekleyen ve düşünenler elde edemezler. Zaferi, duyguların ve kalbin insanları kazanır. Duyguların ateşi ve kalbin kışkırtması fedakârlıkla sonuçlanır. Akılcı düşünce olarak adlandırdıkları şey ise kişiye şunu söyler: “Kendini yorma ve fedakârlık yapma.” Akıl genellikle soğuk ve durgundur, fedakârlığa eğilimi yoktur. Düşünüp tartmaya meyillidir. Örneğin, kişinin duyguları ona: “Çaba sarf et. Allah seni mükâfatlandırır,” dediğinde aklı: “Malını azaltma,” der. Duygular: “Kendini feda et,” derse akıl: “Kalırsan İslam’a daha büyük katkı sağlarsın,” der ve böyle devam eder.
" Küçük düşünenler asla büyük işler başaramaz. "
Sayfa 69 - Steve JobsKitabı okudu
646 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.